Yapılan ittifaklar, kendine
ait olmadığını sandığı kitlelerden destek beklemek için kendini aşarak, diğer
taraftan olduğuna şüphe duyulmayan kişileri aday yaparak, yine kendine ait
olmadığını sandığı kitlelerden oy devşirmeye çalışmak… Olmadı. Onların oylarını
almaya çıkarken, hazır oylarından da oldu. Hem MHP, hem de CHP içindir sözümüz,
olmadı işte. Oysa Türk demokrasisi tarihinde, koalisyonlar tecrübeleri hariç,
benzeri bir uzlaşma görülmemişti. Heba edilmiş olsa da, başarılı olamasa da
denenmiş olması, demokratik tecrübe adına önemlidir. Özellikle CHP içinde, ‘sağa
kaymak’ olarak adlandırılan eleştirilere sebep oldu. Bunu doğal
karşılamak gerek, çünkü başarısızlığın sebeplerini aramak kurultayların
işidir. Benzer tartışmaların
yapılabilmesi adına, seçimden sonra, 11 Ağustos tarihli yazımızda ‘Ülkücü
Kuruluşlar Kurultayı toplanmalı’ önerisini getirmiştik.
İstişarelerden doğru kararlar çıkar. Siyasete yön verir. Tabanın -milletin- istek ve kabullerine dayanmayan
siyasetlerde başarısızlık kaçınılmazdır. Bu sonuç da tecrübe edilmiştir.
Belirlenen ‘Çatı Adayı’
iki parti seçmenleri üzerinde de beklenen hayalleri, kurdurtamadı, 12 yıllık
iktidarına rağmen, bolca eleştiri bulunmasına rağmen, yeni şeyler söyleyemedi,
beklenen etkileşimi sağlayamadı her iki partinin seçmen tabanına. Cumhuriyeti
kurmakla öğünen büyük bir geçmişe sahip CHP tabanı, yıllardır kurduğu
hayallerinden vaz geçemedi, 45 yıllık siyasi mücadele hatırası olan MHP tabanı
da, kurduğu öz hayallerinden sıyrılıp, yeni bir maceranın peşinden gitmeye
katlanamadı. Böylece, siyasi tabana uzlaşmalarla, anlaşmalarla, tüzüklerle,
disiplin kurullarıyla bazı hayallerin dayatılamayacağı da anlaşılmış oldu.
Çünkü herkesin hayali kendi zevkidir kuralı burada da değişmedi. Her iki
partinin tabanı da karakterlerine müdahaleyi kabul edemediler. Parti üst
yönetimlerinin tabanı, karakterlerine göre tahlil ederek yönetmesinin
kaçınılmaz olduğu bir kere daha anlaşılmış oldu. Onlara ya, eski hayallerinin
üzerine minik ilaveler katarak, ya da dünyadaki ilmi ve sosyal gelişmelere göre
ana hayallerden geçmeden, radikal değişimlere giderek meseleleri anlatmanın en
iyi yol olacağı kabul edilmelidir.
Başarı için gözden ırak
tutulmaması gereken ilk şart; her nereye seçilecekse bir aday, aday yapılmazdan
evvel mutlak surette tabanın, olabildiğince geniş üyenin (aslında
tüm seçmenin) onayının
alınması gerekir. İkinci gerekli şart ise; olabildiğince üyelerin ve oy verecek
halkın maddi ve manevi seçim giderlerine katkı yapmasının, afiş asılması,
bildiri dağıtılması gibi işleri bizatihi yapmalarının sağlanması. Bu noktada,
Sakarya Savaşı’ndan evvel Atatürk’ün, ‘her evden bir çift çorap ve
çamaşır’ verilmesi kanununun manası iyi anlaşılmalıdır. Bir çift
çorapla savaşa katılan halk, manen de ordunun arkasında duracaktır, asıl burası
önemlidir.
MHP’ye oy verenlerin veya
Ülkücülerin tamamının filozof olmalarını beklemek yanlıştır. Her insanın
bildiği en iyi iş neyse o kişiden istifade edilecek olan alan orasıdır.
Marangoz ustasından, elbise dikmesini istemek ne kadar yanlış! Demek ki,
kadronun bilgi, beceri ve yeteneklerine göre neleri yapabilecekleri
belirlendikten sonra, onlardan ancak bildikleri işlerde bir sorumluluk alanı
tanınmalı ve o alanda özgür bırakılmalıdır. Herkese yapabileceği bir işi
vermek, emeğini harcayan kişinin yapacağı işin sonucunu da takibini gerekli
kılar ve böylece iç denetim gerçekleşmiş olur. Burada unutulmaması gereken bir
konu da şudur: üyelere veya taraftarlara tevdii edilen her işin takibi
yapılmalı ve başarılı olduklarının tespiti halinde mutlaka ödüllendirilmelidir.
Bir teşekkürün açamayacağı kapı yoktur. Bir Gönlün tamir edilmesinin 40 yıllık
Hac’ca bedel olduğunu Yunus söylemiştir.
Eğitim sistemimizin ezber
üzerine kurulu olduğu bilinmektedir. Bu itibarla sorgulama yapmayan nesiller
yetişmiştir. Üyeleri ve özellikle Ülkücüleri sorgulayanlar olarak
yetiştirilmesini sağlamak ve sorgulama yapmayanlara, karşı sorular sorularak
katılımlarının sağlanması, tartışmalara iştirak ettirilmeleri geleceğin
-medeniyetin- kurulmasında önem arz etmektedir.
Dikkat edilmişse,
değerlendirme ve tekliflerimizin özü İnsandır.
Sevgiyle aşılmayacak dağ,
geçilmeyecek yar yoktur.
YanıtlaSilİlhan Yalçın:
"Tıpış, tıpış oy vereceksiniz" veya "Lider tartışılmaz" diyenler, tabanlarının tebaa olmadığını
zaten biliyorlardı. Vazifelerini; RTE'nin seçilmesi için yapılması gereken ne ise onu yaptılar.
Hocam,"MHP’ye oy verenlerin veya Ülkücülerin tamamının filozof olmalarını beklemek yanlıştır." başlayan ifadelerinizi anlayamadım. Daha doğrusu, konu ile bağlantısını kuramadım. İzah eder misiniz?