Sekiz-on ay kadar önce,
anayasa tartışmaları yapılırken bir taraftan da biz dalmış ve aşağıdaki
maddeleri sosyal medya sayfalarında yazmıştık. (Yeniden,
hükumetin ve aydınların gündemine girdi, tekrarda fayda var.)
- Savaşta
yenilen tarafın anayasasını, yenen taraf yapar.
- İhtilal
(darbe) yaparsın, (kanlı-kansız mühim
değil) yeni bir anayasa yaparsın.
- Bir
ülkeyi sömürgen altına alırsın ve onların anayasasını yaparsın.
- Arabulucu
olarak görevlendirilirsin ve anayasa yaparsın.
- Yine
bir savaşla aldığımız topraklar üzerinde yeni bir devlet kurulur ve
anayasa yapılır.
- Sömürgeni
terk ederken, kendine daha sıkı bağlamak üzere bir anayasa yaparsın.
- Birlik
kurarsın ve yeni bir anayasa yaparsın.
- Devletin
şeklini (cumhuriyetten… bir şeye) değiştirirsin
ve anayasa yaparsın.
Peki, biz niye anayasa
yapıyoruz, bunlardan hangisi gerçekleşti?
Selahattin
Arslan Bey şu ifadelerde bulunarak, tartışmaya katkı sunmuştu:
“Değerli
kardeşim, Anayasa hazırlamanın hukuki koşullarını çok güzel ifade etmişsiniz.
Sizi kutluyorum. Bizim o beğenmedikleri darbe anayasası dedikleri 1982
anayasası, hazırlayacakları anayasadan kat be kat üstündür. O anayasa da
ihtiyaca göre gerekli güncellemeler zaten yapıldı. O anayasa da ayrıca
olmazsa olmaz ve değiştirilmesi suç teşkil eden yasak maddeler vardır.(1,2 ve
3. maddeler) Yine o beğenmedikleri anayasa halkımızın % 94 oyunu almış
anayasadır. Şimdi hazırlanacak anayasanın aynı oranlara çıkmasını ben mümkün
görmüyorum. Bizi karanlık ve tehlikeli günler bekliyor...”
Anayasa niye değiştirilir
sorusu henüz cevaplanmamıştır. Doğrusu hükumet taraflarından da konu hakkında
doyurucu bir makale yazılmamış, tartışmalar yapılmamıştır. Tek söylenen,
‘Küresel Sisteme Eklemlenmek’ ve ‘İleri Demokrasi’.
Banu Avar 2011 yılında yazdığı
“Bilderberg Cemaati”
başlıklı makalesinde şunları söyler: “1950’li yıllardan sonra pek çok iç ve dış politikayı Türkler değil;
Bilderberg, CFR ve Trilatel Komisyon Üyeleri belirlemiştir.”
Eşeği sürüyorsanız,
osuruğuna katlanacaksınız. Eğer, küreselleşme devrinde rol kapmak,
paylaşımından istifade etmek gibi amaçlarınız varsa ve bu yönde kararlar alıp,
çalışmalar yapıyorsanız verilecek emirlere, tavsiyelere de uymak mecburiyetiniz
vardır. B. Avar’ın ismini bildirdiği kuruluşlar da kürselleşme çağının emir
merkezleri olarak vazifelerini icra etmektedirler. Kürselleşme, bir ABD
imparatorluk projesidir. Küresel hegomanlara yaslanarak iktidarınızı sürdürmek
isterseniz, onların emirlerine de uymak zorundasınız. Bu anlamdan olarak,
danışmanlık süresi sonunda “Dış
İşleri Bakanı olacak Davutoğlu’nun ‘stratejik Derinlik’ kitabının, ‘küresel
hegomana yaslanarak bölgede güç yansıtma’ savına uygun biçimde ABD’nin
projesine kendi projesini monte etmeye heveslendi. Başbakan kendini Büyük
Ortadoğu Projesi’nin ‘eşbaşkanı’ ilan etti. Daha sonra, AKP tüm Sünni İslam
dünyasında ‘örnek ülke olarak’ sunulmanın heyecanına kapılıp Ortadoğu’nun,
İslam dünyasının lideri olmaya, Irak Kürdistanı’nı kendine bağlamaya Osmanlı
nüfuz alanını restore etmeye kalkıştı.” (Ergin Yıldızoğlu, Cumhuriyet,
16 Haziran 2014)
Anayasa’nın vermediği görev
ve yetkileri ezberlerinde olduğu gibi kullanmaya başlarlar. Fakat içlerindeki
akıllılar ve ABD’li akıl daneler vasıtasıyla, anayasa değiştirme çalışmaları
başlatırlar. Şimdilerde hemen hepsiyle kavgalı oldukları bir heyete
hazırlattıkları anayasa tasarısı metnini Türkiye’de açıklanmamışken, ABD’ye
götürürler ve tartışırlar (bu tartışmalar hakkında henüz bir bilgi
alınamamıştır). Millet Meclisi’ndeki oy sayıları yeterli
olmadığından, söz konusu metin rafa kaldırılır. Fakat anayasayı ille de
değiştirmek istekleri sonlanmaz. Komisyon kurarlar, aylarca çalışır bu
komisyon. AKP’nin dayatmacı ve uzlaşmadan uzak fıtratı yüzünden çalışmalar boşa
gider ve komisyon dağılır. Anayasayı değiştirme tartışmaları bir türlü bitmez,
konu daima taze tutulur. AKP’nin istediği, Başkanlık, Yarı Başkanlık veya
Partili Cumhurbaşkanlığı daima tartışılacak bir konu olarak kamuoyu önünde
hazır tutulur, fakat anayasanın niçin değiştirilmesi gerektiği hakkında, ‘darbe
anayasası’ demekten öte mantıklı ve tatminkar bir
açıklama getiremezler. Oysa biz biliyoruz, anayasanın değiştirilmesi küresel
güçlerin talebidir.
Yiğit Tuncay, Suat Parlar
ile yaptığı röportajı 7 Nisan 2011 tarihinde halksahnesi org adresinde “Anayasal Kuşatma ve Sermaye”
başlığı altında yayınlar. Bu mülakatta, Parlar’ın ilk tespit cümlesi
çarpıcıdır: “Totaliter neo-liberal
sömürgecilik, Türkiye’de anayasayı rehabilite etme kararı almıştır. Bu bir
bakıma hukukun Amerakanlaşması anlamına geliyor. Çünkü küreselleşmenin odağında
ABD duruyor. Küreselleşme, Amerika’nın ulusal çıkarlarının dünya düzleminde
ideolojik hukuki, politik, ekonomik, askerî ve stratejik unsurlarıyla
egemenliğine işaret ediyor. Bu egemenlik tam anlamıyla bir hegomanayı mümkün
kılmasa da, o hegomanya da büyük ölçekte çözülmeler yaşansa da, ‘Amerika’nın
en iyi ihraç malı küreselleşmedir’.
Dünyada kapitalist sisteme bağlı bütün ulus-devletlerin meşruiyetleri, ekonomik
süreçleri, askeri şekillenmeleri böyle bir uyum içerisinde gerçekleştiriliyor.”
Elbette anayasalar,
değiştirilmez nas hükümlerinde değildir. İlmi gelişmeler, sosyal istekler ve
zamanın değişimine uyumlu olarak anayasanın da değiştirilmesi ve hatta baştan
sona yenilenmesi mümkündür.
Bir şartla;
Küresel güçlerin
dayatmalarına, büyük devletlerin tavsiyelerine kulak tıkayarak, onları
umursamadan, kendi bilgi birikiminle, kendi adamlarının araştırmaları, kendi
üniversitelerinin hazırlıklarıyla, bağımsız ve hür iradenle yapmalısın.
Karar kendi beyninde
üretilirse kıymetlidir, önemli değil yanlışta olsa, kendinin alacağı bağımsız
ve özgür karar, doğru da olsa yabancının dayatacağı karadan daha makul
olacaktır.
İlhan Yalçın:
YanıtlaSilHocam, bu yaşadıklarımız da eski hastalığımızın, yine eski güçlerin baskısı ile nüksetmesidir. Her şeyi, her kötülüğü ya da iyiyi Anayasaya bağlarsak, olacağı da budur. Kolayı da budur. Beyin çatlatmak, yatırım yapmak, eğitime de yükseltmek vs. zordur. Anayasa değiştirmek, daha kolaydır.
1961 Anayasası, en özgürlükçü ve sosyal Anayasa idi. Milli çevreler dahi " geniş geliyor" deyip tenkit ederdiler. "982 Anayasasının, 5-6 maddesi kaldı. Ona rağmen, 1982 Anayasamız "günah tekesi" olmaya devam ediyor. Kolaycıyız vesselam!