Savaş oyununda aklı
kullanamayan yaya kalır. Bu oyunda ‘akıl’
nedir?
Aslında, akıl çok yolda
yaya kalan ve fakat lazım olduğunda kullanılmazsa, ilgilisini yaya bırakan
muhteşem varlık.
Şimdi, bütün
kaybettiklerimiz “aklın kullanılmasından kaynaklanır”
hükmünü kabul edip, etmeyenler arasında gerçekleşiyor. Bilmedikleri halde aklın
yerine ‘kalb’i
koyuyorlar. Amenna ve sadakknâ, itirazımız yok. Lakin eğer, bu dünyada iş
yapmak istiyorsan ve bu dünyanın koşullarına ayak uydurmak niyetindeysen, ‘akıl’ı
göz ardı edemezsin.
Ayak bastığımız yeri ölçüp
biçen odur. Gidilip, gidilmeyeceğini mizanında tartıp yol gösteren odur. Yalnız
burada bir incelik var. Nefsin emrindeki akıl (burada, muhafazakâr ehlinin
dilindeki nefis ile bahsettiğimiz nefis karıştırılmasın) veya
akl-ı külle devir ettirilmiş akıl. Her ne kadar akıl, yol gösterici ve ışığı
buldurucuysa da, öyle bir anın kollayıcısı olur ki, şeytanın emrinde olarak,
kişiyi yolundan eder, sarp yollara saptırır. Bu onun zevkidir ve hatta
görevidir de.
Şimdi, ‘saptırır’ dedik
ya, eğer aklın saptırma gücü varsa, ‘buldurma’
gücü de kabul edilmelidir. Bize düşen, saptırma gücünü iteleyip, buldurma
gücünü ortaya çıkartmak olmalıdır. Her iki işi yapan da akıldır. Aklı olmayana
ne emir verilir, ne ceza tertip edilir, ne sorumluluk aranır… Ya, aklını
kullanamayana? İşte sorulması gereken soru. Var olan varlığı, fonksiyonlarını
kullanmamasını sağlamak ona zulüm değilse nedir? Ve cehennem bu değilse nedir?
Verileni kullanmamak, var olanı hayata getirmemek.
Niye bu haldeyiz?
Savaş oyununa dönecek
olursak, aklını kullanmayan kurmay heyetinin akıbetinin ne olacağı bellidir. İşin
ucunda ihanet-i vataniye vardır. Kurmayın kellesi koltuğundadır. Alacağı
kararlar, uygulayacağı iş veya işlemler tamamen hayatı ile ilgilidir. Ancak,
sözlerimiz tamamen ‘devlet’
kabulüne inan ve görevini devletinin vereceği emirlere göre ayarlayan gerçek
devlet adamları için geçerlidir. Devleti kabul etmeyen, olsa da olur olmasa da
anlayışındakiler için değildir. Değildir, çünkü kabul etmeyenlere ne denebilir
ki? Etmiyor, zorla mı? Ne de olsa onların da bir aklı var, kime hizmet ettiğini
bilmeyen!.
Kaldı ki, asıl savaş
kişinin kendi kendiyle olan savaşıdır. Bu aşamada, yola düşüren de, yoldan
çıkaranda akıldır. Bu noktada düşünülmesi gereken, ‘aklı’ eksi veya artı yönde harekete geçiren kimdir?
Lafı uzatmayalım.
“Aklını kullanmayanlara pislik yağar”..
Yok canım, “yağar” kavramı
gökten inen yağmur anlamında değil, her yönden (fakat yalnızca birisinden) gelebilecek
ilginç bir yağış… (Bu noktada söylenmeli; Hak tecellisi her
yönden mümkün… Karıştırmayalım)
En doğruyu Allah bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder