3 Ağustos 2014 Pazar

Üniter Devleti Nasıl Yıkacaklar?


(İLK NOT: iş-bu yazıyı, Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ekmeleddin ihsanoğlu, Tayyip Erdoğan konularında yazılmış gibi okuyunuz, devamı vardır, ‘Cumhurbaşkanı’nı Biz Seçeceğiz’ iki gün sonra.)

‘Üniter devlet’, fikrinin ve uygulanmasının artık bittiğini söylüyorlar.

Yerine, küçük küçük site devletleri getirmeyi planlıyorlar. Her site devlet yönetimi bir şirketin elinde olacak. Bir-kaç site devlet birleşerek büyük şirketin yönetimine geçecek. Mesela Avrupa Kıtası büyüklüğünde birleşik devletleri ancak bir-iki şirket yönetecek. En sonunda tüm dünya üç-beş Yahudi (Siyonist) ailesinin idaresine girecek.

Plan bu.

Yani, bu arada milletler de ‘tarihin sonu’nu yaşayacak demektir.

Böyle bir dünyada dine de, ahlaka da, felsefeye de, tarihe de gerek yok, zaten yer de olmayacak.

Başlangıç olarak, hafıza silinmesi iyi bir yoldur. Dikkat, yoksa hafızamızı mı siliyorlar, o aşamada mıyız?

Bana öyle geliyor ki, Musul, Kerkük, Telafer, Felluce, Tuzhurmatı gibi Türk şehirlerinde yaşayan Türkler dururken, onları düşman belleyenlerle kankalık yapmak, onlara silah, bilgi, müteahhitlik hizmetleri götürürken, ‘Türkmenler de kimler?’ Sorusunu sormak, hafıza silinmesine örnektir.

Allah Sonumuz Hayr etsin…

Muhafazakâr kafa, ‘Bağımsız Türkiye’ sözünü, sınırları kapatmak, dünya ile ilişkiyi kesmek, bir başına yaşamak olarak algılıyor ve bu sebeple de bu sözü söyleyenleri kınıyor, eleştiriyor.

Bağımsızlık bir karar alma sürecidir. Dünyanın gelişmeleri, ilmi ilerlemeler, dış politika gerekleri, ülke içi ihtiyaçlar ve benzeri milyonlarca belirsizlikleri göz önüne alarak ve diğerinin emirleri veya tavsiyeleri değil, sadece sen kendin kararlarını alabiliyorsan, bağımsızsın demektir.

Yoksa sınırları kapatmak, diğer ülkelerle diyalogu, ilişkiyi kesmek, kütüphane yıkmak, kitapları yakmakla eş değerdedir. Her halde, bağımsızlık söylemini politikasına iliştirenlerin, dünyayı da görebilecek ve çözebilecek zekâları vardır.

Kendilerinden başka akıllı olmadığını sanan aptallara ne söylenebilir?

Asıl yalnızlığı kendileri yaşamaktalar, farkında bile değiller.

Verilen emirleri harfiyen yerine getirmek, üzerinde hiç çalışma yapmamak, düşünce egzersizlerinde bulunmamak, asıl kendini zindanlara kapatmaktır.

Her şeyden evvel, sen hür değilsin, demektir.

Millilik, milli menfaatleri ön plana çıkartmak kadar, insanlık aleyhine olabilecek iş ve işlemlerden de uzak durmaktır. Sömürgeci olmamak, yardımsever olmak, kırmamak, dökmemektir. ‘Yayılmacı arzular’ sözü, tamamen sömürgeci zihniyete aittir, Fetih sözü, huzuru, adaleti, insanlığı hâkim kılan Müslüman zihniyetinin. Böyle bilir, böyle söyleriz. Bir medeniyet tasavvurunun yolcusu olarak asla ve kat’a kin, intikam, hırs, sömürü, ezme, yok sayma, görmezden gelme, küçümseme, gülüp geçme, önemsememe gibi hasletlerimiz olamaz. Bunlar bizim fıtratımızda olmayacaktır. Varsa da atabilmeliyiz.

Dikkat edilirse, ülkemiz neo liberalleri ve ‘yeni Türkiye’ söyleminin sahipleri, üniter devletin sonunun gelindiğini, yeni planların devreye gireceğini ve politikalarının da bu yönde geliştirdiklerini açık yüreklilikle söylemektedirler. Bu şu demektir: mevcut devlet yıkılacak, yeni devlet kurulacaktır. Peki, neler olacak?

Herhalde, Türkiye’yi 20-25 parçaya ayırıp, her birine bir devletçik ismi verecekler, sonra bu 20-25 parçacık bir araya gelerek yeni bir devleti doğuracaklardır. Düşünce bu? Hedeflerine varmak için de ne lazımsa yapıyorlar. Doğrusu pek de cesur görünümündeler, hoyrat ve umarsız.

Öylesi bir cehalet içreler ki, devlet aygıtını kapasitesi oranında kullanamıyorlar. Irak’ın Musul Şehrinde meydana gelen olayla ilgili olarak: “Haberimiz vardı” diyorlar. Doğrudur, gerçekten vardır. Lakin tedbir almayı akıl edemiyorlar, ellerinde koca devlet kurumları, istihbaratı, ordusu, polisi, örgütlenmiş Türkmenler, bunlara rağmen tedbir alamıyorlar. Tedbir almamışsan eğer, bilinçli bir -teslim olun talimatı vardır demektir. Bunun ne siyasi, ne oradaki yaşayanların geleceklerinin teminat altına alınması ile ilgisi yoktur. Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da aynı konuda şöyle düşünüyor: “Çocuklar ve aileler hemen tahliye edilmeliydi, eğer tahliye edilmiyorsa, demek ki, IŞİD ile AKP arasında bir ilişki var demektir.” Yanlış da değil hani, askeri silahlarını teslim etmiş, 49 vatandaşı esir edilmiş bir Başbakan, siyasi çalışmalar için seçim turlarına çıkıyor. Akıl alacak gibi değil. Yukarıda ‘umarsız’ dediğimiz de bu yüzdendir. Hoyratlıkları da, çocukları ve aileleri katillere teslim etmeleridir.

Çok enteresan:

Dış İşleri Bakanı Davutoğlu, “Musul herhangi bir Irak şehri gibi güvenlik konusunda belli taahhütlerin sağlanması gereken bir şehirdir. Bu Irak devletinin sorumluluğundadır”. Demiş.

Sayın Bakan: Irak devleti; “Kerkük Petrolleri Irak’ındır ve onun sorumluluğundadır. Bizden gayrısıyla anlaşma yapmanız yanlıştır”. Dediğinde ne demiştiniz, hatırlıyor musunuz?

Öyleyse, zaten karışıklıkların olduğu ve IŞID’a yol verilen bu dönemde Konsolosluğumuz’un da güvenliğini Ağabeyiniz Barzani’nin sağlaması gerekmez miydi?

Peki, bizler güvenlik tedbirlerini neden almadık. Irak askerlerinin Musul’u boşaltacağı ve IŞID’a terk edeceği günlerdir yazılıp çizilmiyor muydu?

Sizin eliniz armut mu topluyordu?

Ticaret yaparken Barzani, güvenlikten sorumluluk Irak’ta böyle şey olur mu?

Bu nasıl derin strateji, söyler misiniz?!..

Kerkük Petrollerinin (hoş, siz Kürt Petrolü diyorsunuz) bilmem şu kadar kârını yalnızca bize yedireceklerini mi düşünmüştünüz. Stratejik ortağınızı hiç mi düşünmediniz?

Bu nasıl derin strateji, söyler misiniz?!..

İşte böyle böyle içeride PKK-Hizbullah-DHKP-C gibi terör örgütleri, dışarıda IŞİD, ÖSO, TALİBAN gibi terör örgütlerine yaptırılanlarla, ülkemizi (ülkeleri) parça parça edip, küçük devletçikler haline getirmenin yollarını döşüyorlar. Bizim yüksek siyaset erbabı da, bir keyifli, bir keyifli ki sormayın. Ülke sathında siyasi gezilere çıkıyorlar.

Gözünüze, dizinize dursun.

Başka ne diyeyim ki?

(SON NOT: Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Bu yazı, seçimler öncesi ne halde olduğumuzu anlatıyor. İki gün sonra seçime dair bir yazımız olacak. Tartışılacağını sanıyorum.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...