Dış dünya benim için hassas
bir şekilde dengelenmiş ve bu dengeli mekanizma daima benim lehime işliyor ve
gelişiyorsa, bu düzeni ve bu mekanizmayı neden değiştirmeye çalışayım ki?
****
Gezi olaylarının başlaması;
Ellerinden iktidarın
kaymakta olduğunu gören iktidar yöneticilerinin, halk içerisindeki
hoşnutsuzluğu tahrik etmesi ve geniş halk kitlelerinin nefretle zehirlemesini
becerebilmesidir.
Böylece, %50’yi zor
tutuyorum gibi abes lakırdı, tamamen partisine ait sandığı ve oraya mal ettiği
kitlelerin, kendilerini güçlü hissetmelerini sağlamış ve partilerine ve genel
başkanlarına bağlılıklarını artırmışlardır.
Çalsa da, önemli değil lafı
buradan doğmuştur.
Mahalli seçimler
arifesinde, taraftarlarının umutlarının ve hayallerinin sağlam ve dik kalmasını
sağlayarak, meydanları doldurmayı başaran Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmak uğruna
sarıldığı ‘Yeni Türkiye’ söyleminden arta kalan döküntüleri saklayamazsa,
yolsuzlukların üstünü ‘Paralel’ filan diyerek kapatamazsa, bu sefer %30’larda kalma
ihtimali yüksek görülüyor ki, bu durum AKP’nin yargılanmak ve zindanlara
tıkılmak korkusu yaşayan yüzlerce, hak yiyen, torpil yapan, yeteneksiz,
ahlaksız, düzeysiz taraftarının uykusunu kaçırmaktadır.
Bunların en önemlilerini
tahmin etmek zor değildir. Kabinenin tamamı, grup başkan vekilleri, komisyon
başkan ve üyeleri, milletvekillerinin büyük çoğunluğu, müsteşarlar, genel
müdürler…
Kâbuslar gördüklerine bahse
girerim.
Erdoğan’ı, ulaşılamaz,
aşılamaz, karizmatik olarak algılara yerleştirilmesi, yeni bir tanrının imalat
aşamasıdır.
Yandaşlarınca, peygambere
atıf yapılarak, Erdoğan anlatımı ve en sonunda Erdoğan ağzından “Rahmetim
gazabımı geçecektir” sözünün söylenilmesi, Kur’an’ı Kerim’de bildirilen bu
mananın Allah’a ait olduğu gerçeğini örterek, taraftarlarının sahte bir cennet
vaadiyle kandırılmasından başka bir şey değildir.
Çünkü ulaşılmaz tek varlık
Allah’tır. Onu bile geçtiyse, taraftarları cennet keyfi içinde yüzebilirler
demektir.
2001 krizi, her şeyin sonu
geldi düşüncesinin zihinlere kazındığı bir dönemdir.
Soros renkleriyle
Türkiye’yi saran AKP alevi, insanlara belletilen sonu gelmekten korku ve
kurtuluş, değişim fikrinin cazibesiyle, akılları başlardan aldı götürdü.
Kitlenin aleyhinde olabilecekleri yaşatılması ve değişim nutuklarıyla kandırılması.
Olanlar budur kısaca.
Kendisinin kurtulacağını
sanan kalabalıklar, idarecilerinin çalmalarına da göz yumarlar. Bu anda
yapılacak bir şey yoktur inancı da muhaliflere belletilir, çünkü yine kara
propagandayla, muhalefetin olmadığı, çok zayıf olduğu, iktidarın alternatifinin
bulunmadığı belletilmiştir.
Bu kadar tanıtım yeterli,
şimdi yazı başlığının konusuna geçebiliriz.
Van Minit hadisesini
hatırlamayan var mıdır? Kimisi gururlanarak, kimisi de iğrenerek hatırlar, hani
ikiye bölünmüştü ya halkımız o sebeple. Davos tiyatrosu bir kurgudan ibaretti.
Rejisörün talimatı ayniyle uygulandı, sahnedeki oyuncuların becerileri de
alkışlara değerdi doğrusu. Müslüman ve Yahudi dünyaya, İsrail düşmanlığını
göstermenin iki taraf için kazanç olduğu da biliniyordu çünkü.
Davos gösterisinden kısa
bir süre sonra İsrail’de seçimler yapıldı. Ne oldu biliyor musunuz? BOP
politikalarının uygulanabilmesi şartı olan, sert İsrail hükumetinin kurulması
öngörülmüştü. Ilımlı İsrail hükumeti seçimleri kaybetti ve faşist, Siyonist
yapılı yeni hükumet oluşturuldu. İşte tam o seçimin yapıldığı gün, gece yarısı
Erdoğan’a, mikrofon uzatan bir gazeteci sordu;
- İsrail seçimleri hakkında
ne düşünüyorsunuz? El cevap:
- Van minit hedefini
bulmuştur.
Şimdi İsrail çetelerinin
Gazze’ye saldırıları hakkında da bendeniz böyle düşünüyorum. Şimdi sıra
onlarda, ne olacak? İsrail saldıracak, Gazzeli, Filistinli Araplar ölecek, plajdaki
çocuklar ölecek, Erdoğan İsrail düşmanlığını artıracak, sesini yükseltecek,
taraftarlarının arasını sıklaştıracak ve Cumhurbaşkanlığı’nı kazanacak. Sanki
anlaşılmış, planlanmış, biçilmiş ve uygulamaya geçilmiş hain bir oyun. Hem
İsrail ve hem de Türk hükumetleri kazançlı.
Bir taraftan Türkiye İsrail
arasındaki ticareti 5 katına yakın artıracaksın, OECD ve NATO’ya üyeliklerine
Türkiye vetosunu kaldıracaksın, gazetelerin yazdıklarına göre oğlun, İsrail ile
ticaret yapacak, petrol taşıması yapacak ve sen İsrail düşmanlığını yüksek
sesle göstereceksin!. Gülerler, gülerler!..
Ancak ve ancak, beyinlerini
bir şekilde satın alarak ele geçirdiğin, düşünmeden, ölümüne destek veren
yandaşlarını kandırabilirsin. Ama oyun bozuldu.
Aksini iddia edenleri
dinlemek görevimizdir.
Bu arada Dış İşleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu: “Bir
insanlık trajedisi ile baş başayız. Uluslararası toplum için yüzkarası” demiş.
IŞİD Musul Türk
Konsolosluğu’nu bastığı anda, ‘teslim
olun’ emrini vermeyip, Musul’a bir bölük piyade
gönderseydiniz, bu durumlar yaşanmaz, siz de böyle konuşmazdınız. Geciken dış
politika uygulaması, ne büyük felaketler doğurduğunu anlayabiliyoruz. Kerkük
gitti, Musul gitti, Telafer gitti, Tuzhurmatu gitti, İsrail saldırıları
sıklaştı, Suriye karmaşası giriftleşti, Mısır güvenini yitirdi, Araplar büyük
çoğunlukla saygısını bitirdi…
Önermiştik, duyuramamıştık.
Yine de geç değil,
Yapın şu işi. Çözüm,
Musul’da!...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder