‘Büyük Kürdistan’ ve ‘Büyük
İsrail’
Ne ilginç. Her iki
tanımlamada, aynı merkezin adlandırması gibi,
İkincisi, birincisine
muhtaç. Yayılma ve ikna etme aşamasında kullanılacak en önemli argüman.
Kürdistan.
Öyleyse, bağımsız Kürt devletinin
kurulması için ne yapılması lazımsa, yapılmalıdır.
Şu cümleyi not alalım
lütfen;
“Devletler düşmanlarını tanımak zorundadır. Varlığını ve geleceğini
huzurla sağlamak için, düşmanlarıyla dostane geçinmeye mecburdurlar.”
Muazzam bir zekâ kıvraklığı,
muhteşem bir irade gerektirir bu sözün altındaki anlam.
Bağırarak, çağırarak, küfür
ederek, sinirli vaziyette diskur çekerek, yapılmaması gerekenleri uygulamaya
sokarak… Üstünlüğünü gösteremezsin. Her şeyden evvel psikolojik olarak
yenilmişsindir. Moral zafiyeti yaşayanlar ve bunu karşıya gösterenler
yenilmişliğinin lezzetini yaşıyor ve bu lezzet içinde derin rüyalara dalıyor
demektir. Osmanlı hülyası böylesi bir zamanlardaki haletin su yüzüne çıkışıdır.
Hayal nefsaniyeti, benlik
zanları körükler, birbirlerini fasit daire içinde büyütürler.
Bilim ile ilime, tefekkür
ile insanlığa ulaşılır. İnsan, doğruyu bulan, doğruyu düşünen ve uygulayandır
yerinde.
Ezberlerin tekrarı,
umutsuzluğa düşenin kurtuluş yoludur. Yazık ki, müşterisi boldur.
Koca bir milleti,
ezberlerinize, hayallerinize kurban edemezsiniz, böyle bir hakkınız yoktur.
Hakikat ırmağında yıkanabilenlere ne mutlu.
Bilmem neyin eş-başkanı
olmakla övünülecek günler geride kalsın. Milletinin sana bahşettiği makamlar
nene yetmez?
Daha çok, daha çok, daha
çok olsun. İyi de nereye kadar? Kanaatkâr olmak kişiyi kötülerden,
kıskançlıklardan, hırslılardan da korur.
At ile it izini
karıştırmışsan, suç ne atta ne de ittedir. Hemen bir göz hekimine müracaat
etmeni salık veririm.
Başkalarının işine burnunu
sokarsan, kötü kokulardan kurtulamazsın. Bırak kim nasıl istiyorsa, keyfince
yaşasın. Bizim görevimiz, kovanın insicamını karıştırmak değil, balın
üretilmesine yardımcı olmaktır.
Acımasızca eleştirdiğin
insana dikkatlice bir bakıver, ne görüyorsun, kimi görüyorsun?
İyi insan olmak için
kendini iyi hissetmen kâfi değildir, komşunun tavuğundan da gözünü alman
lazımdır.
‘Kürdistan’dan nerelere
gelmişiz? Konu başkaydı, bilinemeyenler deryasında ne işin var, sana dünya dar
mı gelir? Bir nebze dalış, yeni hayatlara kucak açmak gibi.
Arkanda bıraktığın koca bir
ömür. Kocaman demişsek, sonsuzluk deryasında hiç mesabesindeki ömür. Ne yaptın,
nasıl yaptın, niye yaptın, ya da yapmadın? Ne yapılmalıydı da yapamadın? Bu
sorulara doğru cevap verilirse, mesele çözülür. Cevabı, bir daha bu dünyaya
gelme imkânının olmadığını unutmamak kaydıyla verebilirsin.
Bir şeylerin yanlış
gittiğini anlamanın yolu, o işte görevli olanın sohbetlerinde açığa çıkar.
Kulak kesilin diskurlara. Ne potlar, ne açıklamalar, ne itiraflar bulacaksınız.
‘Başörtüsü’ne kurban edilen
bir rejim, bunalıma dönüşen ihmaller, bir Paşa’nın başörtülüye teslim edilişi,
yapacak işi kalmamış gibi, kadın polislerin de başörtüsü kullanabileceğini
yönetmeliklere geçirmek.. heey, “411
el”, şimdi Hürriyet’in manşetini hatırlamak zamanı değil mi?
Kaos iliklerimize kadar işlemişken.
‘Kürdistan’mış… şurada
kardeş, kardeş yaşamak varken!...
Bir yazımızda şöyle
demiştik büyüklerden alıntılayarak: ’Şeytan,
olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi gösterir.’
Ne demişti ulu kumandan:
“Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur”.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder