12 Eylül 2016 Pazartesi

Ne Düşünüyorum?


Ne 15 Temmuz kargaşasına düşmüş ve kalmış ne de 16 Temmuz rahatlığını yaşayabilmiş bir garip olarak, hala 14 Temmuz’da kalmış bir bî-baht olarak çözümün hala, 15’inden evvelinde olduğuna inananlardanım. Niye? Problemi anlayamayanlar çözüme ulaşamazlar da ondan. Bendeniz, problemin nereden ve nasıl doğduğunu merak edenlerdenim.

Aslında bunun da bir önemi yok. Ve aslında her şey ap-açık ortada duruyor. Ne 14 Temmuz, ne 15 Temmuz, ne de 16 Temmuz umurumda. 14 neyse, 16’da o.

Aradaki fark, ortaya sürülmüş bir cengâver.

Şunu yadsıyamam. Aleniyete çıkmış ve tespiti yapılmış bir hainler grubu var. Ne yapılacaksa yapılmalıdır. Hiçbir itiraz kabul edilemez, hiçbir tereddüt affedilemez. Lazım gelen ve yapılması gerekenler duraksamadan, acabalara yer verilemeden yapılmalıdır hiç tereddütsüz.

14 Temmuz şartlarını unutmadan ve 17/25 Aralık evvelini akıldan çıkartmadan.

Gidişat nereye varır? Bu bizim sorunumuz değil. Yargı görevlileri gidişatı takip edeceklerdir, yasalar ve evrensel vicdanın yol vereceği ölçüde. Yolların nereye, ne kadar gideceğine ancak onlar karar vereceklerdir. Elbette bu kararların temyizi mümkündür. O halde, cengaverlerde yargının kararlarına boyun eğmelidir. Zaman nelere gebe, neler, nasıl gelişecek göreceğiz ömrümüz varsa bu dünyada.

Niye?

Demokrasi bayramı ilan etmek, siyasi bir diyalogdur.

Demokrasi inancı, yargının vereceği kararlara ayniyle boyun eğmeği de gerektirir.

Bu noktada (noktada kelimesi birisinin hoşuna gitmesi için değil, geldiği gibi yazılmıştır),

Yargının bağımsızlığı üzerinde çok acımasız tartışmalar yapılmaktadır. Bizi derinden yaralayan tartışmalar. Karşısında saygıyla durduğumuz yargı erkinin, yanlı karar vermesi ihtimali, milletin mensuplarının beyinlerine yerleştirilirse, ‘var haline yan gardaş’ derler. Milletin ekseriyeti bu hali yaşarsa artık siyasetin yapabileceği de bir şey kalmaz. Yalanla varılacak yer ancak bir şarampol olur. Sonrasında yol…

Evet, bendeniz 14 Temmuz yanlışlarında, 14 Temmuz kahırlarındayım.

Ama asla, yapılan mücadelenin duraksamasında değil, bilakis şiddetinin aratarak devam etmesinden yanayım.

“Şiddeti” demişsek, işkence değil, yaşların toplanması değil, yasaların müsaade etmediği değil, yetkilerin kötüye kullanılması değil…

Devlet gibi, adam gibi, yasa gibi, kural gibi…

Hakk’ın tahakkuku, Hakk ile…

Adalet Hakk’ın bulunduğu yerdir…



                                                                        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...