5 Ağustos 2016 Cuma

İblis, Şeytan, Birey…


Ergun KAFTANCI üstadımızın bugünkü (03.07.2016) yazısının başlığı;

“İblisin arkasındaki güç”

Günümüz hadiseleri üzerine kurulmuş, okunası popüler bir yazı, tavsiye edilir.

Fakirin aklına bazı kavramları düşürdü bu başlık.

Hayatımızın içinde en önemli partnerimiz ‘İblis’tir. Her an yanı başımızda. Daha doğrusu içimizde. Yani, düşünürken, okuyorken, konuşuyorken, dinliyorken, namaz kılıyorken, oruç tutuyorken, bir fakire yardım ediyorken, kanadı kırılmış bir kuşu tedavi ediyorken… Bir Milyon ayrı ‘şey’i yapıyorken hep birlikte olduğumuz ve bizi kendi yoluna, isteği doğrultusunda yöneltmek görevi olan ve daima bizi kendi yoluna çevirmek olan varlık!.

Hayallerimizle, rüyalarımızla, istek ve arzularımızla, kıskançlıklarımız, hasetlerimiz, kinlerimiz, intikam duygularımız.. Daha nice özelliklerimizle bizi, kendimizi, nasılsa kendi arzuları üzerine şekillendirmeye çalışan varlık.

Niye İblistir? (bu soru daha sonra konuşulur)

Şeytandır, esasen. Bilinir ki, Şeytan, hocadır.

Haydi bakalım, çıkın işin içinden.

Bir de, inancımızın, dinimizin, kültürümüzün uluları tarif ediyorken, “İblis’e sayısız miktarda yardımcı”nın tahsis edildiğini belirtirler. Demek ki, bu dünyada büyük görevi var.

İlk görevi, uyandırmak. İblis, yoksa insanın hayatını düzenlemek diye bir derdi olmazdı. Yanlış diye, hatalı diye, eksik diye bir derdi de olmazdı. Her şey istenen gibi, her şey dört dörtlük olurdu. Böyle bir hayatın zevki olmazdı ve doğrusu böyle bir dünya hayatında yaşamak sıkıcı mı sıkıcı, tek düze bir hayat olurdu. Düşünme lüzumu bile olmazdı. Düşünce lüzumu olmayınca, bulacağınız da olmazdı. Yani hedefiniz de olmazdı. Hedefi hatırlatan, varılacak noktayı işaret eden daima, kendi yaptığımız hatalar, kendi isteğimizle düştüğümüz kuyulardır ve düştüğümüz (kardeşlerimizin attığı da diyebiliriz) kuyulardan çıkmanın bir yolu vardır, ilk arayacağımız yol da bu kuyudan çıkışın yollarıdır.

Yani, yani;

Üstadımız Kaftancı’nın söylediği ‘iblisin arkasındaki güç’ tamamen kişinin kendisidir. İşte bu sırada iblis tekrar devreye girer ve, kendi gücünün arkasındaki olanı, falanca, filanca şeklinde tarif ederek, hayalleri, vehimleri devreye sokarak kişiyi, yani bizi bir kenara atar ve unutturur. Çok ilginç, olagelen bu olayları da biz, gerçekmiş gibi algılarız. (Miş) gibi diyoruz, çünkü her farklı zaviyeden görülen nesne nasıl farklı anlamlar taşıyorsa ve biz bunu gerçek(miş) gibi algılıyorsak, urganın düğümlendiği nokta burasıdır. “Olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi” algılatmak zaten şeytanın temel görevidir. Ancak bu görevini yabancı diyarlarda değil, her bireyin kendi üzerinde yapar. Yani, İblis, kişinin kendi içindedir.

Yad ellerde şeytan arayan, yad ellerde Peygamber arayanla aynı manaya düşer. Nasıl derlerdi? Ne ararsan kendinde ara!.

Konu uzar gider… Yazılacak daha çok cümle var. Ama bu kadarı yeter.

Doğruyu Allah bilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...