Ergun
KAFTANCI üstadımızın bugünkü (03.07.2016) yazısının başlığı;
“İblisin arkasındaki güç”
Günümüz
hadiseleri üzerine kurulmuş, okunası popüler bir yazı, tavsiye edilir.
Fakirin
aklına bazı kavramları düşürdü bu başlık.
Hayatımızın
içinde en önemli partnerimiz ‘İblis’tir. Her an yanı başımızda. Daha doğrusu
içimizde. Yani, düşünürken, okuyorken, konuşuyorken, dinliyorken, namaz
kılıyorken, oruç tutuyorken, bir fakire yardım ediyorken, kanadı kırılmış bir
kuşu tedavi ediyorken… Bir Milyon ayrı ‘şey’i yapıyorken hep birlikte olduğumuz
ve bizi kendi yoluna, isteği doğrultusunda yöneltmek görevi olan ve daima bizi
kendi yoluna çevirmek olan varlık!.
Hayallerimizle,
rüyalarımızla, istek ve arzularımızla, kıskançlıklarımız, hasetlerimiz,
kinlerimiz, intikam duygularımız.. Daha nice özelliklerimizle bizi, kendimizi,
nasılsa kendi arzuları üzerine şekillendirmeye çalışan varlık.
Niye
İblistir? (bu soru daha sonra konuşulur)
Şeytandır,
esasen. Bilinir ki, Şeytan, hocadır.
Haydi
bakalım, çıkın işin içinden.
Bir
de, inancımızın, dinimizin, kültürümüzün uluları tarif ediyorken, “İblis’e
sayısız miktarda yardımcı”nın
tahsis edildiğini belirtirler. Demek ki, bu dünyada büyük görevi var.
İlk
görevi, uyandırmak. İblis, yoksa insanın hayatını düzenlemek diye bir derdi
olmazdı. Yanlış diye, hatalı diye, eksik diye bir derdi de olmazdı. Her şey
istenen gibi, her şey dört dörtlük olurdu. Böyle bir hayatın zevki olmazdı ve
doğrusu böyle bir dünya hayatında yaşamak sıkıcı mı sıkıcı, tek düze bir hayat
olurdu. Düşünme lüzumu bile olmazdı. Düşünce lüzumu olmayınca, bulacağınız da
olmazdı. Yani hedefiniz de olmazdı. Hedefi hatırlatan, varılacak noktayı işaret
eden daima, kendi yaptığımız hatalar, kendi isteğimizle düştüğümüz kuyulardır
ve düştüğümüz (kardeşlerimizin
attığı da diyebiliriz) kuyulardan
çıkmanın bir yolu vardır, ilk arayacağımız yol da bu kuyudan çıkışın
yollarıdır.
Yani,
yani;
Üstadımız
Kaftancı’nın söylediği ‘iblisin arkasındaki güç’ tamamen kişinin kendisidir.
İşte bu sırada iblis tekrar devreye girer ve, kendi gücünün arkasındaki olanı,
falanca, filanca şeklinde tarif ederek, hayalleri, vehimleri devreye sokarak
kişiyi, yani bizi bir kenara atar ve unutturur. Çok ilginç, olagelen bu
olayları da biz, gerçekmiş gibi algılarız. (Miş) gibi diyoruz, çünkü her farklı
zaviyeden görülen nesne nasıl farklı anlamlar taşıyorsa ve biz bunu gerçek(miş)
gibi algılıyorsak, urganın düğümlendiği nokta burasıdır. “Olmayanı
varmış gibi, var olanı yokmuş gibi” algılatmak
zaten şeytanın temel görevidir. Ancak bu görevini yabancı diyarlarda değil, her
bireyin kendi üzerinde yapar. Yani, İblis, kişinin kendi içindedir.
Yad
ellerde şeytan arayan, yad ellerde Peygamber arayanla aynı manaya düşer. Nasıl
derlerdi? Ne ararsan kendinde ara!.
Konu
uzar gider… Yazılacak daha çok cümle var. Ama bu kadarı yeter.
Doğruyu
Allah bilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder