Ayakları öpülesi
analarımızın ağızlarına yakışan o ünlü kelamları şudur; “helal süt emdirdim.”
Allah onlardan razı olsun,
göçenlere rahmet, kalanlara sıhhat ve afiyet dileriz. Daima baş üstündedirler.
Hiçbir ana arasında ayırım yapmak aklımızın ucundan bile geçmez.
Hz. Resulullah (sav)
bir rüyasını şöyle anlatır: “öyle
çok süt içtim ki, nerdeyse parmaklarımdan çıkacaktı”.
Dinleyenlerden birisi, “Nasıl
tevil ettiniz ya Resulullah” deyince, “ilim ile tevil ettim”
buyururlar. Burada süt ilmi anlatmaktadır.
Analarımızın ağzındaki süt
de aynı manaya gelir. İlimdir.
İlim iki yönlü
incelenebilir. Haram olanlar, helal olanlar. İlim diye öğrendiklerimizden
hangisi, Allah’tan uzaklaştırıyorsa haramdır. Yakınlaştıran ise helal. Zaten,
birinci türe ilim bile denilemez, bir takım gereksiz, olmasa da olur kabilinden
bilgilerdir.
Birinci tür bilgilerle
hayatını dolduran ve üzerine yeni ve Hakk olan bilgileri biriktiremeyenlerin,
özellikle yaşlılık dönemlerinin çok sıkıntılı geçirdikleri bilenen bir gerçektir.
Bir zaman sonra özellikle emeklilik günlerinde yapacak, uğraşacak bir iş
bulmakta zorluk çekerler. Kendilerini meşgul edecek konuları bitmiştir.
Günümüzde, bağ-bahçe sahibi de değillerse, televizyonlarda evlilik benzeri
programları seyretmekten, beyinleri iyice düşünemez hale gelir, Allah korusun.
Rahata ermenin yolu, Hakk
yolunda olmak ve bu yol üzere bilgileri artırmaktır. Zaten istemesen de bilgi
akışı devamlıdır. Çünkü beyin daima o bilgiler üzerine ve artırma
eğilimindedir. Bu itibarla, helal ilimler peşinde koşanların, özellikle
emeklilik devreleri (ki, tüm hayatları boyunca) çok
rahat geçer. Uğraşacakları bir alan daima taze durur. Beyin, yeni bilgilere
açık, aldıklarını üretme ve değerlendirme mevkiindedir.
***
Ülkemiz sıkıntılı günler geçiriyor.
Nasıl gelindi bu noktaya
dersek;
Hakk ilminden uzaklaştığı
ve kendini tamamen dünyaya verdiği halde, yani haram ilimlerle (bilgilerle)
meşgul olduğu halde, din, Allah, kitap kavramlarını ağızlarından
düşürmeyenlerin, uğradıkları bataklık ortamıdır. Battılar, çırpınıyorlar,
kaçmak niyetindeler, çıkış arıyorlar… Nafile.
Yardımcıları da vardı ve
hatta destekçileri. Aslında darbe yapanları onlar besleyip, büyüttüler. Haram
ilimlerde ortaklıkları vardı. Ve hatta bu haram bilgileri, hoyratça halkın arasına
yaydılar ve kendileri gibi yaşamaları için gereğinde, kanun ve yetki
zorlamalarıyla halkı bastırdılar, halkın düşünebilme yeteneği üzerinde daimi
bir baskı uygulayarak, düşünemez ve ne verilirse kabul edecek bir düzlemde isteklerine
razı ettiler. Geniş halk kesimlerinin, kolaycılığa kaçması, savunmasız ve
bilgisiz olmaları işlerini kolaylaştırdı.
Cumhuriyet, Atatürk
karşıtlığındaki birliktelik, güç paylaşımının belli bir tonda talep edilmesi
sürecine kadar sürdü. Karşıtlık, Hakk ilminin karşısındaki haram ilimlere ve bu
bilgi sahiplerine değil, sahip olduğu gücün paylaşılması isteğinedir. Burada da
bir yanlışlık seziliyor. Hâlbuki tarihin büyük kavgaları, mal, mevki
paylaşılması ve iktidar hırsları için değil, Hakka Davet söz konusu olduğu
zamanlarda, Hakk söyleyenlere karşı yapılan saldırılardır. Bütün tarih boyunca
böyledir. İktidar paylaşımı talepleri ikinci belki de üçüncü sıralarda yerini
alır. Ve akıllı kurmaylar asla, para, mal, mevki için savaşmazlar, milli ve
Hakk amaçların içinde sonraki sıralardadır bunlar.
Terk etme, geri çekilme,
vazgeçme gibi politikalar kimi zamanlar kazanmanın ilk şartlarından olur. Tarihin
büyük savaşları bu siyasetin uygulanması sonrasında kazanılmıştır ki, Hudeybiye
ve Sakarya Savaşı bu duruma önemli bir örnektir. Zamanında, bu stratejinin
devreye sokulamaması sonu karanlık günlere gebe kalınacağının resmidir.
***
Çıkış var mı? Diye
sormuştuk. Elbette var.
Geri çekilme çıkış için ilk
şart gibi duruyor.
Yapılan hatalar,
ortaklıklar, yanlışta ısrarlar, yeteneksiz kişilerin işbaşına getirilmesi,
haram bilginin yaşanılması ve yayılması hususundaki, iyi niyetten ari, hırs ve
kinden müteşekkil dayatmalara gidilmesi gibi hususlar artık yönetimin
dinlenmesi gerekliliğine işaret ediyor.
Terör örgütüyle etkin
mücadele için, soruşturmaların ve yargılamaların adalet içinde makul bir süreç
dâhilinde görülmesi için bir bakıma sebep olanların hükumetten ve işbaşından
ayrılması zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
Bu itibarla,
Hükumetin işbaşından
ayrılması ile yerine kurulacak bir terörle mücadele, yargılama ve yeniden
yapılanma hükumeti isabetli bir karar olacaktır.
Peki, kabul etmiyor
musunuz?
Genel Kurmay Başkanı, İç
İşleri Bakanı, Adalet Bakanı, Milli Eğitim Bakanı (öncesi Savunma Bakanlığı) ve
MİT Müsteşarını değiştiriniz. Yerlerine işini bilir, liyakati tam, güvenilir
adamları getiriniz. Çünkü 15 Temmuz belasında her birinin dahli vardır, ama
tedbirsizlik, ama bilgisizlik, ama…
Bakınız,
Bu söylenilenler yapılırsa
nasıl da büyük başarılar kazanılacaktır?
Helal ilim hâkim olacak ve
haram ülkemizden kaçacaktır.
‘Hakk şerleri hayr eyler…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder