Yazmak, bir anlamda enerji
yüklemesi gibi bir sonuç da doğuruyor. Uzak kalındığı zamanlar yazmaktan, bir
rahatlama duygusu sarıyorsa da benliği, (benliği dedik!) Tembelliğe de yol
açıyor aynı zamanda. Bu itibarla, hangi şart altında olursa olsun yazmak ve
anlatmak borcudur insanın, duygusuna ulaşıyorum. Görevini yapmamak, ya da
gereği gibi yapmamak nasıl bir suçluluk yüklerse üzerine, yazmamak da aynı
günahın işlenildiği sonucuna vardırıyor.
Niye uzak kalır insan, tam
Yedi yıldır haftada Üç yazı yazmak kararından? Elbette çevresel etkilerin,
yakın ve uzak tesirlerin beyin üzerinde bıraktığı, tembelleşme arzusundan.
Nedir, ne demektir? Söylemek çok zor. Hele kendi dünyasından, dışarı atılan bir
adımla, faş olunacağını bile bile! Olamaz, söylenemez. Ama önceki yazılarımızda
sık sık temas edilmiştir. Karşılığı alınmayan emek, sahibini nasıl yeise
sürüklerse, beklenen takdir gecikince, tembelliğin daha iyi olduğu duygusuna
kapılıyor ve bu cendereden kurtulamıyor bir türlü.
Aslında, hep kendine ediyor
insan. Hani, “tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış
hesabı”. Hem okumalara ara vermek, hem anlaşılanı yazarak
karşıya aktarmak eyleminden nasıl vaz geçilir? Bu kendine ihanetin göstergesi
değilse, ihanet nedir o zaman? Tabii olarak, tefekkür faaliyetine de son
veriliyor. Düşünce mektebinde öğrenileceklere bir ay kadar da olsa ara vermek,
önceki birikimleri de eritiyor. Bu sözlerim, sakın ola ki, kimseyi üzmesin,
kırmasın. Lafımız kimseye değil, hesaplaştığımız yalnızca kendimizdir.
Sorularımız kendimize, cevaplarımız kendimizden.
Zaten, başkaca da yol yok.
Kişinin, seyahati kendinden kendine, varacağı menzili de yine kendidir. Menzil,
daima başlangıç noktasıdır. İster yavaş yavaş, ister koşar adımlarla Üç Yüz
Altmış derece dönerseniz, varacağınız nokta, başladığınız yerdir.
Çok yakın geçmişimizi bir
daha gözden geçirelim. Neler oldu da, hain… ve benzeri Suçlamalar havada
dolaştı durdu. Yazık! Biz daha hangi kelimenin, nerede, nasıl konuşulacağını
bile öğrenememişiz. Bu ortam içinde neleri düşünecek, hangi cümleleri kurmak
için beyin patlatacaktım? En doğrusunun susmak, gelişmeleri bile merak etmemek,
kirli yüzlerin, salyalı çemkirmelerinden uzak durmaktı. Bu sebeple geri kalmayı
tercih ettim. Biz böyle değildik! Esfunlanmış gibiyiz. Ne doğruyu
düşünebiliyor, ne de yanlışı fark edebiliyoruz. Tıkıldığımız; anlayamama,
düşünememe, idrak edememe, yorumlayamama, fikir geliştirememe… Badiresinde,
mutlu insanlar rolünü yapmacık da olsa, başaramasak da, acemice oynamaya devam
ediyoruz. Kavga içinde miyiz? Hayır. Düşmanla mı karşılaştık? Hayır. Peki,
neler oluyor o zaman? Ben bilmiyorum. Bilenin olduğunu da sanmıyorum.
Dostumdur diyerek,
yanlışlarını savunmak, arkadaşımdır diyerek hatasını ört-bas etmek, bizdendir
diyerek örfe aykırı hareketini duyumsamamak… Nasıl oldu da bu yanlış haletin
içine sürüklendik?
Söylemek de beis yok;
‘Din’ diye inandığımız, Hz. Muhammed’in tebliğ
ettiği din değil,
‘Örf’ diye bellediğimiz, tarihin bıraktığı miras
değil,
‘Ötüken’ diye övündüğümüz, Türk’ün yasalar mirası
değil,
‘Ahlak’ diye tutunduğumuz, Allah ahlakı değil,
Aman dileyene kılıç
vurulmaz, komşusu açken uyuyan bizden değildir, misafirperverlik, küçüğe
koruyucu davranmak, kadını baş tacı etmek, yardımseverlik, diğerkâmlık, kin
gütmemek, kıskanmamak, haset etmemek, inatlaşmamak, paylaşmak, istememek fakat
daima verici olmak… İşte size bir-kaç Türk hasleti. Birlikte test edelim,
birlikte anlamaya çalışalım. Bu hasletlerden hangisine sahibiz, hangisi
hayatımızın nirengi noktasıdır?
Sonra da oturup, niye bu
haldeyiz sorusuna cevap arayalım. Doğru sonuca ulaşıldığında, sorunsuz bir
hayata merhaba diyeceğiz.
Yardımcımız daima
Allah’tır.
Isa Gültekin:
YanıtlaSilDoğruluktan ve doğru bildiğini savunmaktan geçmemeli insan. Yoksa zamanla bir başkası gibi olmaya başlar ki tehlikeli bir durumdur bu. Ayrıca yüreği olanların ancak yazabileceği yazılarını severek okuyor ve takdir ediyoruz �� Siz yazmaya biz takibe devam Üstad ��
Bırakmayın, suya sabuna dokunan, öze dokunan kaleminize hasret bırakmayın lütfen, analizlerinizi ilgiyle okuyorum, öğreniyorum sizden iyilik doğruluk adına, bu kapıyı açan sizsiniz kapatmayın.
YanıtlaSil