10 Mayıs 2016 Salı

Niye Uzaklardayım?


Yazmak, bir anlamda enerji yüklemesi gibi bir sonuç da doğuruyor. Uzak kalındığı zamanlar yazmaktan, bir rahatlama duygusu sarıyorsa da benliği, (benliği dedik!) Tembelliğe de yol açıyor aynı zamanda. Bu itibarla, hangi şart altında olursa olsun yazmak ve anlatmak borcudur insanın, duygusuna ulaşıyorum. Görevini yapmamak, ya da gereği gibi yapmamak nasıl bir suçluluk yüklerse üzerine, yazmamak da aynı günahın işlenildiği sonucuna vardırıyor.

Niye uzak kalır insan, tam Yedi yıldır haftada Üç yazı yazmak kararından? Elbette çevresel etkilerin, yakın ve uzak tesirlerin beyin üzerinde bıraktığı, tembelleşme arzusundan. Nedir, ne demektir? Söylemek çok zor. Hele kendi dünyasından, dışarı atılan bir adımla, faş olunacağını bile bile! Olamaz, söylenemez. Ama önceki yazılarımızda sık sık temas edilmiştir. Karşılığı alınmayan emek, sahibini nasıl yeise sürüklerse, beklenen takdir gecikince, tembelliğin daha iyi olduğu duygusuna kapılıyor ve bu cendereden kurtulamıyor bir türlü.

Aslında, hep kendine ediyor insan. Hani, “tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış hesabı”. Hem okumalara ara vermek, hem anlaşılanı yazarak karşıya aktarmak eyleminden nasıl vaz geçilir? Bu kendine ihanetin göstergesi değilse, ihanet nedir o zaman? Tabii olarak, tefekkür faaliyetine de son veriliyor. Düşünce mektebinde öğrenileceklere bir ay kadar da olsa ara vermek, önceki birikimleri de eritiyor. Bu sözlerim, sakın ola ki, kimseyi üzmesin, kırmasın. Lafımız kimseye değil, hesaplaştığımız yalnızca kendimizdir. Sorularımız kendimize, cevaplarımız kendimizden.

Zaten, başkaca da yol yok. Kişinin, seyahati kendinden kendine, varacağı menzili de yine kendidir. Menzil, daima başlangıç noktasıdır. İster yavaş yavaş, ister koşar adımlarla Üç Yüz Altmış derece dönerseniz, varacağınız nokta, başladığınız yerdir.

Çok yakın geçmişimizi bir daha gözden geçirelim. Neler oldu da, hain… ve benzeri Suçlamalar havada dolaştı durdu. Yazık! Biz daha hangi kelimenin, nerede, nasıl konuşulacağını bile öğrenememişiz. Bu ortam içinde neleri düşünecek, hangi cümleleri kurmak için beyin patlatacaktım? En doğrusunun susmak, gelişmeleri bile merak etmemek, kirli yüzlerin, salyalı çemkirmelerinden uzak durmaktı. Bu sebeple geri kalmayı tercih ettim. Biz böyle değildik! Esfunlanmış gibiyiz. Ne doğruyu düşünebiliyor, ne de yanlışı fark edebiliyoruz. Tıkıldığımız; anlayamama, düşünememe, idrak edememe, yorumlayamama, fikir geliştirememe… Badiresinde, mutlu insanlar rolünü yapmacık da olsa, başaramasak da, acemice oynamaya devam ediyoruz. Kavga içinde miyiz? Hayır. Düşmanla mı karşılaştık? Hayır. Peki, neler oluyor o zaman? Ben bilmiyorum. Bilenin olduğunu da sanmıyorum.

Dostumdur diyerek, yanlışlarını savunmak, arkadaşımdır diyerek hatasını ört-bas etmek, bizdendir diyerek örfe aykırı hareketini duyumsamamak… Nasıl oldu da bu yanlış haletin içine sürüklendik?

Söylemek de beis yok;

‘Din’ diye inandığımız, Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din değil,

‘Örf’ diye bellediğimiz, tarihin bıraktığı miras değil,

‘Ötüken’ diye övündüğümüz, Türk’ün yasalar mirası değil,

‘Ahlak’ diye tutunduğumuz, Allah ahlakı değil,

Aman dileyene kılıç vurulmaz, komşusu açken uyuyan bizden değildir, misafirperverlik, küçüğe koruyucu davranmak, kadını baş tacı etmek, yardımseverlik, diğerkâmlık, kin gütmemek, kıskanmamak, haset etmemek, inatlaşmamak, paylaşmak, istememek fakat daima verici olmak… İşte size bir-kaç Türk hasleti. Birlikte test edelim, birlikte anlamaya çalışalım. Bu hasletlerden hangisine sahibiz, hangisi hayatımızın nirengi noktasıdır?

Sonra da oturup, niye bu haldeyiz sorusuna cevap arayalım. Doğru sonuca ulaşıldığında, sorunsuz bir hayata merhaba diyeceğiz.

Yardımcımız daima Allah’tır.


2 yorum:

  1. Isa Gültekin:

    Doğruluktan ve doğru bildiğini savunmaktan geçmemeli insan. Yoksa zamanla bir başkası gibi olmaya başlar ki tehlikeli bir durumdur bu. Ayrıca yüreği olanların ancak yazabileceği yazılarını severek okuyor ve takdir ediyoruz �� Siz yazmaya biz takibe devam Üstad ��

    YanıtlaSil
  2. Bırakmayın, suya sabuna dokunan, öze dokunan kaleminize hasret bırakmayın lütfen, analizlerinizi ilgiyle okuyorum, öğreniyorum sizden iyilik doğruluk adına, bu kapıyı açan sizsiniz kapatmayın.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...