14 Şubat 2015 Cumartesi

Hayır, Ben ‘Charlie Hebdo’ Değilim


Sömürgecinin gönüllü olarak, işgal ettiği toprakları boşalttığı vaki midir? Rahatlıkla hayır cevabını verebiliriz.

İşgal altındaki toprakların sahipleri ne zaman uyanmaya başlar? Toplum içinde bir-kaç namuslu, şuur sahibi kişinin, “-Bu böyle gitmez” çağırışları, yayılmaya başladığı vakit. Bilincin uyanışı da diyebiliriz. Uyanış başlar ve hareketlenmeler, vatanları uğruna yığınlaşmalar, mitingler, bildiriler… Derken, sömürgecinin tutunacağı tek dal vardır onlara karşı: “-Terörist!” söylemini dünyaya yayması. Öyle mi acaba? Vatanını yabancı çizmelerinden kurtarmak isteyen, vatan zenginliklerinin sömürülmesine artık dur diyenler gerçekten terörist midir? İnsaf, insanlığın özelliğidir. Yıllarca, yüzyıllarca yer altı ve yer üstü ekonomik zenginliklerini sömür, memleketine taşı, o varlıklarla kendi vatandaşını refah ve mutluluk içinde yaşat ve fakat zenginliğini taşıdığın halk sefalet içinde yaşayarak, ölüme mahkûm olsun. İşte Avrupa’nın ve Avrupalının kısa tarifi. Üstelik sömürgeci, çıkarttığı ekonomik değerleri oranın yerli halkını geceli, gündüzlü, düşük maaşlarla ve zorla çalıştırarak sağlamıştır. Ülkeden kaçırılan değerlerde masum halkın gözyaşı, teri, emeği ve ahı vardır. Avrupa, ah üzerine kurulmuştur.

Sözü, Fransa’nın Cezayir’i sömürerek, kanını emmesi, ekonomik değerlerini bitirmesi, kültürünü yozlaştırması, halkını köle etmesi, kısaca emperyalist emelleri uğruna koca İslam devletini çökertmesi üzerine getirecektik. Bütün bunları yaptı, yapmasına yaptı da, koca Avrupa’da bu yapılanların namuslu olmadığı, sahtekârlık olduğu hakkında iki satır laf eden olmadı. Tamam, sömürgeci yapacaktı, fakat namuslu adamlar nerelere gitmişti? Onlarda mı susturulmuşlardı? Mesela, Cezayirlinin, Cezayir vatandaşı bile olamaması nasıl bir mantıktır, nasıl bir ahlaktır? Bu duruma nasıl susulur?

Acılar nasıl unutulur?

Yıl 1945. Fransa ‘sorun çıkaracağını öngördüğü’ liderleri tutuklamışlardı. Alman işgalinden kurtuluşu kutlayan Cezayirliler, bir yandan da tutuklu bulunan liderleri Messali Hac’ın serbest bırakılması için pankartlar taşıyorlardı, sloganlarla taleplerini iletiyorlardı. En tehlikeli sloganları ise ‘Yaşasın Bağımsız Cezayir’di. İşte bu masum talep ve tehlikesiz slogan, gözü kararmış Avrupa’nın beyi durumundaki Fransa’yı kızdırdı ve halkın üzerine ateş edilmesi emri verildi. Binlerce Cezayirli jandarma, polis ve göçmenlerden oluşturulmuş silahlı milisler ölüm kustular. Cezayirli resmi açıklamaya göre 45 Bin kişi katledildi. Suskun Avrupa’dan yine bir ses çıkmadı. Daha dün, 1998 yılında 4 ayrı köyde meydana gelen katliamlarda 412 kişinin öldürüldüğü olayına bile sessiz kalındı.

Bunları yapan Fransız’ın eliydi. Ama elinde maşa vardı. Sömürgecinin taktiği gereği, içerden devşirdiği kişilere acımasızca kardeşlerini öldürttü.

Türkiye’de çok defa meydana gelen, saldırılara da seslerini çıkartmadılar. 35 yıllık baş belası PKK’nın cinayetlerini görmezden geldiler, bırakın ses etmeyi, onlara kucak açtılar, beslediler, silahlandırdılar, alkışladılar. Demokrasi dediler, insan hakları dediler. Sustular… Dinci caniler, Allahuekber nidaları eşliğinde Sivas’ta 34 aydın sanatçıyı diri diri yakarken yine sustular. Herhalde akıllarında, Türkiye’nin zaafa uğraması, bir daha diriltilmemesi gibi hain düşünceler vardı. “–Bırakın birbirlerini yesinler” kabilinden düşünceler. Belki de onları bulundukları yerde provake edenler kendileriydi.

Benzerlik Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, Nijerya’da da görüldü. 10 Binlerce masum katledildi. Binlerce küçük çocuk acımasızca katledildi.

Avrupa yine sustu. Namus fukarası Fransa yine sustu.

Yine böyle gidiyor. Maşalı elleriyle, yine içeriden devşirdikleriyle işlerini görüyorlar. Ne de olsa sömürgecilik zamanlarından kalma alışkanlıklarıyla, ‘Yeni Sömürgecilik’ döneminde de, dışarıdan devşirdikleriyle işlerini görüyorlar. El-Kaide, Boko Haram, IŞİD hep aynı bok soyunun belası. Hepsi aynı efendinin kulları ki, efendileri demokrasi kahramanı Avrupalı ve ABD’liler.

“Dedesi ekşi yedi, torunun dişi kamaştı” diye bir sözümüz vardır. Zalimlik yaparsan, zulme sessiz kalırsan bir gün senin de başına gelecektir. Bu kaçınılmazdır. Hem de besleyip, büyüttüğün ellerle.

Fransa’da yayınlanan bir karikatür dergisindeki bir-kaç yıl evvel yayınlanmış bulunan karikatürler sebep gösterilmek suretiyle, dinci kafanın, yobaz yorumlarından kaynaklanan terörist saldırı sonucu, 12 masum insan katledildi. Tarihin garip bir tecellisi olarak, saldırıyı yapan iki kardeş Cezayir asıllı Fransız vatandaşı. Hiçbir zaman kabul edilemez, bu katliamı kınamamak, acıyı paylaşmamak olamaz. Hangi sebeple olursa olsun, insan öldürülemez. Bu sebeple Fransa’nın acılarını paylaşıyoruz. Katilleri lanetliyoruz.

Peki, katil kim?

Yo, yo. Elbette yapan belli, biz gerçek katilin kim olduğunu, onların eline silahı kimin verdiğini, onları kimin yönlendirdiğini öğrenmek için soruyoruz. Katil kim?

Nasıl da, saldırı kendinize yapıldığında toplanı verdiniz? Nasıl da, pankartları hazırlayıp hemence ‘Charlie Hebdo’ oluverdiniz. Silah size doğrultulmuşken mi, terör karşıtı oldunuz? Vah, vah!

Hayır, ben Charlie değilim.

Acınızı paylaşmak, teröre lanet okumak üzere ülkenizde misafir bulunan Türk Başbakanı’na davranışınızı izledik. Ne kadar kaba idi, ne kadar kaba idiniz.

Tarihin derinliklerinde arayalım saldırının sebebini, utanç duyulması, dayanışmaya katılınması gereken yerde, zevkten dört köşe olunduğu zamanları hatırlayalım. Ve nerede yanlış yapıldığını kendimize itiraf edelim. Edelim ki, ellerinizle büyüttüğünüz katiller sürüsünün Müslüman milyonların canını alırken gülücükleriniz hatırınıza gelsin, sonra silahlar kendi üzerinize çevrildiğindeki riyakâr demokratlığınız…

Haydi, şimdi canavarınızı durdurun.

 “İşaretlerimiz hakkında uygunsuz konuşmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuya geçene kadar, onlardan yüz çevir… Eğer şeytan sana unutturur ise, fark ettiğin zaman artık zâlimler topluluğu ile beraber oturma” (En’am Suresi/68)


NOT: “Türk Edebiyatı’nın hanımefendi yazarı Afet Ilgaz Hakk’a yürümüştür. Mekânı cennet olsun. Bıraktığı eserler ardından duaları olsun…”

2 yorum:

  1. Tuncay Altunezen :

    Hocam, bu saldırının da yine batının bir kanadınca yönlendirildiği görüşü hepimizde ağırlıklı olarak var. Fransa’nın Süriye üzerindeki etkisi malum. Fransa dahi olabilir.
    Besledikleri yılanlar, kendilerini de ısırır diye umuyoruz.

    YanıtlaSil
  2. Harun Meral.

    Soruyorum..
    Bir kaç yıl evvel, Norveç’in başkenti Oslo ve Ütoya Adası’nda gerçekleştirdiği iki ayrı saldırı ile 77 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik,isimli katil MÜSLÜMAN mı idi?
    Fransa o katliamlar olurken neredeydi?
    1993 yılında Almanya da Solingen'de, Genç ailesinden beş kişinin hayatını söndüren, ırkçı saldırı sonucu çıkan yangın hâlâ hafızalardadır. Ondan bir yıl önce de 1992'de Mölln'de Nazım Aslan'a ait iki katlı evin kundaklanması sonucu, üç kişi ölmüş, dokuz kişi yaralanmıştı. 2008 yılında Ludvigshafen'da çıkan yangında tam dokuz Türk hayatını kaybetmişti...!!!!! Bı faşist saldırıları yapanlar HIRİSTİYAN değil miydi?
    Bütün bu vahşet olurken iki yüzlü Avrupa ve Fransa neredeydi?
    Avrupalı emperyalistlerin değişmeyen ve iyileşmeyen hastalığı ikiyüzlü olmalarıdır.
    Biz bu gerçeği bilerek yaşayalım yeter.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...