Amaçlarında Anayasa’nın
değiştirilmesi, hayallerindeki düzenin oturtulması var ya, ayak yapıyorlar,
ayar veriyorlar. Tanımlarının hiçbirisinde ‘eşit’ kelimesi geçmeyen ‘demokrasi’ anlatımında,
‘eşit vatandaşlık’
ucubesini sık tekrarlamaya başladılar. Hedeflerinde değiştirilecek Anayasa
varken, onun zaaflarından bahis anlamında, vatandaşlar arasındaki bir
eşitsizliğin var olduğunu vurgulamaya çalışıyorlar. Vurgulayan kim? Okuduğu
mekteplerde ilk öğretilen konunun ‘demokrasi’
tanımı olan, Uluslararası İlişkiler alanında Profesörlük makamına ulaşmış
Başbakan’ımız. Ne ince atış, ne güzel anlatım, ne belagat!.. bu ne cehalet?
Vatandaş kavramının içinde
zaten, eşitlik denen hal kendiliğinden var. Niye böylesi, azınlıkların dini
temsilcileriyle yapılan bir oturumda ‘eşitlik’ öne çıkartılır? Onların bugüne kadar ‘eşit’ olmadıklarını
vurgulamak için midir? Bazıları da, ‘anayasal
vatandaşlık’ saptırmasını öne çıkartarak nutuklarını irad
ediyor. Cumhurbaşkanı’mızın vaktiyle (ve hala) ‘Türkiyelilik’
vurgusunu yaptığı gibi. İşi gücü bırakmışlar, vatandaşlar arasındaki ayırımı
nasıl yapacaklarını mı düşünüyorlar geceli - gündüzlü? İnce bir nokta
yakaladıklarında da, devamlı tekrar ediyorlar. Beyinlere iyice yerleştirmek,
zihinleri bulandırmak için. Çünkü kavramları çarpıtamazsanız, ellerinden
topraklarını alamazsınız ve egemenliği paylaştıramazsınız. Bu kadar basit. Sahip
olduğu ideolojisinden, kırıntılar da olsa, zihinlere şırınga edilen “her yeni olgu bizi şimdiden koparıp geçmiş
ve gelecek arasında askıda bırakan deneyimsel ve zihinsel bir ‘yarıktır’.” (Zeynep
Gambeti, İ. Ü. SBF Dergisi, Mart 2009)
Çatışmayı öncelikle, halkın
beyinlerinde meydana getireceksiniz ve onların birbirleriyle kavgasını
seyredeceksiniz. Sonrası, Anayasa mı değiştireceksiniz, kanunlar mı
yapacaksınız, saraylar mı kuracaksınız, yetkisiz ellere hükumet idaresini mi
devredeceksiniz… Her şey serbest. Yaptıkları da bundan ibaret.
Küreselleşmeye eklemlenmek
isteyen iktidar güçlerinin (ki, aslında küresel güçlerin bir parçası
olarak kendini göstermektedir) en önemli politik aracının
çatışma, düzensizlik, bozulan adalet sistemi, terörist taktikler,
kutuplaştırma, hakaret, küçümseme.. olduğu bilinen (yaşanan) gerçeklerdendir.
Eşkıya kandan ve başkalarına ait mallardan beslenir. Bunlara, doğru bilginin
ulaşmaması maddesini de eklerseniz ve başarılı olursanız, önünüzde duracak
dağlar kalmaz. Örneklendirmek gerekirse, önümüze konan ‘çözüm’ safsatasına
devam edebilmek ve halkı inandırmak için, diğer yandan PKK’nın eylemlerine
devam etmesi elzemdir. Eylemsizlik halinde ‘çözüm’ gibi adlandırılan bir
sürecin işletilmesine de gerek kalmayacaktır. Enteresan! Zihnimize kazınan
çözüm masalı ne diyor, terör (küreselleşme)
mantığı neler yapıyor!
Son örneğini, Dolmabahçe
Sarayı’nın önünde gördük. Haberler şöyle geçildi: “El bombalarıyla eylem yapan terörist, uzun namlulu silahıyla
yakalandı!..” sonra, acemi polisler tarafından
kelepçelenen ve başı önde koşuşturarak götürülen eylemci resimleri.. Sonradan
anlaşılıyor ki, atılan el bombaları (iki adet) patlamamış, yakalanan silah ise
paslıymış! Buyurun, bir enteresan daha! 15-20 gün evvel tiwitter hesabından
eylemin yapılacağı ve eylemi yapacak olan kişi ismiyle duyurulmuş. Haydi bir
enteresan daha!. Üstelik geçmişi iyi bilinen, işlerinde usta, planlamalarında
tecrübeli bir örgüt eylemi üstlenmiş. Elemanına, patlamayacak el bombaları,
ateşlemeyecek silah veriyor, adresi belli alanda acemi polislerin bulunduğu bir
zamanda eylemi gerçekleştiriyor. Dakikalar ilerliyor, usta, tecrübeli polisler
alana gelemiyorlar, trafik bile durdurulmuyor… Olanlar, sanki siyah beyaz filim
seyrettirme niyetindeki acemi rejisör karalaması gibi.
Sonrası? Sonrası önemli
değil, maksada ulaşılmış, ahali telaşa kaptırılmış, zihinlerde terör belasının
canlanması sağlanmıştır. İşi ve işlemi gerçekleştirenler başarılıdır. Tam bir
gladyo çıkartması, eylemi yapan ile yapılmasına müsaade edenler gerçekten
başarılı bir iş sahneye koymuşlar. Yakalanan terörist ise, bomba bulundurmaktan
tutuklanıyor! İsterseniz bir enteresan da buraya diyebilirsiniz.
İktidar partisinin binasına
lav silahıyla saldırı yapılmış ve bina yara almıştı. Sonradan eylemcinin
yakalandığı haberlerini okumuştuk. Daha sonra bir haber alamadık yakalanan
hakkında, ne oldu, ne ceza verildi, hangi hapishanede eyleşiyor bilmiyoruz! Ya
da ben kaçırdım.
“Böcek araştırması, soruşturması” da
bu kabil işlerden olsa gerek. Bir böcektir aylardır beyinlerimizi işgal ediyor,
yok casusmuş, yok paralelmiş.. Tecrübeli emekli polis şunları söylüyor: “Bulunan böcek yerinden çıkartılmaz, bir
haber salınır ve sonucu beklenirdi. Madem çıkartıldı, parmak izi aranır ve DNA
araştırması yapılırdı.” Bunlar yapılmamış. Haberleri
izliyoruz, aralıksız böcek soruşturması, böcek duruşması lafları gezeleniyor.
Amaç ne? Haydi, gelin de zihinleri bulandırmak demeyin.
İşte, ‘eşit vatandaşlık’,
‘anayasal vatandaşlık’, ‘Türkiyelilik’ lafları da aynı yere varır. Bulandır,
karıştır, kavgaya geçsinler, sen seyret ve istediğini gerçekleştir.
Ama yemezler.
Dev artık doydu.
İlhan Yalçın:
YanıtlaSilKeşke Hocam, keşke yemese... Hala, bildiği halde yiyecek gibi duruyor...!
Sevgi Poyraz Damla :
YanıtlaSilHerkes baş tacı edilirken Türk düşmanlığı niye aga
Selen Demir :
YanıtlaSilyürekleri yetmez
Ege Bey :
YanıtlaSilAile tablosu fotoğrafı bakınca insanın gözlerini yaşartıyor...Türk milletinin dikkatle bakaması gereken utanc verici bir tablo.....Devlat Erkanının vatan haini bölücülerle ne işi olabilir ?
Hayrullah Arslanoğlu.
YanıtlaSilYerler efendim bal gibi yerler. Zaten yıllardır yenmiyor mu? "Eşit Vatandaşlık" ne demek? Eşit olmadığına dair bir yasal düzenleme mi var? Yok "Anayasal Vatandaşlık" yok efendim "Türkiyelilik"miş, ne olacakmış bu ifadelerle? Ne değişecekmiş? Herkes kardeş mi Olacakmış?