Belki de kavganın (doymazlığın
da diyebilirdik) esasında, klasik Yunan tanrılarıyla yarışma
isteği yatar. Bilge iddiasındaki krallarla idareye el koyanlar, köhnemiş
addedilen sistemi yıkarken, Firavun’a özenerek mezarlarını da hazır ediyor
olabilirler. Buradaki çelişki, muhafazakârlığın karşısına koydukları müphem ve
ne olduğu hakkında kendilerinin bile fikirlerinin olmadığı, karmakarışık bir
sistem. Buna isterseniz, muhafazakâr bile olamamak diyebiliriz. Bilinenin
ötesinde bir şeyler yapmak isteği, ayakları altına aldığı değerlerle resim
çektirmeye, konuklarına tarihi kıyafetli askerleri göstermeye kadar götürüyor
avamî yaşantı sahiplerini.
Gerçi, üç gün evvel
söylediklerini yalanlayan laflarını sık duyduk. Başlangıçta önemsemediğimiz,
çam devriklerinde de, korkumuzdandı galiba ne olduklarını söyleyemedik. İnanmak
istediğimiz belki de, Müslüman olduklarını söyleyenlerin asla yalana
başvurmayacaklarıydı. Her karşılaştığımız yalan, bizde derin hayal kırıklıkları
yarattı.
Umarım aynı hataya bir daha
düşmeyiz, ne de olsa imtihan sonsuz sayıda önümüze konan, ince ve keskin sırat
köprüsüdür. Geç geçebilirsen.
Zamanının kıyafetlerine
uygun olduğunun söylendiği, eski zamanlar asker giysilerine bürünmüş
mankenlerin arasında verilen resim kadar sakil duran bir de ‘külliye’ kullanımı
teklifi vardı. Teklif, tekliftir. Bunun bir zararı yok. Kabul edilir ya da
reddedilir. Üniversite (medrese mi demeliydik!)
mensuplarının bol akademik unvanlı hâzırunu önünde yapılmıştı bu teklif ve
salon, profesör alkışlarından yıkılmıştı. Kısa bir süre sonra, Fransa’da 12
kişinin katledildiği bir olay vukuu buldu. Şimdi hatırlıyorum, bir dostumuz şu
mesajı göndermişti: “Dün
Fransa’da meydana gelen vahim olayın sebebini: ‘Külliye’ teklifini yaptıktan
sonra salonda kopan Profesör alkışlarında arayınız.”
İskender Öksüz Hoca’nın 21.
Yüzyıl Dergisi 73. sayısında yayınladığı “istikrarsızlık İndeksi” başlıklı makalesinden şu
satırları okuyalım: “Toplumlarda
da bir ‘değer kapitalizasyonu’ söz konusu. Değer kapitalizasyonu yüksek
cemiyetleri öyle birkaç nutuk, birkaç kitapla yoldan çıkaramazsınız. Fakat
değer (ve fikir) kapitalizasyonu düşük ülkeleri ki Türkiye, Müslüman ülkeler ve
üçüncü dünyanın tamamı bu gruptadır, az bir gayretle istediğiniz gibi manipüle
edebilirsiniz. Burada bir gün bir cemaat, ertesi gün komünistler, hafta başında
da ihvan-ı Müslimin değer boşluğuna hâkim oluverir.”
İlkel kabile toplumlarında
kişilik değiştirdiğini iddia eden tiplerle karşılaşılır. Bu durum, o toplum
için önemli bir statü (şaman) iken medeni
toplumlar için psikolojik bir rahatsızlık belirtisidir. Değişim genel olarak
bir hayvana benzeme şeklindedir. Değiştiğini iddia edende ise, hayvani
hareketler gözlenir. Günümüzde benzeri hareketler, uyuşturucu kullanımında,
madde bağımlılarında görülmekle, toplumdan soyut bir hayat yaşamaya meyilli,
kırsal bölge töreleriyle hemhal olan, eksik-yanlış felsefik veya yanlış dini
inançlara (putlaştırılmış inanç diyebiliriz) kapılmış olan
kişilerin bu şizofrenik hareketlere tutulmasının daha kolay olduğu bilimsel
makalelerde bildiriliyor. Eski Yunan tanrılarına inat, tanrılaşan ve her
talebinin emir kabul edilerek uygulamalara konulduğu geri kalmış ülke
örneklerindendir.
Ama, tanrı Zeus ile bir
benzerliğini de göstermek lazımdır. “Tanrı
Zeus babasıyla kavga ederek onu tahtından indirir ve kendisi tanrı olarak onun
yerine geçer.” (Metin Boşnak)
Artık, cennete istediği gibi yerleşir ve istediği gibi üretimlerine devam
edebilir… Hobbes, “Yasayı,
hakikat değil de, otorite yapar.” Dememiş miydi? “Hobbes burada personalizm ve kararın
önemine dikkat çekmektedir. Doğrusu emir, hak ve güç tümel iktidarın değil,
şahsın nişanesidir.” (Dr. Aliye Çınar, Politik Teoloji)
Toplumun Binlerce yıllık
değer birikimi un ufak edilerek, değersizleştirildikten sonradır ki, kıldan
tüyden, üfürükten teyyarelerden yapılan siyaset malzemeleriyle aklının başından
alınması işten bile değildir. Devlet bu oyunda başı çekerse, tanrılaşan
siyasetçinin de işi kolaylaşır. Toplum bir kişinin ağzına bakar olur. O ne
derse kanun ve hatta nas hükmündedir.
‘Allah’ın bütün vasıflarını’ taşıması, ‘ikinci peygamber gibi’
olması, ‘ondan yanlış bir işin’
zuhur edemeyeceği… hususlarının nasıl oldu da, milletin zihnine nakşedildiğini,
bunların inanç haline nasıl dönüştürüldüğünü düşünün de, eleştireceksiniz ondan
sonra eleştirinize açık olduğumuzu bildiririz.
İlhan Yalçın :
YanıtlaSil"İz bırakma" arzusu, ne din tanıyor, ne iman..... Amaç (aslında 2.amaç) olan bu değerler, bu uğurda araca dönüşüyor.
Hocam, kaleminize yüreğinize sağlık.
Mehmet Kınacı:
YanıtlaSilDevlet güm olmuş.. Sayın vekil buyurmuş... Doksan yıllık reklam arası sona erdi... Tarih hangi köhneliği şad etmiş? Bilen yoktur da İDRAK edecek beyin de yok...Hadi devlete son öpücük.....GÜM!!!!
Ege Bey :
YanıtlaSilBurada çözülemeyecek bir durum yok değerli arkadaşlar. İnsanların kafasını karıştırmak için; milliyetçiyim dedi olmadı, dindarım dedi olmadı simdi de Osmanlı’ya özenmeye başladı. Durum alenen ortada. Bu tür gösterişleri kimsenin önemseyeceğini sanmıyorum...