26 Mart 2012 Pazartesi

Çözümsüz müdür Derdimiz Bizim?

Gazeteci Ahmet Takan şunları yazar:

“Tayyip Erdoğan, parti kuruluş çalışmaları sırasında dostları ile sohbet ederken bir arkadaşı sorar; Kürt meselesi ne olacak? Erdoğan cevap verir. ‘O iş bitmiş. Kürt Devletini kurup başına da Kemal Burkay’ı getirecekler…”.

“Kürt Açılımı” sözü ile başladıkları işi ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Başlamalarından birkaç gün sonra ismini bile değiştirdiler, olmadı verilen ismi bir daha değiştirdiler. Yani, bir projeye isim vermekten bile aciz olunur mu? Bu acziyet tercümelerden, dayatmalardan, olduğu gibi kabul etmelerden kaynaklanıyor olabilir mi?

Kavgasız, gürültüsüz, huzur dolu bir ülke de kim yaşamak istemez? Kim terörün sıfırlanmasına karşı çıkar?

Bütün mesele, problemlere çözüm diye sunulan planların, başka mihraklardan getirilip milli planlarmış gibi dayatılmasıdır. Karşı çıkılan husus budur. Dünyanın bilmem neresinde, teröre karşı kazanılan başarı, bizim ülkemizde de aynıyla uygulanması halinde başarı kazanılacağına delalet etmez. Bunlar oyalama taktikleridir. Kendilerini ilim adamı, sosyolog, araştırmacı gibi sıfatlarla tanıtan bazı aklı evvellerin safsatalarıdır. Çözüm daima problemin içindedir. Problem çözüm yolunu da kendisi sunar. Böyle olmasaydı formüller çözülemez, çalışmalar sonuçsuz kalırdı.

O günlerde parti genel başkanı olarak bulunan bugünlerin Başbakanı, taa o günlerde bilmeyerek de olsa çözümü sunuyor.

Çözüm o an için teslimiyet. Orada teslim olmuşlar. Orada kabul etmişler.

“Bağımsızlık karakterimdir” şeklinde haykıran bir kültürün, ataların evlatları olarak, davranışlarımızı başkalarının (yabancıların) isteklerine göre uyduramayız. Onların istedikleri tabii ki kendi halkının menfaati doğrultusunda olacaktır. İşte yukarıdaki cümle içinde gizli olan çözüm. Planlanmış bir oyun içinde figüran mı olacaksın, oyunu yazıp sen mi sahneye koyacaksın?

ABD’li üst düzey bir güvenlik elemanı ziyaret ettikten birkaç gün sonra yeni plan ortaya dökülüyor. Yeni bir “Kürt Açılımı” planı. Üç aşamada ifa edilen planda terör örgütü ile müzakereden vaz geçilip, T.B.M. Meclis’inde bulunan ve tamamen yasal yollardan seçilerek gelip, meclise girenlerin muhatap olarak kabul edileceğini açıkladılar.

Mecliste bulunan kişileri ‘muhatap’ olarak kabul etmek ne demektir? Bu kişiler nerede bulunuyorlar? Türkiye Büyük Millet Meclisinde.

Orada hangi sıfatla oturuyorlar? Onlar Milletvekili. Seçildiler ve geldiler.

‘Muhatap kabul etmek, ne demektir? Muhatap, kendisiyle konuşulan kimsedir. Mecliste bulunan kişilerle konuşmayacaksın da kiminle konuşacaksın. Kiminle kanunları yapacak, komisyonlarda kiminle tartışacaksın. Bu görev tabii ki, Milletvekilinindir.

O halde, Milletvekilini muhatap kabul etmek yanlış mı kullanılmıştır. Zaten, onlarla konuşmak ve tartışmak asli görev olunca…

Ha… Nasıl anlayacağız?

Yoksa bu güne kadar milletin vekillerinden başkaları ile mi görüştünüz, tartıştınız?

Öyle anlaşılıyor.

Yabancı bir ülkenin içindeki çıbanbaşının ‘muhatap’ alınacağını da anlıyoruz bu açılım açıklamasından. Bu işte bir ABD yeniği mi var? Sorusunu da haklı olarak sormuştu bir okurumuz.

Maksat, (başlangıç olarak) Irak’ın Kuzeyinde bir bağımsız Kürt devleti kurmak..

Sonra bu devleti diğer üç ülkeye doğru genişletmek.

Başına da Kemal Burkay’ı getirmek.

Bu mudur?

Budur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...