‘Politikacı refleksiyle’
hareket eden kişilere değil, ‘Devlet Adamı’
ciddiyetiyle karar veren yüksek ruhlara ihtiyaç var. Devlet adamı, Allah
adamıdır. Politikacı refleksli kişi şahsının, nefsinin, hissiyatının,
vehimlerinin adamıdır. Örneklendirmeye gerek yok, her gün onlarcasını bilfiil
yaşayarak görüyoruz, öğreniyoruz.
Korkularına hapsolmuş,
geleceğinin esiri halinde hayatını idame ettiren bahtsızların, hele bir de
toplumu idareye yeltenmeleri yok mu? Felaketler bunun üstüne bina edilir.
Felaketin örülmesi,
politikacının toplu iletişim araç-gereçlerini ele geçirme hevesiyle başlatılır.
Bu isteğin ardında, ‘toplum’u istediği gibi evirip, çevirip, istediği potada
eritme emeli yatar. Şimdilerde, ‘toplum mühendisliği’ denen ve tamamı yalan ve
haram çalışmalardan ibaret olan, heva ve heveslerin, egonun istediği
şekillendirme çabalarıdır. Nefsinin yüklediği ve kendine tamamen ‘doğru’ gelen
ve inadına ve hırsla yaptığı çalışmalar, toplumun inandırılması ve tâbi
kılınması oranında felaket getirir. Bu çalışmalar, bireylerin körleştirilmesi
oranında başarı sağlar. Hamurun olgunlaştırılması gibi, toplumun yalanla,
yanlışla, belirsiz hedefle, anlamsız ve istikametsiz gelecekle yoğrulmasıdır
toplum mühendisliği. Politikacının ise hep yaptığı budur. Bulduğu her fırsatta
toplum önünde attığı diskurlar, hayallerini kabul ettirmeye yöneliktir.
Tabi, rakipleri de vardır
politikacının. Onları alt etmek, onlardan daha ilerilerde olabilmek adına, ne
yapıp edip rakiplerinin açıklarını aramak, özellikle bir gözünü onların yatak
odalarından ayırmamak etkili bir yöntemdir. Örneklerini de gördük yakın
geçmişte. Rakibin hatalarını yakalayıp fırsat bulunca da kamuoyuna açıklamak,
ne o bilgileri toplayan zavallılara ne de emri verenlere asla şeref
kazandırmaz. Zamanı gelince yaptıkları yanlışlar yüzlerine vurulunca utançtan
toplum içine çıkamaz hal alırlar, elbette eğer utanma duygusu kalmışsa.
‘Politikacı’, merdivenleri
çıkabilmek için ardında destekleyenlerinin bulunmasını arzu eder. Genellikle bu
destek için, yabancı ülkelerin düşünürleri, sivil toplum örgütleri,
üniversiteleri, devletin üst kademelerinde görevler yapmış ve hala etkili olan
beyinleri, parasal kuvveti yerinde olan küresel devleri etrafına toplamaya
çalışır. Yurt içi çalışmalardan evvel dışarılarda destekler aramaya koyulur. Ne
var ki, bu faaliyetleri büyük bir gizlilik içinde yapar. Çünkü içeride
duyulması halinde, milletin bu çalışmaları kabul etmeyeceğini bilir ve
sıklıkla, millilikten bahseder. Böylece, yalnızca kendi başına ve halk içinden
destekleriyle yolu çıktığını, yine yalanlarla topluma açıklamaya ve kabul
ettirmeye çalışır.
Yazık ki, bu çalışmaları
yapmayan, yapamayan politikacının, halk nezdinde başarılı olduğu söylenemez.
Maddi gücü sınırlıdır. Basın-yayın organlarında kendine yer bulamaz. Üstelik
küreselleşmiş hegomanlar, aleyhlerinde kuvvetli kampanyalar geliştirirler. Bu faaliyetlerin
onlar tarafından yapıldığı da asla bilinmez. Kalemşorları, düdükleri onları
gizleyerek vazifelerini gerçekten çok iyi yaparlar, zira bu konuda iyi
yetiştirilmişlerdir.
Küresel emperyalist
siyaseti en iyi uygulayan ülke İngiltere’dir. ABD’yi kullanarak, dünyanın hemen
her köşesindeki olaylarda parmağı vardır. bugüne kadar hep geri planda kalır,
ülkelerinde açmış oldukları kendilerine taraftar yetiştirmenin çabasında
olurlar. Yetişen destekçilerini ise ülkelerinde en önemli görevlere getirmek, desteklemek
politikalarının başlıcasıdır. Son günlerde bu siyasette bazı değişimler
gözleniyor. İngiliz Başbakanı, Ortadoğu-ABD-Türkiye üçgeninde turlar yapıyor.
Üst düzey görüşmeler tertipleniyor.. ne görüşmelerden haberimiz var, ne
içeriğinden. Dikkatle bakanlar basında karartılmış üç-beş satırdan başka
haber-yorum da bulamıyorlar. Neler oluyor? Üzerinde durulan konu Ortadoğu
olunca, doymak bilmez çeteler bir bir su yüzüne mi çıkıyorlar? Mesela, çıkıp
televizyon ekranından Atatürk aleyhine ağıza alınmayacak laflar edilmesi ile
İngiltere’nin bir ilgisi var mıdır? Siyasette en önemli viraj, ancak ‘senin
istediklerinin’ konuşulmasıdır. Böyle olmadı mı? Referandum tartışmaları,
Suriye konuları, Rakka ve benzeri noktalara yapılacak askeri müdahalelerin
dillendirilmesi, hükumetteki revizyon beklentileri ve özellikle İngiliz
Başbakanın Ortadoğu-ABD ve Türkiye ziyaretleri ve görüşmeleri…. Bakın hiç
birisi konuşuluyor mu? tek konumuz o densizler.
işte size ucuz siyaset ve
siyasetçinin yaptıkları.
Bize, nefsi kazanç peşinde
koşan politikacılar değil, Allah adamı olan devlet adamları lazımdır. O halde
eğitimimizi, ekonomimizi, siyasetimizi, dış ilişkilerimizi, askerimizi,
polisimizi… kısaca kendimizi; buna göre düzenlemeliyiz.
Havuç peşinde koşarak, günü
kurtarmak bize göre değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder