Entelektüeller sustukça,
enteller konuşmaya başlar. Bırak konuşmayı,
özellikle devlet idarecilerinin etrafını sararlar. Zamanla, idareciler de onlar
gibi olmaya, konuşmaya başlarlar.
İşte felaket.
Bir iş mi yapacaksın? Var bir
entele danış. Bak gör nasıl karmakarışık yollara saptırır seni.
Arifan susarsa, Karamanlar
konuşur. Bırak konuşmayı idarecilerin etrafını demir ve yüksek duvarlarla
çevirirler, idareciler de bir bakmışsınız onlar gibi olmuş, onlar gibi
fetvalarla konuşur olurlar.
Arif’in susması
bilinçlidir. Bir-kaç cümle ile karşıyı ölçer, kumaşının kalitesini bir cümle
ile anlar. Bakar ki, onda anlayacak beyin yok, susar. Hiç olmazsa kendinin
üzülmesine fırsat vermez. İşte Karamanların ortaya çıkışı bu aralardadır. Çıkarlar
ama işleri de berbat ederler. Yıktıkları eserlerin tamiri için hiçbir emek
harcayamazlar, çünkü bilemezler, bilmezler. Eksiklidirler. Lakin kendilerini
öylesine kabul ettirmişlerdir ki, idareciler onlardan bir türlü ayrılamazlar. Bu
durum, gittikçe büyüyen sorun yumağına dönüşür. Karamanlar bir yandan yüksek
getirili hayatlarına devam ederken, hasta yatağında, kendisi gibi hastalık
pençesine düşürdüğü, devleti, toplumu seyirden zevk almaya devam ederler.
Güzel bir sözü hatırladım:
Koyunun bulunmadığı yerde, keçiler kendini Abdurrahman Çelebi sanırlarmış.
Böyledir, herkes vazifesini
hakkıyla yaparsa, ne entellere, ne de Karamanlara yer kalmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder