15 Haziran 2016 Çarşamba

Edeb, Edeb, Edeb…


“Maneviyatımızın güzelliklerini, milli varlığın asaletini görmek isteyen varsa gelsin Konya’ya baksın.
Alimlerin, gönül elçilerinin, hikmet ve hidayet ehli büyüklerimizin muazzam mirasını tanımak, bilmek ve özümsemek isteyen Konya’ya başını çevirsin.
Konya Hz. Mevlana’nın evidir.
Konya; Şemsi Tebrizi’nin, Sadrettin Konevi’nin ilim ve irfanıyla yoğurduğu vicdan tekkesidir.
Konya tarihtir, ecdat yadigârıdır, Selçuklu kudretinin beşiği, Osmanlı ihtişamının ruh gıdasıdır.
Ve Konya parlayan yıldızımız, haksızlığın mağlup olduğu milli kıvanç ve direncimizdir.”
(Devlet Bahçeli’nin, Konya’daki iftar yemeğinde yaptığı konuşmadan.)


Bu cümlelerde itiraz edeceğim pek çok fikir var. Sanırım, konuşmanın yapıldığı yer olması nedeniyle, Konya’ya övgüler yağdırılıyor.

Evet, Hz. Mevlana'nın evidir. Evet, Tebrizi’nin, Konevi’nin yaşadığı ve irfanını yaydığı yerdir. Lakin ne Tebrizi’den, ne Mevlana’dan, ne Konevi’den zerre miktar ilim-irfan almamış ve almamakta direnen koca bir boş kitledir.

Varın bakın, inceleyin.

Adı geçen uluların irfanından bir miktar bulabilecek misiniz?

Sakal bırakmakla, sarık takmakla, Cuma ve Bayram namazlarında camileri doldurmakla bu irfana ulaşılabileceğini sanıyorsanız yanılırsınız.

1. Konya, adı geçen uluları sevmez.

Eğer sevseydi onlar gibi olmaya çalışırdı. Yol kenarlarına Mevlana’nın sözlerini tabelalara yazmak, üretilen şekerin adını Mevlana koymak, caddenin ismini Mesnevi’den alınan bir kelimeyi koymak Mevlana severlik midir?

Evet, severeler Mevlana’yı. Ne zaman yaptıkları şeker, sattıkları börek, milyonlar ederse severler, ne zaman Konya kaldırımları turistlerle dolarsa Mevlana’yı sever.

2. Dinleyin sakallı hocalarını hazır Ramazan ayındayız. Televizyonlarda onlar var mebzul miktarda. Bakalım, ara-sıra Mevlana’dan okudukları bir-kaç beyitten başka Mevlana’yı bulabilecek misiniz? O’nun ısrarla istediği, ‘kendini bilme’ yolunda her hangi bir kelamını duyabilecek misiniz? Asla. Çünkü bilmezler, bilemezler ve söyleyemezler. Zira kendileri de inanmıyorlar!.

3. Politikacının ağzında ucuz propaganda malzemesi olmaktan maada, Konyalıyı aldatmaktan başka bir amacı olmayan, Mevlana söylemleri, bilesiniz ki, artık Konyalıyı da bıktırmıştır. Karışın halkın arasına ve sorun, isminden başka bildikleri ve inandıkları bir Mevlana hususiyeti var mıdır?

Öyleyse, politikacılar, sırf oy kazanma uğruna Konya’da Mevlana, Sivas’ta Sivasî, İstanbul’da Eyüp sultan güzellemeleri yapması, artık bizleri tatmin etmemekte ve hatta kendilerinden soğutmaktadır.

Ne yapmalı?

Adı geçen uluların, ne söyledikleri, niye söyledikleri, içselleştirilmeden ve hayata geçirilmeden asla ve kat’â politika meydanlarında kullanılmamalıdır.

Hazretler küstürülür. Ve onlar küserse (ki, küstükleri halimizden belli) girilen badireden çıkılması neredeyse imkânsız bir hal alır.

İnanmadığın, inanarak yaşamadığın uluların, arifanın kelamını politika meydanlarına meze etme. İnanmadığın, yaşamadığın hiçbir olguyu, yaşıyormuş, inanıyormuş gibi halka anlatma. Bunun adına riya denir. Bunun adına şirk denir.

Sözümüz yalnızca kendimizi bağlar, büyük politikacı üstatlarımızı tenzih ederiz.

Her şeyi bilen Allah’tır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...