“Maneviyatımızın
güzelliklerini, milli varlığın asaletini görmek isteyen varsa gelsin Konya’ya
baksın.
Alimlerin,
gönül elçilerinin, hikmet ve hidayet ehli büyüklerimizin muazzam mirasını
tanımak, bilmek ve özümsemek isteyen Konya’ya başını çevirsin.
Konya
Hz. Mevlana’nın evidir.
Konya;
Şemsi Tebrizi’nin, Sadrettin Konevi’nin ilim ve irfanıyla yoğurduğu vicdan
tekkesidir.
Konya
tarihtir, ecdat yadigârıdır, Selçuklu kudretinin beşiği, Osmanlı ihtişamının
ruh gıdasıdır.
Ve
Konya parlayan yıldızımız, haksızlığın mağlup olduğu milli kıvanç ve
direncimizdir.”
(Devlet
Bahçeli’nin, Konya’daki iftar yemeğinde yaptığı konuşmadan.)
Bu cümlelerde itiraz
edeceğim pek çok fikir var. Sanırım, konuşmanın yapıldığı yer olması nedeniyle,
Konya’ya övgüler yağdırılıyor.
Evet, Hz. Mevlana'nın
evidir. Evet, Tebrizi’nin, Konevi’nin yaşadığı ve irfanını yaydığı yerdir. Lakin
ne Tebrizi’den, ne Mevlana’dan, ne Konevi’den zerre miktar ilim-irfan almamış
ve almamakta direnen koca bir boş kitledir.
Varın bakın, inceleyin.
Adı geçen uluların
irfanından bir miktar bulabilecek misiniz?
Sakal bırakmakla, sarık
takmakla, Cuma ve Bayram namazlarında camileri doldurmakla bu irfana
ulaşılabileceğini sanıyorsanız yanılırsınız.
1. Konya, adı geçen uluları
sevmez.
Eğer sevseydi onlar gibi
olmaya çalışırdı. Yol kenarlarına Mevlana’nın sözlerini tabelalara yazmak,
üretilen şekerin adını Mevlana koymak, caddenin ismini Mesnevi’den alınan bir
kelimeyi koymak Mevlana severlik midir?
Evet, severeler Mevlana’yı.
Ne zaman yaptıkları şeker, sattıkları börek, milyonlar ederse severler, ne
zaman Konya kaldırımları turistlerle dolarsa Mevlana’yı sever.
2. Dinleyin sakallı
hocalarını hazır Ramazan ayındayız. Televizyonlarda onlar var mebzul miktarda. Bakalım,
ara-sıra Mevlana’dan okudukları bir-kaç beyitten başka Mevlana’yı bulabilecek
misiniz? O’nun ısrarla istediği, ‘kendini
bilme’ yolunda her hangi bir kelamını duyabilecek misiniz? Asla.
Çünkü bilmezler, bilemezler ve söyleyemezler. Zira kendileri de inanmıyorlar!.
3. Politikacının ağzında
ucuz propaganda malzemesi olmaktan maada, Konyalıyı aldatmaktan başka bir amacı
olmayan, Mevlana söylemleri, bilesiniz ki, artık Konyalıyı da bıktırmıştır. Karışın
halkın arasına ve sorun, isminden başka bildikleri ve inandıkları bir Mevlana hususiyeti
var mıdır?
Öyleyse, politikacılar,
sırf oy kazanma uğruna Konya’da Mevlana, Sivas’ta Sivasî, İstanbul’da Eyüp
sultan güzellemeleri yapması, artık bizleri tatmin etmemekte ve hatta
kendilerinden soğutmaktadır.
Ne yapmalı?
Adı geçen uluların, ne
söyledikleri, niye söyledikleri, içselleştirilmeden ve hayata geçirilmeden asla
ve kat’â politika meydanlarında kullanılmamalıdır.
Hazretler küstürülür. Ve onlar
küserse (ki, küstükleri halimizden belli) girilen badireden
çıkılması neredeyse imkânsız bir hal alır.
İnanmadığın, inanarak
yaşamadığın uluların, arifanın kelamını politika meydanlarına meze etme. İnanmadığın,
yaşamadığın hiçbir olguyu, yaşıyormuş, inanıyormuş gibi halka anlatma. Bunun adına
riya denir. Bunun adına şirk denir.
Sözümüz yalnızca kendimizi
bağlar, büyük politikacı üstatlarımızı tenzih ederiz.
Her şeyi bilen Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder