“Ne verirsen elinle, o gider seninle”
Diye güzel bir sözümüz
vardı.
Yakın geçmişe, kısacık
hatıralara bakıp bakıp,
Hatalarıma yanıyorum:
Irak’tan başlayan, Libya
ile devam eden,
Mısır, Suriye derken…
Elimizle verdiklerimizin,
Tüm hayatımızı doldurduğunu
müşahede etmek acısıyla kıvranıyorum.
Zulüm,
Tersine döndü. Zalime doğru
savrulmaya başladı.
Zalimdi, zulmüyle baş etmeye
çalıştı.
Zulüm, yağmur oldu, dolu
oldu, bora oldu…
Öyle bir hal oldu ki;
Korunaklar yıkıldı.
Hayırdualarıyla gurbete
saldıklarımızı,
Yeşil örtülü sandukalar
içinde,
Tekbirlerle karşıladık.
Sanki yaban ülkelerde
yaşayan vatandaşlar gibi,
İrfan erlerini geri
çağırdık.
Görevini yapamayan devlet,
Evladına bakamayan baba
derekesine düştük.
Ne söylenmişsek, geri
döndük ertesi gün.
Düşman katar katar
saldırıya geçti,
Hem de aziz vatan toprağı üzerinde.
Dışarı burnumuzu çıkaramaz
olduk.
Vatanından, yerinden,
yurdundan edilen milyonların ahı,
Bacalarımızı tutuşturdu.
Şimdi yangın,
Benim evimde.
Kül gibi savrulmalar
başındayız.
Yıkıntılar arasında, Seksen
Milyon ağlasa yeridir.
Heyhat!.
Ağlarken bile birlik
kuramamak!
Yanarken bile komşuya
gülmek garabeti.
Dağılmış, yok olmuş bir
milletin fecaat hali.
Yok mu şu yangını gören bir
er,
Hani nerede;
Cihana adaleti getiren
Türkler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder