Yastığınıza başınızı koyup,
yatağınızın keyfini çıkarmaya hazırlandığınız anda, uykunuzun gelmesini teminen
aklınıza koyunları saymak değil, sahip olduğumuz tek bağımsız Türk toprağında
yaşayan 80 Milyonun hatırına ve rastgele bu ülkeye düşmeyen geri kalan 400
Milyonu saymaya başlayın. Bakınız, sizi rahatsız eden uykusuzluk bir anda
çözüme kavuşacak ve uyku belasından da kurtulacaksınız. Ve hatta uykuya gerek
bile kalmayacak.
Bırakınız şu biraz daha
kazanıp, dünyayı rahat bir şekilde bitirme isteğini. Bunun kazancı sonsuzluk
hayatında 7-8 saniyelik kısacık bir zamanı tarif eder. Lazım değil, bize lazım
olan; sonsuzluk âleminin rahatı ve huzurudur. Yapılacaklar ne ise o yapılacak.
Bugün bir vazife
yüklenilmişse üstüne, sakın ola ki, yarına bırakmayasın. Nedir o vazife?
Öncelikle çocuk-çoluğun geçimini temine, dünyevi meşgaleyi sağlayan mesleki
eğitimi tamamlamaya ve insanlığa karşı vazifeleri tamam eylemeye odaklanılmalı.
Ve sonsuz gelecek için yapılan planlamada, sonsuzluğun kazanılması hususunda
lazım olan çalışmaları ihmal etmeden. Bunların neler olduğu tarihi bilgilerden
ve yeryüzünde daima bulunan kılavuzlardan öğrenilir. Şu unutulmamalı, yola
çıkarken mutlak olarak bir kılavuz lazımdır.
Peki, tüm bu istenilenler
nerede yapılacak? Elbette bir vatan toprağı üzerinde. Vatanın yoksa eğer, boynu
bükük vatansızlar emsali sığıntı bir hayat ise yaşadığın, ne bu hizmetleri
yapabilirsin ne de geleceğe hazırlık. Ayağını bastığın toprağa, alnını secdeye
koyduğun vatana namusunla sahip çıkacak, mahalleni koruyacak, memleketini
savunacaksın. Vatan yoksa, secdeye varmaya yüzün de yok unutmayasın!.
A’raf Suresi 128. Ayeti
kerimede buyurulur: “Muhakkak
ki, o yeryüzü Allah’ındır… Kullarından dilediğini ona mirasçı kılar… Gelecek
korunanlarındır”. Vatan deyip geçilemez. Vatan,
emanettir. O emaneti veren de Allah’tır. Esaret altında yaşarken Cuma namazları
bile kılınamazken, herhangi bir toprak parçası üzerinde, hürriyetini kaybetmiş
olarak yaşarken, vardığın secdeler de anlamsız olacaktır, çünkü emanete gereği
kadar bakamamış ve hıyanet içerisindesindir. Bu sebeple olsa gerek ki, Hz.
Resulullah şöyle buyurmuştur: “Yeryüzü
benim için bir temizlik vasıtası ve mescit kılındı”(Müslim
523/5). Öncelikle, mescit olabilmesi temizliği ile ilgilidir.
Temizlik ‘herkesin kapısının önünü temizlemesiyle’
başlar. Sonra, düşmanlardan arındırılması ile devam eder. Bu aşamada secde
vardır işte. Kur’an’ı Kerim yeryüzü (arz) vurgulaması altında, insan vücudunu
da anlatır. Bedenin temizliği zahiren kirlerden arınmak olarak anlaşılabileceği
gibi, iç temizliği, gönül temizliği manaları asıl olandır. Halis niyet ve
safiyet olmadan (namazdan evvel imam efendinin safları sıkı
tutalım hitabı bu manayadır) secdeye varılamaz, varılsa
da bir anlamı olamaz.
Yeniden hortlatılmaya çalışılan
bir konudur; “seccadeni serdiğin yer
vatanındır”. Veya geçenlerde havuz medyasından bir
yandaş yazarın yazdığı,
“alnını onun uğruna secdeye koyduğun yer ise sıla… senin sılan..” cümlesinde
olduğu gibi. Bu sözlere nerden baksanız yanlış. Çünkü sıla bir yeri değil, taa
ruhlar âlemini, dolayısıyla Allah’ı anlatır. Biz böyle görürüz, böyle kabul
ederiz. Nitekim Mesnevi’nin ilk 18 beytinde Hz. Mevlana, kamışlıktan kesilen
kamıştan yapılan ney ile anlatmak istediği de budur. Sılasından ayrılanın
çektiği ıstırabı haykırır neyin sesi yanık yanık…
Şimdi bu aldatıcı ve yıkıcı
fikirleri yayanlara Kur’an’ı Kerim cevap versin:
“Allah’ın sana verdiklerinden, gelecek yurdunu (kazandıracaklarını) iste, dünyadan da nasibini unutma! Allah
sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsan et! Yeryüzünde bozgunculuk yapma!
Muhakkak ki Allah bozgunculuk yapanları sevmez!” (Kasas Suresi/77)
Halil Kaya:
YanıtlaSilBazıları o yüce kelama,ayetlere kendilerine göre yorumlayacaklarina inandıklarında müracaat ederler.Kendi çizgileri ve duruşlarınin lanetlendigini hissettiklerinde ayetle irtibatları kesilmiştir.
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSilEğer İslamcı'da "VATAN " hassasiyeti olsaydı ABD-AB onları sırtında taşımazdı...Biz "KENDİMİZE GELELİM!".Dün İngiliz,Yunan subayın koynuna kızını sokmak için takla atanların bugün torunlarıyla yaşıyoruz ki,bir de buna Yunan-İngiliz,Fransız "kırıkları" eklendi...Boşa değildir o İstanbul ortasında baş örtülü bacılarımın "HEPİMİZ ERMENİYİİZ!" diye bağrışları...Boşa değil o başörtülü bacımın ekrandan "İNGİLİZ SÖMÜRGESİ OLSAK DAHA İYİYDİ...DİNİMİ İNGİLİZ SÖMÜRGESİNDE DAHA İYİ YAŞARDIM!" demesi...Vatan yine TÜRKÇÜYE kaldı..Türkçü can verir.İslamcu Türkçü canı üstünde mal vurur...Bakın,Sütçü İmam'ın yurdunda "SÜTÇÜ NİNELER dolaşıyor da TISSSS yok.Üstelik AKP yıkılmaz güç...Devam halkım.Devam....
Tebrikler, müthiş bir yazı olmuş...
YanıtlaSil