Hiç umulmayan bir zamanda
PKK ile savaşa geçildi.
Müzakere ve memleketin
bölüşülmesi işlemlerine son verildi! Doğrusu, Türk Ordusunun yanında durmak ve
yapılanları savunmak bir vatan vazifesidir anlayışıyla davrandık.
Oysa ‘çözüm’
denilen ve bizce ‘çözülme’
süreci olan görüşmeler, akıllanmayan ve akıllanması da mümkün olmayan PKK
teröristlerine karşı devletin gücünü, milletin kararlığını göstermek üzere,
devletimizin öz ve milletten yana olan daimilik, süreklilik ve varlığını koruma
adına doğal hareketi üzerine, ‘ben
de varım’ söylemini ileri çıkartarak, silahlarını
ateşlemesiyle, terör güçlerini perişan etmesi, tam da devletin yapması ve bizim
de beklediğimiz yapılması gereken hareketlerdendi. Bunun siyasi olarak bir
tarafa kazanç sağlaması umurumuzda değil. Olsun. Lazım olan, devletin terörist (PKK)
ile müzakere değil, mücadele etmesi doğruluğu idi. Bu noktaya gelinmesi yıllar
sürdü. Olsun. Geldi ya. Önemli olan burasıdır. Çünkü birileri şöyle söylemişti:
“PKK, bizim kara ordumuzdur!”.
Öyleyse, ordumuzun savaşı kime karşıdır?
Durup - dururken ordumuz
niye PKK’ya karşı saldırıya geçti. Nitekim yıllarca kışlasında mahpus hayatı
yaşıyordu, kışlasından çıkamıyor ve PKK’lı teröristlere el sallamakla
yetiniyordu ancak. Dış politikada yapılan hatalar, aynısıyla iç politikaya da
yansıyordu. Ülkeyi yıllar boyu yönetenler, laiklik, cumhuriyetçilik, halkçılık,
devletçilik gibi devletin kuruluşunda genel kabul görmüş politikalarına aykırı
olarak geliştirdikleri ve ötelerden beri zihinlerinin gerisinde besledikleri
geri kalmış fikirlerini uygulamaya koymaya çalıştıkları kabul edelim ki, bir
hakikattir. Kendi iradelerine kalsa asla kabul etmeyecekleri PKK’ya silahlı
güçlerle karşı durmayı, bir fikir, bir irade, bir anlayış kabul ettirmiş olmalı
ki, ordumuz ileri atıldı ve PKK gücü bertaraf edildi. Doğrusu, mevcut iktidarın
bu durumdan memnun olduğunu da sanmıyoruz. Ancak, 1 Kasım sonunda ortaya çıkan
sonuçların, iktidarı memnun ettiğini de teslim etmemiz gerekiyor.
***
Sonra…
Gelişen hadiseler,
birbirini izleyerek ve hep aleyhimizde gibi görünerek hareketi dayanılması güç
ağırlıklar altında bıraktı. Hareket öyle bir hale geldi ki, hareketsiz kalma
tehlikesiyle karşılaştı. Nitekim 1 Kasım’dan sonra karşılaştığımız sonuç,
günlerdir sesi çıkmayan ve fakat her konuşanın hakkında fikir ileri sürdüğü ama
karşılığında kimsenin cevap veremediği günleri yaşamaya başlamış bulunuyoruz.
Yani, yenildik kavramını
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Hile var mıydı? Büyük
çoğunluğun inancına göre vardı. Bu nasıl olur? Bir ilçe düşünün 301 kişinin
hayatını kaybetmesi üzerinden çok kısa bir süre geçmiş ve bu ilçenin çoğunluğu
iktidarı destekliyor! Bir ilçe düşünün ki, büyük bir patlama ile 34 kişi
hayatını kaybetmiş ve bu ilçenin çoğunluğu iktidarı destekliyor. Bir ilçe düşünün
ki, sosyal devletin dikkatini kaçırması nedeniyle Onlarca kişi hayatını
kaybediyor ve dünya basınında ilk sırayı alan haberlere konu oluyor fakat bu
ilçe iktidarı çoğunlukla destekliyor. Bunlar normal zamanların işi değil. Ama
görüldü. Rakamlar böyle gösteriyor. İşte bu durum inanılacak değil.
Yazık ki, muhalif cephede
bulunan ve bizim de desteklediğimiz siyasi parti hala niçin kaybettiğini
araştırmak üzere komisyonlar kuruyor. Fakat anlattığımız hile üzerinde duracak
bir komisyon oluşturamıyor. Neden?
Ortadoğu’da uygulanan
Türkiye politikası (Türk değil, Türkiye politikası) ile
yakından ilgilidir alınan sonuç. İncirlik kararlarını düşünün, Alman
Şansölyesi’nin Türkiye ziyaretini düşünün, Suriye konusunda yapılan Avrupa
Birliği toplantısını düşünün, Rusya Başkanı’nın Türkiye Cumhurbaşkanı’na açtığı
telefonu düşünün, ABD yüksek askeri yetkililerinin Türkiye ziyaretlerini
düşünün ve yurt dışı destekleri hatırlayın. Ne yapılmak istenmişti? Sorusunu
cevaplayın. Öz olarak Alman Merkel’in ziyaretinde ettiği ‘Türkiye’ye siyasi bir hediye veriyoruz’
cümlesini çözmeye çalışın.
***
Şimdi:
Dünya insanlarının farklı
genetiklerden, farklı inançlardan, farklı ideolojilerden geldiğini de düşünün.
Bu ayrışma doğaldır.
Aslında gerçek, ayrışmanın “tanışma
ve birbirini anlama” anlamında olduğunun farkında
olduğumuzu da not edin.
Bu noktada, farklı
fikirlerin toplumu oluşturduğunun bilincinde olduğumuzu da düşünün lütfen.
***
Şöyle söylüyorlar:
MHP, AKP’nin stepnesidir.
Bu doğru mudur?
Eğer doğruysa, bendenizi
hemen siliniz. Biz yokuz. Stepne suçlaması bizi yıkar.
Yalnız, bu suçlamayı ileri
sürenlerin de haklı bir tarafı var. Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi,
başörtüsü oylamasında iktidarla aynı yönde oy kullanılması, Ergenekon
soruşturmalarına karşı ciddi bir eleştiri getirilmemesi, Gezi Olaylarına
karışılmaması, 7 Haziran seçimlerinden sonra meydana gelen mecliste AKP’li
Meclis Başkanı’nın seçilmesi ve ‘terör olaylarının araştırılması’ ile
ilgili komisyon oluşturulması talebine, karşı oy kullanılması gibi gelişmeler
doğrular nitelikte. Doğrular nitelikte ve asla cevap veremediğimiz sorular
olarak ortada kalmakta.
Şimdi ortada “Başkanlık” tartışmaları
var. Seçilmiş milletvekillerini temsilen diğer İki muhalefet partisi
fikirlerini söylerken, bizim partimizin hiçbir fikri yokmuş gibi kimseden bir
laf duyamıyoruz. Neden?
***
Vaktiyle Sayın
Başbakan’ımız, BOP Eş Başkanı olduğunu açıklamıştı sayısız yerde. Diyorum ki
acaba, hala bu proje üzerinde çalışmalar devam mı ediyor? Ve bendeniz hala
devam ettiğine inanıyorum.
Bu itibarla, 7 Haziran
yenilgisinin ardından PKK ile silahlı mücadeleye geçilmesi ve HDP aleyhinde
olabildiğince sert söylemlere girişilmesi, başarılı olduğu sanılan ama
aksaklıklarla yürüyen bir rejisörün oyunundan ibaret olduğu anlaşılmıştır. 1
Kasım seçimleri sonucunda hemen, HDP ortaklığı, yeni anayasa, yeni Türkiye
nutuklarına geçilmesi, başkanlık için anayasa değiştirilmesi işleminde HDP
ortaklığına göz kırpılması her şeyi ortaya koymuştur.
Silahlı mücadele, kontrollü
bir kaosun dayatılması ve istikrar masalına halkın inandırılmasından başka bir
mana ifade etmiyor. Şuna yanarım ki, Türk Silahlı Kuvvetleri haklı davasını
sürdürürken, PKK’ya kastıyla patlattığı bombalar sakın Türk milletinin üstünde
patlamış olmasın? Nitekim cevapsız bir soru şöyledir: son 5 ayda Yüzlerce kişi
neden öldü?
Ömer Sağlam :
YanıtlaSilBir görüşe göre de; iktidar önce PKK'nın silahlı gücünü kıracak, arkasından da kolu kanadı kırılmış PKK ve onun siyasi uzantıları ile tekrar müzakereye oturacak. Çözüm sürecinin başka bir isimle buzdolabından çıkarılacağına dair sözler bunu göstermektedir.