Sesi kısılmış. Sebebini
bilmiyorlarmış. Dinleyicileri, misafirleri meraktan soruyorlar:
- Geçmiş olsun, üşüttünüz mü?
- Üstünüze afiyet, açık havada, rüzgârda kalmıştık, üşüttük herhalde.
Hâlbuki değil. Üşütmekten
değil, cümle âlem biliyor ki, ona buna bağırmaktan. İşçisine, amirine,
memuruna, çamaşırcısına, aşçısına durmadan bağırıyor. Bir de seviyor ki, bu
durumu sormayın. Konuşmazsa, bağırmazsa ölecek sanki.
Rüyalarına kör bıçaklar
giriyor, bıçak arkada o önde koşuyorlar. Kendisi kaçan, birisi kovalayan
oluyor. Nasıl oluyorsa oluyor, bir şekilde ve bir fırsatta bıçağı ele
geçiriyor. Önüne gelene doğru koşuyor. O kovalayan oluyor, işçileri kaçan.
Durum budur. Rüyadan uyanmaya görsün, kan ter içinde. Ama çok mutlu, bıçağı ele
geçirdi ya!
***
Sonrası…
Yeni bir hayat adeta.
Dünyasına geri dönüyor. Dünya demişsek, dört yanı kalın ve yüksek duvarlarla
çevrili daracık bir avlu mesabesinde. Kafasını yukarı kaldırsa, bir avuç
mavilik, elindeki fırçasıyla halk olunmuş, sağa baksa sınırların tahkim
edildiği garip bir alan, sola baksa öyle, aşağı baksa derin çukurlar.
Dünya denilen yer böyle bir
kıskaç içinde, mahkûmiyetin tamamlanması için çabalanan dar bir yer. Ama öyle
tatlı, öyle güzel, öyle dayanılmaz zevkler sunuyor ki…
***
Bir de şöyle söyleniyor:
“Hilafet canlandırılıp, halife olacakmış.” Öyle
söylüyor destekçileri, hem de etkili ağızlar.
Geriye, bir adım kalıyor,
hilafetin üstüne, saltanatını ilan etmek. Hazır oğlu da, doktora yapmak için
ülke dışına çıkmışken ve hazır doktor unvanına sahip bir veliaht padişahımız
olacakken!...
Niye söylüyoruz bunları? 7
Haziran seçimlerine bakınız, sonuçlarını değerlendiriniz, sonra olanları
hatırlayınız. Niye hükumet kurulamadı, niye koalisyona hayır denildi, niye ille
de azınlık hükumetinde ısrar edildi, niye seçim hükumetine gidildi? İlgililer
tarafından, iktidar mensupları tarafından açıklananlarla tatmin oldunuz mu?
Açıklanan cümlelerde bir yalan gördünüz mü? Yalanın, başka bir yalanla örtülmek
istendiğine tanık oldunuz mu? Neyse sorular çoğalır. Kısa soru şu: “- Yapılmak isteneni anlayabildiniz mi?”
Söyleyelim, yapılmak
istenen şu; “ille de ben, ille de benim iktidarım ve
beni sakın iktidardan düşürmeyin. Yapacaklarım var, kapatacaklarım var,
gizleyeceklerim var. Ve ben iktidardan düşersem, bunları yapamam ve bunlar
millet menfaatinedir, ben gidersen millet ölür. Ben yoksam, her şey biter!..”
Mezarlıklara bakınız,
kendisini vaz geçilmez sanan binlerce insan gömüleriyle doludur. Bunlar da
ölecek ve oralarda kendilerine bir metre karelik ayrılacak. Kimse vaz geçilmez
değildir. Ve devlet, kendini bilmez Üç-Beş kişi ile kaim değildir. Nasıldı
şairin söylediği söz: “Baki
kalan hoş bir seda imiş gök kubbede” kişi resimleri unutulur
gidermiş. Yalnız bıraktıkları seda, kulakları tırmalamaya devam edecektir. Dikkat
edilecek şudur ki, kulaklar tırmalanmaya devam ederken, uzaklardan gelen
sedanın sesini mutlak kırmak lazımdır. Çünkü verimli olmasa da batak alanda
üremeye meyyaldir. Ne yapıp edip, bu alanın kurutulması ve Cumhuriyet
yüceliğine eriştirilmesi elzemdir.
Cumhuriyet yüceliğine…
Cumhuriyet düşmanlarına inat… Ve cumhuriyet fazilettir.
***
Karmakarışık bir yazı oldu.
Fakat son cümlemizi de
yazalım.
Sesi kısılmış. Sebebini de
bilmiyorlarmış!
Yo, yo.. Soğuktan filan
değil. Yalan söylemekten, bağırmaktan, ona buna vebal yıkmaktan kesildi sesi.
Artık, konuşma sus, demektense, sesini kısmak yeğdir manasıyla.
Anlayana sivrisinek saz,
anlamayana davul zurna az. Meselince.
Niye ‘bir başka gündür’
dediğimize gelince: bu karmaşık yazının düzeltilmesi lazım. Düzelmesi ise 1
Kasım tarihine ayarlı. Her şey, milletin doğru düşünmesi, doğru karar vermesi,
isabetli atış yapmasına bağlıdır.
Aşk ile…
Abdullah Mehricihan :
YanıtlaSilNasa açıklama yapmış kasım ayında dünya 15 gün karanlıkta kalacakmış. Ümit güneşle güneş bizimle 2 kasım bekleneni vermeyecek Rabbimizin izniyle.