Siyaset meydanlarında
salla-pati konuşmaların yönetim tarzı olduğunu sanıyoruz. Meydanları dolduran
yandaşların, hatibi desteklemesi ile bütün Türkiye’nin desteklediği zehabına
kapılıyoruz. Pisliği halının altına süpürüp, etrafın gül bahçesi olduğunu
sanıyoruz. Öyle değil, Türkiye yönetilemiyor.
Yönetilememe durumu bugüne
has bir tespit değil. Yıllardır yönetilemiyor. Türkiye’nin yönetildiğini
söylemeyebilmek için, kararların tarafımızdan alınarak uygulamaya geçirildiğini
görmek gerek. Böyle bir şey yok. Dayatılmış, dikte edilmiş kararlarla millilik
gösteri yapmak, yönetmek değildir.
Bir bakıyorsunuz ‘cemaat’
denilen firavun teşkilatına boyun eğiliyor, bir bakıyorsunuz PKK denen terör
örgütüne boyun eğiliyor, bir bakıyorsunuz AB’ye uyum adı altında, AB
dayatmalarına boyun eğiliyor.
Stratejik ortak adını
verdiğimiz ortağımızın müdahaleleri sayılamaz çoğunlukta. Ve hepsinin başında
da bu örgüt var maalesef.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin
başına kaçıncıdır çuval geçirmek! Irak’ta, Beşiktaş’ta yapılanlar nasıl
unutulacak? Terör örgütü liderliği ile suçlanan Genel Kurmay Başkanı ne dedi: “ABD, cemaat ve PKK”. İyi
de uygulayıcısı kimlerdi? Davanın savcısı olan kimlerdi?
Adım adım bir felaketin
eşiğine getirildik. Neden? Çünkü Türkiye yönetilemiyor. Sen yönetemezsen, bir
yönetecek boşluğu doldurur ve başımız beladan kurtulmaz.
Güney Doğu’daki terör
faaliyetleri dert ederken, şimdi Başkent’e indi teröristler. Polisimiz yok,
askerimiz yok, istihbaratımız yok. Yok değil, yönetilemediğinden çalışamaz
halde. Yetkiler belirli değil, görevler dağıtılmış değil, kimin ne yapacağını
bilen yok. Karışıklık Türkiye çapında. Teröriste dokunma, polis aleyhinde dava
aç, hırsıza dokunma, mahalle bekçisini görevden al, düşmana göz yum, askeri
kışlaya tık! Bunlar olacak şeyler miydi?
Günler öncesinden belli
olan miting alanı, nasıl olurda canlı, cansız her neyse bombalı birisi gelir ve
yerleşir? Nasıl? Çünkü ülke yönetilemezse gelir. Kabul edin artık
yönetemediğinizi. Polisi, istihbaratı sizinkiler, bizimkiler olarak
ayrıştırırsanız böyle olur. İşlenen en küçük suç bile olsa, cezalandırılmazsa
eğer, bir sonrakine davetiye çıkarır. Hangi suçların cezalandırılmadığı,
görmezden gelindiği herkesin malumu. Suçlanmamaktan ve cezalandırılmamaktan kuvvet
bulan terör, Büyük Türkiye’nin Başkentinde at koşturuyor. İstihbaratımız uyuyor,
polisimizin gözü bağlı, askerimiz işe karışmıyor. Devlet bu mu dur? Hayır, yönetemiyorsunuz.
Özellikle yandaşın suçunu
ört-bas edilirse, suç işlemeye meyyal çoğunlukları cesaretlendirir, onların
eyleme geçmesine imkân tanırsınız. Yandaşını kelepçeleyip hâkim önüne
çıkartamazsan, diğer suçluların önünü açarsın. Olanlar bundandır.
Şimdi kanlı bir Ankara Cumartesine
uyandığımız bugünde, 30’den fazla ölü, 126’dan fazla yaralıdan haber
veriyorlar.
Bombanın canlı mı, cansız
mı, önceden mi yerleştirildi, sonradan mı geldi tartışması lüzumsuzdur. Her ne
olmuşsa olmuş, Türkiye’nin yönetilemediği tescillenmiştir.
Barış yürüyüşünden de savaş
üretmeyi becerebilenlere ne mutlu. Ne mutlu onlara ki, uyuyan Türkiye
yönetiminin gözlerini açmasına bile fırsat vermeden, kardeşi kardeşe düşürmenin
yollarını arıyorlar.
Sizlere inat, düşmanlara
inat, yıkıcılara, bölücülere inat kardeşliğimiz bozulmayacak ve bizleri kardeş
savaşına tutuşturamayacaksınız.
Boyunuz devrilsin.
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSilEski Türkiye'de birer birer ölürdük..Yeni Türkiye'de hamdolsun kırkar kırkar ölüyoruz!!!!Güzel ölüyoruz....Emniyetimizi sevindirerek ölüyoruz...Velhasıl ölüyoruz!!!