Güven endeksleri 100 ‘güven
sınırı’nın temel alınarak yapılan ölçümleri gösterir. 100’den (aşağıya
doğru) uzaklaşılan her birim, güvensizliğin arttığını
gösterir. Hane halkının ihtiyaçlarından bir kısmından vazgeçerek sonra alırız
kararıyla alışverişini yapmaması ekonominin geleceğine güveninin azaldığının
göstergesidir. Tüketici güven endeksi son ölçümü bir felaketin habercisi gibi,
58,5 çıkmış. Dip yapmış. Halkın ekonomi geleceğine güvenini yitirdiğini
anlatıyor. Geleceğini parlak göremeyen halk, elbette siyasete de güvenini
yitirmiş demektir. Siyasetin aldığı kararlar direk olarak ekonomiyi,
dolayısıyla hane halkının gelirinin nasıl harcanacağının da belirtisi
olacağından, demek oluyor ki, halk siyasete ve devlete hâkim olan siyasi güce
de güvenini yitirmiş durumda.
Ekonomiye güvensizlik,
siyasete ve siyasetçiye güvensizlikle başlar. Büyük krizlerin habercisi olarak
‘Tüketici Endeksi’ takip edilir. Cebindeki nakit parayı bankada, yastık altında
tutma isteği (kamuoyu tepkisi) bir
kere oluştuktan sonra doğrudan piyasaya yansır ve ticaret erbabı, esnaf siftah
edemeden kepenk kapatır. Kriz yoğunlaştıkça, fabrikalar üretimlerini kısar,
işçi çıkarır, stoklarını elden çıkaramadığından üretimini sıfırlar, borçlarını
ödeyemez duruma gelir ve korkunç son.
Konut piyasası, ekonominin
lokomotifi olarak görülür. Piyasanın canlı tutulması, ‘kira
öder gibi taksit ödeyin ve ev sahibi olun’ palavrasının
özellikle siyasetçiler ağzından söylenmesidir (söyletilmesidir).
Halk, tuzağa çabuk düşer. Evin yanında bir de otomobil sahibi olma isteği
caziptir. O da kolay. Uğra bir bankaya, tek imza ile On Binlerce liralık kredin
hazırdır. Bu da yetmez, market alışverişlerine bile yaptırılan ve tüketime
özendirilen halk, yaptığı borçları nasıl ödeyeceğini bile düşünemez hale gelir.
Ta ki, haciz ihbarnameleri evine gelene kadar. Artık, deniz bitmiş ve kara
görünmüştür. Söylenen yalanlar çabuk yutulmuş ve derin rüyaya dalınmıştır.
Rüyadan uyanınca, ortada ne ev, ne araba kalmıştır. Üstelik ödenmesi imkânsız
borçlar yüzünden aile perişan olmuş ve dağılma noktasını yaşamaktadır. Bütün
bunlar ne uğruna yapılmıştır? Küresel çetelerin talepleri uğruna, acımadan
halkını batağa sürüklemişlerdir.
Ve son 13 yıldır Türkiye
borçlanma ve borçlandırılma politikaları üzerine oturtmuştur gelişmesini. Bu
vicdansızlıktır. Geleceğini göremeyen ve biraz da lüks yaşamaya hakkı olduğunu
düşünen insanların geleceği ile oynamadır. Bir kere şunu bilelim. Ekonomik
olsun, siyasi olsun ne gibi bir karar alınıyorsa, bu karardan siyasiler
sorumludur ve vebal onların boynuna asılıdır. Ülke ekonomik değerlerini yok
pahasına yabancılara satılması, madenlerinin peşkeş çekilmesi, alınan borçların
üretici yatırımlara değil, getirisi sıfır olan inşaatlara, AVM’lere, getirisiz
yollara yatırılması kararlarının tamamı siyasilerin vebalidir. Değirmene su
geldiği sürece, buğdayınızı öğütürsünüz. Kaynak kesilmeye görsün!.
Büyüme güzeldir. Ne olursa
olsun büyüme politikası, istikrarsız ortamlarda felaketleri doğurur ki, bütün dünyada
sayısız örnekleri yaşanmıştır.
Bir de şöyle soralım: nasıl
olurda, büyüyen Türkiye ekonomisinde aynı hızla işsizlik de büyür? Bunun
cevabı, verimsiz alanlara yatırılan kaynaklardır. Plansız, projesiz, liyakatsiz
adamların elinde ekonomi kısırlaştırılmıştır. Kendisi üretemeyen, ihtiyacını
dışarıdan sağlayacaktır. Bu basit yargıdan bile habersiz ehliyetsizler, kuru ot
ithalatı bile yaptılar. Alınlarındaki bu kara sonsuza kadar gidecektir.
Ya şu veriye ne dersiniz;
100 Tl.lık ihracat yapmak için, 80 Tl.lık ithalat yapılıyor. İhracatımızın
ancak %20’si reel ihracatımızı anlatıyor. Yani, üretemiyoruz. Üretim
kanallarımız kurumuş. İnşaatlarla, yollarla filan oyalanmışız. Bırakın koca
koca fabrikaları, köylünün evindeki sığırını bile sattırdılar. Tavuklarını
zehirlediler. Maydanozunu kestirdiler. Ekmeğini fırından aldırdılar…
“79 yıllık Cumhuriyette..” diyerek, küfre varan
söylemlerini hoyratça yapanlar, Cumhuriyetin kazandırdıklarını ona-buna peşkeş
çektiklerini bir türlü söyleyemiyorlar. Bırakın söylemeyi, kendilerinin ne
kattığını bile anlatamıyorlar.
Her neyse,
Önümüz karanlık. Halk
umudunu yitirmiş vaziyette.
1 Kasım seçimlerine
giderken, hala oy kullanacak insanlara ne anlatacağız diye mi düşünüyorsunuz?
Güldürmeyin Allah Aşkına!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder