3 Eylül 2015 Perşembe

Bölücülük Nasıl Yapılır?


Eğer ben, bu ülkeyi bölmekle görevli bir yazar, bir akademisyen olsaydım şöyle yazardım: “AKP sünni Müslümanların, MHP aşırı milliyetçi Türklerin, HDP Kürtlerin ve CHP Alevilerin partisidir.” Tam da ağalarımın istediği doğrultuda muazzam bir cümle olurdu. Sanırım teşvik, takdir, ödül, sınıf atlama, makam yükseltilmesi gibi taltiflerle de karşılaşır, dünya hayatımdaki bazı zorlukların, kolaylaştırılması yönünde gelişmeler sağlardım.

Demokrasinin insanlara sunduğu ‘seçim’ hakkının kullanılmasını, sosyolojik bir gerçeklik olarak ortaya koymak da, garip, garip olduğu kadar satılmışlığını bir türlü gizleyemeyen Türkiyeliler gibi, geri kalmış zihinlerin kaba propagandalarının ötesine geçemiyor. Pek âlâ kendini sosyalist olarak tanımlayan bir kesim inanmadığı ve fakat seçimin sunduğu imkânı kullanarak mesela dinci bir kanata oyunu verebilir. Hangi bilim ve araştırma o siyasi kuruluşa oy verenlerin sosyolojik, psikolojik ve felsefi davranışını ayırabilecektir? Bunun imkânsızlığını geliniz namusumuzla kabul edelim.

Sosyal bilimlerin, geçmiş hakkındaki verileri kullanarak, geleceğe yönelik tahmin çalışmalarında, ideolojik körlük takıntısından nasıl kurtulacağını icat eden bir yöntem bulunmuş mudur? Verileri sıfır inanç, sıfır kabul, sıfır bilinen yöntemi ile tarafsızca değerlendirebilen bir ilim adamı grubu, bir araştırma şirketi var mıdır acaba?

Bu, Cumhuriyet’in bölücü yazarının (akademisyenin) cümlesi, adeta yol haritası veriyor. Vurguladığı kimlikler nelerdir? ‘Sünni Müslümanlar, Kürtler, Aleviler’ MHP’ye dayadığı Milliyetçi Türkleri de sayarsak, birlik ve beraberliğin savunulması siyasetini izlemesi gereken, tam da MHP’nin çalışması ve çalışması gereken sosyolojik tabanları tarif ediyor.

Kürtler, 40 yıldır silahlı bir terör örgütünün baskısı altında. Özgür iradeleriyle seçime katıldıklarını düşünmek safdillik olur. Onlar yıllardır seçime iradeleri ile değil, PKK’nın iradesine, silahlarına bağlı olarak yaptıkları tercihleri nedeniyle göz ardı edilebilecek değiller. Bütün söylem ve tavırlarda, PKK ve Kürtleri ayrı tutarak konuşmak ve yazmak durumundayız. Unutulmamalı ki, bütün bu baskılara rağmen, kendini PKK’lı olarak görmeyen ve silahlara karşı göğsünü siper eden Kürtler Güney Doğu’nun önemli bir ekseriyetini teşkil etmektedir ve Kürtlerin namusunu korumaktadırlar. Onları asla yalnız bırakmamalı ve özellikle eğitimlerinin tamamlanması sağlanmalıdır.

Sünni Müslümanlar, bu gurup Kürtlerden daha ağır bir baskı altındadır. Kürtlere 40 yıldır baskı altındalar demiştik, Sünni Müslümanlar ise 300 yıldır baskı altında olduklarını söylemek saçma olmayacaktır. Silahlı değil bunlarınki, zihni, fikri ve yalan-dolana bağlı bombardıman altındadırlar. Aslında Kürtlerden daha ağır yara almışlardır. Zihinlerine şırınga edilen yanlış dini anlayışlar nedeniyle hayatları darmadağın olmuş, beyinlerini adeta bir merkeze rehin bırakmış gibidirler. Bunlarla devletin işi daha zordur. Hayata yeniden kazandırmak belki de bir neslin göçmesinden sonra mümkün olabilecektir. Bir dağı küçük küçük parçalar halinde başka bir mekâna taşıyabilirsiniz, fakat beyinleri kiraya verilmişleri doğru düşünceye sevk etmek neredeyse imkânsızdır. Gördükleri her sakallıyı hoca, her cübbeliyi veli sanan bu insanlara gösterilen dini (gibi) söz veya hareketler düşünme yeteneklerini alıyor, gözlerini boyuyor ve kötü niyetli bu kişilerin etkisi altına giriyorlar. Mesela Cuma Camiinin önünde demeç veren bir siyasinin bunlar üzerindeki etkisine, parayla pulla ulaşılamaz. Reklamla, mitingle, konuşmayla, bildiriyle filan bunların düzeleceği filan yoktur. Onları ancak cennet, huri, gılman vaadi sükûna erdirir, bunu da yapanlar bellidir. Alınacak tedbirler bunları dikkatlerde tutarak tespit edilmelidir.

Aleviler, aslında en çok mağdur edilmiş, kitleler halinde Sünniler gözünden düşürülmüşlerdir. Devletine, milletine bağlı insanlar topluluğudur. Yetişmiş oldukları alevi ocaklarında edep, ahlak, sözünde durma, ihanet etmeme… Gibi değerler kendilerine verilmiş ve bu değerleri baş göz üstüne kabul etmişlerdir. Yalan söylemezler, musahibini satmazlar, yardıma koşarlar, grup liderlerinin sözünden çıkmazlar. Bu hususiyetlere sahip olan Alevilerle yol arkadaşlığı yapılır, ölümüne dostluk yapılır. Teslim edilen emanete gözleri gibi bakarlar. Bir iş verin ve unutun. Gözünüz arkada kalmasın. Vatanseverdirler. Düşmana ölümü düşünmeden saldırırlar. Maalesef bu gruba MHP yeterli desteği vermemekte, gerekli alakayı göstermemekte ve onları sol ve yıkıcı idelojilerin pençesine terk etmektedir. Tam aksi, bütün Alevilerin tek siyasi tercihinin MHP olması düşüncenin doğası gereğidir. Mesela, MHP yönetiminin yarısının Alevilerden oluşması gibi bir hedef belirlenmelidir. Herhangi bir Ocak Türküsünü söyleyen insan zihninde ihanet barınamaz, böyle bilinmesi milli menfaatler gereğidir. (Not: bu görüşümüzü, 7 Haziran seçimlerinden 6-7 ay kadar evvel Üst düzey bir yöneticiye de söylemiştik, neler yapıldığı hakkında fikrimiz, bilgimiz yoktur.)

Duyguları, düşünceleri, sevinçleri, hüzünleri ortak ise insanlar topluluğunun ismine millet denir. Milleti dağıtmanın, bölmenin yolu ise aynı hadiselere farklı farklı tepki gösteren insanlar haline getirmektir. Bir konu üzerinde farklı fikirlerin olması ve tartışılması başkadır, ortak değerlerin üzerinde farklılaşma başkadır. Eğer ben yıkıcı, bölücü bir yazar veya akademisyen olsaydım, tıpkı yukarıda belirttiğimiz bölücü akademisyen gibi, bölmeye, yıkmaya yönelmiş cümleler kurardım.



3 yorum:

  1. Halil Kaya :

    Tarif ettiğin figürler,Boğazda yalılarda ya da konaklarda yaşıyorlar.Bu gün paraya en kolay ulaşma yollarından birisi bölücü ve hain bir yazar olmak.Yazdıklarında edebi bir ehemmiyet olsa da olur,olmasa da.

    YanıtlaSil
  2. Mehmet Kınacı ;

    Abi,MHP kadınlarımızı il-ilçe yönetimine taşımadı....Bu "kimlikleri" nasıl taşısın.....Düşünce yerinde de...Yapacak,uygulayacak yiğit nerede???Onlara bize yiğit!!!

    YanıtlaSil
  3. Ibrahim Altun ;

    Bu yazının içeriğini dikkate alacak ve gereğini yapacak olan bir MHP ,yönetimi, Tek başına iktidarın kapısını ardına kadar açmış demektir..Uygulanması dileği ile..

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...