25 Eylül 2015 Cuma

‘Beka Sorunu’ Varsa, Niye Hala Oturuyorsun?


Hem Cumhurbaşkanı’nın, hem de Başbakan’ın ağzından, ‘Türkiye’nin beka sorunu’ yaşadığını duymuştuk. Bu ilginç bir tespittir. İtiraftır, suçun başkalarına yüklenilmesi telaşıdır. ‘Beka sorunu’, imparatorluğun dağılma sürecinde tartışılmış mıydı acaba? O karanlık günlerde? Sanmam. Belki, yazarlar, aydınlar, şairler eserlerinde değinmişlerdir, yorumcular ‘beka’ üzerine yazılar yazmışlar, konferanslar vermişlerdir. Padişahların ve devlet yönetimindeki yüksek zevatın böyle bir yakınması olmuş mudur? Sanmam. Çünkü üst düzeylerden gelecek yakınmalar, alt seviyelere inildikçe dağılmalara sebep olur. Avamın dilinden, yüksektekiler konuşamaz. Demezler mi, “senin orada ne işin var, niçin tedbir almıyorsun?” diye. Bunca danışmanı, bunca devlet kurumunda çalışan bürokratı, bunca üniversiteyi, bunca sivil toplum organizasyonunu ne yapıyorsun, nasıl kullanıyorsun diye.

a) BOP Eş Başkanlığı, nasıl kabul edildi, neler istendi, karşılığında hangi tavizlere göz yumuldu? ‘Aylan’ bebeğin sahile vurmuş cesedinin, BOP politikalarıyla ilgisi nedir?

b) Çözüm adı verilen, teslimiyetçi müzakere dönemine nasıl girildi, bu dönemde hangi sözler nasıl verildi, karşılığında PKK’dan (veya ABD’den) neler istendi?

c) Sırrı hala çözülememiş olan MİT tırları hikâyesi nedir? Niçin gizli yollarla ’yardım, yiyecek-battaniye filan!’ gönderilme işleri yapılmak istenmiştir?

d) Suriye muhalefetinin yanında durulması, onlara silah dâhil yardımlar yapılması hükûmetimizin özgür aklıyla aldığı kararlar sonucu mu olmuştur, yoksa kararlarımıza başkaları tesir etmiş midir?

e) ABD ile ortak istihbarat alış-verişi bize ne kazandırmıştır? Yoksa bu antlaşmayla ‘Uludere’ gibi karşılaştığımız (haydi kazalar diyelim) yanlış istihbarat ve istihbaratın yanlış, aleyhimize okumasından mı kaynaklanmıştır?

f) Beka sorunu, ülkenin ekonomik değerlerinin özellikle yabancılara satılması sonucu sertleşmiş midir? Bu satışların kararını acaba hükûmetimiz kendi iradesi ile mi almıştır?

g) İçinde bulunduğumuz günlerde ortaya konulan ve hala devam ettirilen ‘paralel yapılanma’ savaşlarında, paralel adı verilen kuvvetlerle yapılan 12 yıllık ortaklık nasıl oluşmuştu? Niçin uzun süre bu ortaklık devam ettirildi? ‘Ne istediniz de verilmedi’ sözünün anlamı nedir? Yoksa bu cemaatle mecburi yapılan ortaklık bir yerlerden dikte mi edilmişti?

h) PKK’nın, silahlarını gömerek Türkiye dışına çıkacağını söylediğinizde, ‘onların çıkmayacaklarını ve silahlarını gömmeyeceklerini’ söyleyenlere, ‘faşist bunlar, anaların ağlamasını istiyorlar’ suçlamalarını, kimi memnun etmek için söylemiştiniz?


Daha pek çok madde sıralanabilir. Hatırlamak anlamına faydalı olsa da, milletin aklını karıştırma vesilesi olacağından burada kesiyoruz.

“Milli Beka”nın adım adım tehlikeye girmesi senaryosu yukarıdaki maddelerde anlatılmıştır. ‘Milli’, ‘yerli’, ‘bir beden’, ‘beka’, ‘millet geleceği’ gibi lafları ederken, hangi anlamlarda kullanıyorsunuz da bizim yüklediğimiz manalar farklı çıkıyor? Yoksa aynı lisanla, aynı gönülle konuşmuyor muyuz?

Mandacılık, mandaterlik tartışmaları sürerken, meşrutiyet’in bekasının sağlanması için, yok o devletin, yok bu devletin himayesine girmek istekleri dillendirilirken, Anadolu’ya geçerek çalışmalara başlayan Mustafa Kemal Amasya’dan ilk gönderdiği talimatların birisinde temas ettiği konu budur ki;

“Şu halde ya meşrutiyet bakidir, âdil bir hükûmetin tesisini Amerika’dan talebe mahal yoktur veyahut âdil bir hükûmetin tesisi Amerika’dan talep edilince meşrutiyetin bekası lafızdan ibaret kalır.”

Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyetlerinin birleştirilmesi ve onların adına oluşturulan meclisin faaliyetlerinin sürekli hale getirilmesi, bilahare Türkiye Millet Meclisi’nin açılması ve Meclis’in sürekli açık tutulması, millet adına yapılan işlerin kararlarının Meclis’ten çıkartılması ve yapılan işlerin Meclis tarafından denetiminin sağlanması Beka Sorunu yaşayan ve yaşadığını tespit eden yönetimlerin yapacağı ilk işlerdendir.

Haziran seçimlerinden sonra Meclisi kapatmak ve keyfi uygulamalara geçmenin, Beka sorunu dillendirme ile ne alakası var? Beka sorunu yaşayan milletler böyle mi yapar? Bir kişideki akıl sadece bir akıldır. Meclisteki akıl ise meclisi oluşturanların toplam aklıdır. Millilik nutukları atmak hoş gelir kulaklara, ancak millik, millet toplam aklının kullanılmasından geçer, bu da Meclis’in açık tutulmasından.

Üçüncüsünün de denenmesi ihtimali olan ikinci seçimlere gidiyoruz. Tahmincilere göre fazla bir değişiklik olmayacaktır. İktidar güçlerinin istediği tek başına iktidar çıkmayacaktır. Meydana gelecek meclisi ne yapacaksınız bu durumda, çalışmayan vekilleri beslemeye mecbur muyuz?

Misâk-ı Millî’nin (milli and) son maddesinde “tam bağımsızlığa ve serbestliğe sahip olmamızın hayat ve bekamızın esas temeli” olduğu vurgulanmıştı.

Şuraya kadar anlatılanlardan, bağımsızlık ve hürriyeti görebiliyor musunuz?

Siyaset, lüzumsuz ve yapılamayacak uygulamaları anlatmak değildir. Gücünün ve inancının yettiği kavramlarla konuşmaktır. Beka sorununu dillendirmezden önce, bağımsız davranıp davranamadığınızın değerlendirilmesini yapmak, devlet adamının namusudur. Ve beklediğimiz budur.



2 yorum:

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...