8 Eylül tarihli yazımızda
şunları söylemişiz:
“Ne yapacaksın 400 vekili arkadaş? 400 vekili aldıktan sonra da
söyleyeceğin şudur. 550 vekil isterim. Çünkü sen karşında muhalefet adına
konuşanları, karşı fikirler üretenleri istemiyorsun. Tek sesli, tek fikirli
stabil bir halk, üretmeyen bir millet istiyorsun. Nasılsa sana eş başkanı
olduğun politikalar tarafından yeni yeni fikirler deklare ediyorlar. Düşünene
de, fikirlerine de karşıyız.”
Tam isabet diyebiliriz.
Daha ayına kalmadı efendi ağanın ağzından çıkanlara bakınız: “550 tane yerli, milli bedeni ve kalbiyle
bu ülke için çalışacak milletvekili göndermenizi istiyorum” (20
Eylül tarihli İstanbul mitingi.)
“Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi?”
sorusu ise, gerçekten kaba, kalın ve tedavisi zor bir hastalığın pençesinde
kıvranıldığının kanıtı. 550 AKP’li milletvekili demek, yalnızca bir kişinin
meclisi oluşturması demektir. Tek ses, tek yürek demektir. Oysa milli
menfaatler çevresinde toplanmış, farklı fikirler, değişik yorumlar, başka
siyasetler dillendirenlerin birlikteliği, akan toprak yığının önüne yapılan
birden fazla duvar (set) gibidir. Tek
duvarın yıkılma ihtimali kuvvetlidir. Ayrıca, bu cümledeki ‘tane’ kelimesinin
anlattığı, sıradanlığı fark edebiliyor musunuz? Elma, armut gibi şeylere ancak
kullanılabilecek olan ‘tane’, burada en üst ağızdan insan için
kullanılmaktadır. Ne kadar acayip, ne kadar cahilane! Ama gam değil,
kendilerini ‘tane’ hesabının içinde görebilmeye can atan 550 kişi listelerinde
kayıtlı. Düşünebilme hassasını beyinlerden sildiğiniz vakit, ‘tane’ de
deseniz, ‘şey’ de
deseniz ve hatta farklı hakaret laflarını da etseniz, kimsenin sesi
çıkmayacaktır.
İstenen de budur. Kimsenin sesi çıkmasın. Ne
emir verilirse, ‘baş
üstüne’ densin. Onlar, milletvekili değil, emir eri
arıyorlar.
Aynı konuşmasında, “Milli irade dışında bir çözüm asla yok.”
Sözü de var. Şu soruyu kimse soramıyor: “7 Haziran seçimleri hangi iradenindi?”
hadi gel de hatırlama: ‘Benim
partim kazanırsa, demokrasi çok iyidir, kaybederse tu kakadır’.
Şimdi milli irade nutukları da aynı havada.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Zıddını bilmeyen, aslını da anlayamaz. Doğru, ancak zıtlıkların seçilmesi ve
uzlaşmasıyla bulunabilir. Zıddına tahammül gösteremeyenler, bilin ki, yalan
söylüyordur. Çünkü hayatın tamamlanması ve huzura erilmesi ancak zıtların
birlenmesiyle mümkündür. Zıt renklerin kontrastı ile muazzam tablolara ulaşır
ressamlar. “Sözcük anlamıyla zıtlık; karşıtlık, karşıt olma, çelişki olarak ele
alınmaktadır. Zıtlık-karşıtlık kavramına geniş kapsamıyla bakıldığında, evrende
her şeyin karşıtlıklar dengesi içinde oluştuğunu görürüz. Bu sosyal yapıda da,
biçimsel yapıda da böyledir ve zıtlık yoksa hareket yoktur, varlık yoktur,
süreç yoktur. Sanki hayat yoktur. Yaşamla ölüm zıtlığı gibi…” (Tülay
Çellek, Pivolka, sayı 10)
Şu yargıya kolayca
varabiliriz. 550 milletvekili istemek, meclisin ölümünü istemekle eş
anlamlıdır.
Aslında istenen yalnızca
550 vekil değil. 78 Milyon’un tamamının kendisi gibi olmasını istiyor. Burası
iyice felakettir ve milletin ‘sürüleşmesi’ni istemektir. Elbette, sürüye bir de
çoban gerekecektir ki, bu da kendisinden başkası değildir. Bu düşünce son
padişah Vahdettin’in düşüncesidir. “Bu
millet sürüdür ve sürüye bir çoban lazım, bu da benim” diyebilmiştir.
Düşünce aynı. 550 vekil istemek, milleti sürü gibi görmekle eş anlamdadır.
Prof. Dr. Bengi Semerci’nin
bir makalesinde okumuştum.
“Geleceğin psikopatlarını yetiştirme yolları”nı
anlatıyordu. Hatırımda kaldığı kadarıyla şöyle olmalıymış:
“-Küçükken çocuğa istediği her şeyi verin. – Kötü sözler söylediği
zaman gülün! Böylece kendisini akıllı sanacaktır. – Ona düşünmeyi ve beynini
kullanmayı hiç öğretmeyin! 20’li yaşlara gelince kendi kararlarını kendisi
versin diye bekleyin!”
Böylece devam edip
gidiyordu hocanın önerileri.
Eh, fena da değilmiş hani.
Bakıyorum da etrafımız ‘Psikopat’tan geçilmiyor. Sanırım herkes hocanın
önerilerini bihakkın tutuyormuş…
Metin Boşnak Hoca 31.7.2011
tarihinde Haber7’de yazdığı yazıda bizim anlatmak istediklerimizi iki cümlede
özetlemiş:
“Yüz tane (biz 550 diyebiliriz) bağlamanın bir arada çalması, ortaya senfoni çıkarmaz. Sadece, aynı
sesi çoğaltmış oluruz.
‘Uyumlu’ olmak, uyumaktan ibaret değildir.”
Halil Kaya ;
YanıtlaSilAslında verdiği mesaj gayet net.Diyor ki:"meclis ne ki,ben varım ya!Bütün kurumları tek başıma ikame ederim." Yani TBMM olmasa da olur,hatta kesin şart,olmasın demek istiyor.
İlhan Yalçın ;
YanıtlaSilHitler özentisi tavan yaptı.
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSilSUUD'lar hem tek ses,hem tek aile,hem de zengin...Ayrıca ahaliyede maaş ödüyorlar...Az biraz "arkalı" aşiretlere de İ HALELER veriliyor...İşler tıkır...Bizim Müslümanlar da böyle süslüman olmak için can atıyor...Senin o emek dediğin ne ki?Üstüne üstlük bir de üret,yetiştir..Uğraş...Ben rahatıma düşkünüm...