Bülent Arınç, Bebek Katili’nin
“bir zamanlar dindardı,
namazını kılardı” güzellemesini yaptığı günlerde, hükumet
edenlerin, karşılarında İmralı’yı tek yetkili görmek istediklerini anlamakta
zorlanmıştık. Kim bilirdi ki, ‘Çözüm’ denilen süreç, tepe takla olacak ve
verilen tavizler bile yetersiz görülecekti. Çözüm aleyhinde konuşanlar bunları
söylemişlerdi gerçi, dillerinde tüyle bitmişti lakin dertlerini bir türlü
anlatamamışlardı o günün Başkanı’na ve çözüm sevdalılarına. Mantık şuydu, eli
silahlı militanların şehirlere kadar indiği zamanlarda, onlarla ne
konuşacaksın? Onların anladığı lisan, ellerinde görülüyor, görmüyor musun?
Oysa istenen çok basitti. Silahlarınızı
bırakın ve gidin. Aslında ‘gidin’
kelimesi yerine ‘teslim
olun’ denseydi, devletin yaptırım gücünün, hala var olduğu kabul
ettirilseydi, Habur gibi rezalet yaşanmasaydı da, gelenler, anlaşmalı mahkeme
heyeti önünde değil de, devletin ağırlığının hissedileceği, baba hâkimler
önünde yargılanıp gereken kararlar verilseydi, inanırım ki, hiçte bugünkü
durumlar yaşanmazdı. Tarihle, ‘saydı’ şeklinde tahminleri öne alarak konuşulamaz
biliyorum. Bu cümleler aslında yapılması gerekenleri yapmayıp, daima tavizler
vererek hayatiyetini sürdürmek isteyenlere bir eleştiri olarak algılanmalıdır.
Nitekim girdikleri
yanlışlar çukurundan bir türlü kurtulamıyorlar. Bebek Katili’ni parlatma
çalışmalarından da geri durmuyorlar. Başbakan Yardımcısı’nın ağzından, çok
ilginç övgüler duyduk yakın zamanda. Kandil’e ve PKK’nın meclisteki temsilcilerine
eleştirilerini söylerken, “İmralı’nın
onları sopayla kovalayacağını” filan anlatması, oraya
yakılan bir ışık gibi geldi bize. Sonra, yandaşların üzerinde durduğu, “Apo’nun milli olduğu ve fakat Demirtaş’ın,
ABD-AB’nin ajanı gibi” faaliyet gösterdiği fikirlerini
sıklıkla zikretmeleri de, Çözüm Sürecinde yeni bir döneme geçileceğinin
sinyallerini veriyordu. Bizim oralarda bir söz vardır: şaşıran ördek geri geri
yüzermiş. Düştükleri bataklıktan kurtulamıyorlar bir türlü. Her hareketleri,
batağa biraz daha oturtuyor.
Bir AKP milletvekili de
şöyle söyledi: “Şehitlerimizin
vebali HDP’ye oy verenlerin üzerinedir. Allah onların belasını versin.” Hani
bunlar, işlerine geldiği sıralarda “Milli
irade” söylemine sarılırdı ya, ne oldu, milli iradenin bir
bölümü, sana göre yanlışta olsa, verdiği oylar milli iradeden sayılmayacak mı? Niye
bela anıyorsun ki, be hey vekil! Bela geldiğinde seni mi ayıracak? Fethullah Hoca’nın
aleyhinize yaptığı bedduayı hatırladım da, o gün o duaya karşı çıkmıştık. Bugünde
bu sayın vekilin sözüne karşı çıkıyoruz. Azıcık edep, çok kalın cehaleti
perdeler.
Sanki, Oslo görüşmelerini,
Habur rezaletini, Diyarbakır Nevruzu’nu.. Daha pek çok olmaması gerekeni, HDP’ye
oy veren seçmenler yapmıştı da… İşleri güçleri ayırımcılık, işleri güçleri
bölücülük.
Şimdi,
Vaziyeti anlamak üzere
derin derin düşünelim. Ne yapmak istiyor bu AKP yöneticileri?
AKP yöneticilerinin, MHP
ile yapacakları görüşmeden evvel düşünmelidir;
Bendeniz şu karara varıyorum:
7 Haziran seçimlerinde, AKP’den
giden %9 civarındaki oyların ¾’ü MHP’ye gitmişti. Biraz daha milliyetçi
söylemlere ağırlık vererek hem bu giden oyları geri alırız, hem de MHP’nin ana
seçmeninden de alacağımız oylarla, MHP baraj altında kalır ve biz yine
istediğimiz oranlara ulaşırız.
Diye düşünüyorlar.
Çünkü biliyorlar ki, MHP
içine salınan, bir takım ajanların, MHP tabanında yaptığı provokasyonlar
bugünlerde çok etkili bir şekilde, AKP’nin işine yarayacak şekilde vazifesini
yapmaktadır, gelişmeler bunu gösteriyor.
Uyanık olmak, uyuyanların
da uyanmak mecburiyetleri vardır.
İki tarafı da keskin bıçak
sırtında, nereye kadar gidebilirsek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder