“Tarafları derhal ateşkese davet ediyoruz.” (Sözde
barış çağrısını imzalayan 202 akademisyenin bildirisinden)
Bildiride yazılanların
tamamı neredeyse PKK’nın öteden beri yapılmasını istedikleri. Hani bunlar
akademisyen ya, düşünen insanlar, düşüncelerini paylaşan insanlar. Ya Hu siz
niçin kendi düşüncelerinizi ortaya koymuyor da, PKK’nın görüşlerini aktarmakla
yetiniyorsunuz ve bunu deklarasyon haline getiriyorsunuz? Maalesef, Akademinin
içinde bulunduğu hal budur. Gariptir, Brüksel’e giden Demirtaş’ta benzer
lafları Türkiye’yi şikâyet babında Avrupalılara söyledi. Neyse, gelelim
yukarıdaki cümleye.
‘Barış’, ‘ateşkes’, ‘savaş’,
‘silahlar’ gibi kavramlar, tarafların tamamen savaş hali içinde olduğunu
anlatır, savaş dedikse kendilerini bir tarafın içine hapseden bu
akademisyenlerin, taraflarını pekiştirmek ve sağlamlaştırmak üzere kullandıkları
kavramdır, onların gözlüğünden bakarak söylemek durumundayız. Biz bu kavramı
kullanmaktan ısrarla kaçındık. Çünkü biliyoruz ki, savaş, iki devletin, iki
milletin bir sebeple karşılıklı vuruşmasıdır.
Şunu da biliyoruz: Barış,
savaşların sonunda oluşur. Bir taraf yenilir, silahlarıyla teslim olur ve barış
masasına oturulur. Yenen tarafın istekleri kabul edilir ve yeni bir devreye
girilir. Bunun da adına barış ortamı denir. Siyasi harp tarihi verdiğimiz
sonuçlarla doludur. Ne zaman barış yapılmış, kim neyi talep etmiş ve kim neleri
kabul etmiş. Hepsi yazılı duruyor. Yazılı lakin bilirim akademisyenler okumayan
kişilerdir, okumalarına gerek yok, çünkü onlar bilirler.
Bu akademisyen çürüklerinin
bildirdikleri, talimat olarak zaten vaktiyle bildirilmiş ve Türk Ordusu
kışlalarına, Türk Polisi de karakollarına tıkılmıştı, hatırlıyor musunuz? Hem de
Beş yıl gibi uzun bir süre…
Ne yaptınız, barış
havarileri akademisyenler, ne yaptınız PKK severler?
Onu da biz söyleyelim.
PKK sürüsünün silahlarını
bırakarak (veya yanlarında götürerek) yurt dışına çıkması
istenmişti. Siz ne yaptınız? Asker ve polisin kendi alanlarında hapis
edilmesini fırsat bilerek, ülke sathında örgütlenme ve silahlanma işlerine hız
verdiniz. Özellikle Güney Doğu’da vatandaşın normal yaşama hakkını elinden
alarak, içlerine korku saldınız. Dükkânlarını, arsalarını, evlerini ellerinden
alarak oraları silah deposu ve o alanları da kurtarılmış bölgeler haline
getirdiniz. Oslo görüşmesinde MİT elemanın söylediği kulaklarımızda duruyor: (silahları
nerelere, bombaları nerelere gömdüğünüzü biliyoruz). Halkın
paralarını, küçük ekonomik değerlerini gasp ederek vergi adı altında
topladınız. Kamunun iş yaptırmak üzere yaptığı ihalelerden PKK payını almadan
işleri yaptırmadınız, makineleri yaktınız, işçileri öldürdünüz, ölümle tehdit
ettiniz ve işi bıraktırdınız. Türk Ordusunun kışla hapsi size büyük bir alan
açtı, korktuğunu ve pıstığını sandınız. Küçücük beyninizle, ürettiğiniz
sevimsiz sloganlarla devlet kurabileceğinizi sandınız.
PKK bunları yaparken bu
sözde akademisyenler ne yapıyordu? Ne yapacak, zevkten dört köşe bir halde
keyif ediyorlardı.
Ve, cin şişeden çıktı.
Milli akıl devreye girdi.
Evet, barış yapacağız,
Lakin barış bir taraf
yenilip, silahlarını teslim ettiği anda yapılır.
Biz artık bu düşüncedeyiz.
Buyurunuz.
Barış yapalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder