8 Ağustos 2015 Cumartesi

Buyurunuz Barış Yapalım!..


“Tarafları derhal ateşkese davet ediyoruz.”  (Sözde barış çağrısını imzalayan 202 akademisyenin bildirisinden)

Bildiride yazılanların tamamı neredeyse PKK’nın öteden beri yapılmasını istedikleri. Hani bunlar akademisyen ya, düşünen insanlar, düşüncelerini paylaşan insanlar. Ya Hu siz niçin kendi düşüncelerinizi ortaya koymuyor da, PKK’nın görüşlerini aktarmakla yetiniyorsunuz ve bunu deklarasyon haline getiriyorsunuz? Maalesef, Akademinin içinde bulunduğu hal budur. Gariptir, Brüksel’e giden Demirtaş’ta benzer lafları Türkiye’yi şikâyet babında Avrupalılara söyledi. Neyse, gelelim yukarıdaki cümleye.

‘Barış’, ‘ateşkes’, ‘savaş’, ‘silahlar’ gibi kavramlar, tarafların tamamen savaş hali içinde olduğunu anlatır, savaş dedikse kendilerini bir tarafın içine hapseden bu akademisyenlerin, taraflarını pekiştirmek ve sağlamlaştırmak üzere kullandıkları kavramdır, onların gözlüğünden bakarak söylemek durumundayız. Biz bu kavramı kullanmaktan ısrarla kaçındık. Çünkü biliyoruz ki, savaş, iki devletin, iki milletin bir sebeple karşılıklı vuruşmasıdır.

Şunu da biliyoruz: Barış, savaşların sonunda oluşur. Bir taraf yenilir, silahlarıyla teslim olur ve barış masasına oturulur. Yenen tarafın istekleri kabul edilir ve yeni bir devreye girilir. Bunun da adına barış ortamı denir. Siyasi harp tarihi verdiğimiz sonuçlarla doludur. Ne zaman barış yapılmış, kim neyi talep etmiş ve kim neleri kabul etmiş. Hepsi yazılı duruyor. Yazılı lakin bilirim akademisyenler okumayan kişilerdir, okumalarına gerek yok, çünkü onlar bilirler.

Bu akademisyen çürüklerinin bildirdikleri, talimat olarak zaten vaktiyle bildirilmiş ve Türk Ordusu kışlalarına, Türk Polisi de karakollarına tıkılmıştı, hatırlıyor musunuz? Hem de Beş yıl gibi uzun bir süre…

Ne yaptınız, barış havarileri akademisyenler, ne yaptınız PKK severler?

Onu da biz söyleyelim.

PKK sürüsünün silahlarını bırakarak (veya yanlarında götürerek) yurt dışına çıkması istenmişti. Siz ne yaptınız? Asker ve polisin kendi alanlarında hapis edilmesini fırsat bilerek, ülke sathında örgütlenme ve silahlanma işlerine hız verdiniz. Özellikle Güney Doğu’da vatandaşın normal yaşama hakkını elinden alarak, içlerine korku saldınız. Dükkânlarını, arsalarını, evlerini ellerinden alarak oraları silah deposu ve o alanları da kurtarılmış bölgeler haline getirdiniz. Oslo görüşmesinde MİT elemanın söylediği kulaklarımızda duruyor: (silahları nerelere, bombaları nerelere gömdüğünüzü biliyoruz). Halkın paralarını, küçük ekonomik değerlerini gasp ederek vergi adı altında topladınız. Kamunun iş yaptırmak üzere yaptığı ihalelerden PKK payını almadan işleri yaptırmadınız, makineleri yaktınız, işçileri öldürdünüz, ölümle tehdit ettiniz ve işi bıraktırdınız. Türk Ordusunun kışla hapsi size büyük bir alan açtı, korktuğunu ve pıstığını sandınız. Küçücük beyninizle, ürettiğiniz sevimsiz sloganlarla devlet kurabileceğinizi sandınız.

PKK bunları yaparken bu sözde akademisyenler ne yapıyordu? Ne yapacak, zevkten dört köşe bir halde keyif ediyorlardı.

Ve, cin şişeden çıktı.

Milli akıl devreye girdi.

Evet, barış yapacağız,

Lakin barış bir taraf yenilip, silahlarını teslim ettiği anda yapılır.

Biz artık bu düşüncedeyiz.

Buyurunuz.

Barış yapalım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...