Muhayyel bir dünyada, hayal
içinde geçiyor günlerimiz. Edindiğimiz bilgi kırıntılarıyla idare etmeye
çalışıyoruz. Mideyi doldurmak, dünyada kalmak için bir gereklilik. Başkaca bir
faydası yok. Asıl olan, sonsuza uzanan hayat için bilgilenmek. Hayaller içinde
kıvranmak değil, sonsuz olan bilgiyi hayat tarzı olarak algılayıp, her anın o
bilgiyle doldurulmasını sağlamak. Kaynak kim diye bir soru gelebilir. Hayatında,
bizatihi uygulayarak âlemlere sultan olan Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği,
sonsuzluk hayatının kurallarının şifrelendiği Kur’an’ı Kerîm. Bizleri sonsuzluk
âlemine hazırlayacak bilgilerin tamamı verilmiş. Bize kalan biraz çaba, biraz
emek harcamak, biraz istenilenlerle meşgul olmak. Yeter ki, yola düş Sonra “kolaylaştırırız” (Leyl/7)
“Muhakkak ki hakikate erdirmek bize
aittir” (Leyl/12) buyruluyor.
Padişahın kapısına gelip de
el açanın geri çevrildiği görülmüş müdür?
İçimizde, taa derinlerde
hissettiğimiz bir sıkıntı var, tarif edemiyoruz, anlatamıyoruz, bir mana
veremiyoruz. Hatta bir kısmını anladığımızı zannettiğimiz sıralarda,
sıkıntımızı dillendirmekten, kendimize bile izah etmekten kaçınıyoruz.
Korkuyoruz belki de kim bilir! Yüzleşemiyoruz. Oysa kendimize dost sanarak
yakınlaştırmışız ve aralıksız birlikte yaşayıp gidiyoruz onlarla.
İslam dünyasının büyük
mütefekkirleri “dünyanın
bir hayalden ibaret” olduğunu bildirmişlerdir. Bu hayal
dünyasında, kendi vehimlerimiz, korkularımız, isteklerimiz, hayır dediklerimiz,
savunduklarımız, karşı durduklarımız gibi sebeplerle aklımızla yarattığımız
bize ait bir dünya var, bu bizim dünyamız. Bu dünyada ancak aklımızla düşüncemizde
yarattığımız ve ancak aklımızla düzenleyebildiğimiz kırık dökük felsefi
inançlar silsilesi ile sarmaş dolaş ve onların ‘din’ olduğu algısıyla
yaşıyoruz, onlara bağımlılığımız ise bizim, bağlarımız, zincirlerimiz,
esaretimizdir. Bu esaret içinde ilmin gelişmesi için gerekli düşünme
eylemlerini gerçekleştirememe, mevcudu anlayamama, bilinenleri geliştirememe,
dolayısıyla geri kalma, geriye düşme, ilerleyememe sonucuyla karşılaşıyoruz.
İşte ilk yapılması gereken, kurduğumuz bu yalan dünyanın yıkılmasıdır.
Özellikle son 300 yılın
özetidir anlattıklarımız. Vehimlerde üretilen yalan-yanlış bilgilere gerçek
ilim gibi sarılmak İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu özetlemektedir. Çok
yakın geçmişte, Suudi Arabistanlı bir Müftü efendinin, “dünyanın
dönmediğini, eğer dönmüş olsaydı uçağa bindiğimiz zaman uçağın gitmesine gerek
olmayacağını, havaya yükselen uçağın bir süre sonra yere indiği zaman
gideceğimiz yere isabet etmesi gerekeceğini” söylemesini
gülümseyerek hatırlıyoruz. Durumumuz budur. İtiraz seslerini duyar gibiyim. “Ama onlar başka, Türkiye başka”..
gibi. Başkalığı doğru da, ülkemizde 35 yıldır, (biliyorum karşı çıkacaklar,
sert eleştiriler getirecekler olduğunu anlamama rağmen söylüyorum,) ilimle,
maneviyatla, dinle, ahlakla hiç ilgisi olmayan bir ‘başörtüsü’ tartışıldı ve sırası geldikçe yeniden
yeniden tartışılıyor. Bu nasıl iştir? Beyinler nasıl oldu da bu kadar esaret
zincirleriyle bağlandılar? Demek ki, 35 yıldır boşa harcanan insan enerjisi.
Kim bilir neler neler yapılırdı o boşa harcanan enerjiyle? Ne kadar kolay
harcıyoruz insanımızı! Ne kadar kolay harcıyoruz dünya servetini! Unutulmasın İnsan
gerçek bir dünya servetidir.
Bu lüzumsuz tartışmalar ve
ilim diye manasız bir alana sıkıştırılmış beyinlerin hürriyete kavuşturulması,
şimdi fabrika ayarlarına dönülme zamanı. Vakit kaybetmeye tahammül kalmadı.
Dönülecek taraf yukarıda
belirtilmiştir. Kur’an’ı Kerim’dir.
Bunun için yapılması
gereken ilk iş ise “Lâ
İlahe” tanrı yoktur inancına gelmektir. Lâ demeden sonuca
gitmek ise hayalden ibarettir. Tanrının olmadığı noktasına gelince sorular
kendiliğinden açılacaktır. Peki, var olan kim? Çalışmalar sonucu insanın
kendiliğinden varacağı nokta
“İlla Allah”, Allah vardır hükmü olacaktır.
İşte hayal dünyamızda
ellerimizle yarattığımız tanrıları boşlayarak, onları bir bir kırarak, Gerçeğe
yönelmek suretiyle dünyamızı mamur hale getirmek mümkün olacaktır. Bütün
başarılı çalışmalar ise bu noktadan sonra başlayacaktır, gerisi hayal içinde
debelenmekten, taklitten öteye geçemeyecektir.
Bu yolda yardımcımız ise,
Daima Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder