15 Temmuz 2015 Çarşamba

‘Yoktur’a Gelmeden, ‘Vardır’a Uğranılamaz


Muhayyel bir dünyada, hayal içinde geçiyor günlerimiz. Edindiğimiz bilgi kırıntılarıyla idare etmeye çalışıyoruz. Mideyi doldurmak, dünyada kalmak için bir gereklilik. Başkaca bir faydası yok. Asıl olan, sonsuza uzanan hayat için bilgilenmek. Hayaller içinde kıvranmak değil, sonsuz olan bilgiyi hayat tarzı olarak algılayıp, her anın o bilgiyle doldurulmasını sağlamak. Kaynak kim diye bir soru gelebilir. Hayatında, bizatihi uygulayarak âlemlere sultan olan Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği, sonsuzluk hayatının kurallarının şifrelendiği Kur’an’ı Kerîm. Bizleri sonsuzluk âlemine hazırlayacak bilgilerin tamamı verilmiş. Bize kalan biraz çaba, biraz emek harcamak, biraz istenilenlerle meşgul olmak. Yeter ki, yola düş Sonra “kolaylaştırırız” (Leyl/7) “Muhakkak ki hakikate erdirmek bize aittir” (Leyl/12) buyruluyor.

Padişahın kapısına gelip de el açanın geri çevrildiği görülmüş müdür?

İçimizde, taa derinlerde hissettiğimiz bir sıkıntı var, tarif edemiyoruz, anlatamıyoruz, bir mana veremiyoruz. Hatta bir kısmını anladığımızı zannettiğimiz sıralarda, sıkıntımızı dillendirmekten, kendimize bile izah etmekten kaçınıyoruz. Korkuyoruz belki de kim bilir! Yüzleşemiyoruz. Oysa kendimize dost sanarak yakınlaştırmışız ve aralıksız birlikte yaşayıp gidiyoruz onlarla.

İslam dünyasının büyük mütefekkirleri “dünyanın bir hayalden ibaret” olduğunu bildirmişlerdir. Bu hayal dünyasında, kendi vehimlerimiz, korkularımız, isteklerimiz, hayır dediklerimiz, savunduklarımız, karşı durduklarımız gibi sebeplerle aklımızla yarattığımız bize ait bir dünya var, bu bizim dünyamız. Bu dünyada ancak aklımızla düşüncemizde yarattığımız ve ancak aklımızla düzenleyebildiğimiz kırık dökük felsefi inançlar silsilesi ile sarmaş dolaş ve onların ‘din’ olduğu algısıyla yaşıyoruz, onlara bağımlılığımız ise bizim, bağlarımız, zincirlerimiz, esaretimizdir. Bu esaret içinde ilmin gelişmesi için gerekli düşünme eylemlerini gerçekleştirememe, mevcudu anlayamama, bilinenleri geliştirememe, dolayısıyla geri kalma, geriye düşme, ilerleyememe sonucuyla karşılaşıyoruz. İşte ilk yapılması gereken, kurduğumuz bu yalan dünyanın yıkılmasıdır.

Özellikle son 300 yılın özetidir anlattıklarımız. Vehimlerde üretilen yalan-yanlış bilgilere gerçek ilim gibi sarılmak İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu özetlemektedir. Çok yakın geçmişte, Suudi Arabistanlı bir Müftü efendinin, “dünyanın dönmediğini, eğer dönmüş olsaydı uçağa bindiğimiz zaman uçağın gitmesine gerek olmayacağını, havaya yükselen uçağın bir süre sonra yere indiği zaman gideceğimiz yere isabet etmesi gerekeceğini” söylemesini gülümseyerek hatırlıyoruz. Durumumuz budur. İtiraz seslerini duyar gibiyim. “Ama onlar başka, Türkiye başka”.. gibi. Başkalığı doğru da, ülkemizde 35 yıldır, (biliyorum karşı çıkacaklar, sert eleştiriler getirecekler olduğunu anlamama rağmen söylüyorum,) ilimle, maneviyatla, dinle, ahlakla hiç ilgisi olmayan bir ‘başörtüsü’ tartışıldı ve sırası geldikçe yeniden yeniden tartışılıyor. Bu nasıl iştir? Beyinler nasıl oldu da bu kadar esaret zincirleriyle bağlandılar? Demek ki, 35 yıldır boşa harcanan insan enerjisi. Kim bilir neler neler yapılırdı o boşa harcanan enerjiyle? Ne kadar kolay harcıyoruz insanımızı! Ne kadar kolay harcıyoruz dünya servetini! Unutulmasın İnsan gerçek bir dünya servetidir.

Bu lüzumsuz tartışmalar ve ilim diye manasız bir alana sıkıştırılmış beyinlerin hürriyete kavuşturulması, şimdi fabrika ayarlarına dönülme zamanı. Vakit kaybetmeye tahammül kalmadı.

Dönülecek taraf yukarıda belirtilmiştir. Kur’an’ı Kerim’dir.

Bunun için yapılması gereken ilk iş ise “Lâ İlahe” tanrı yoktur inancına gelmektir. Lâ demeden sonuca gitmek ise hayalden ibarettir. Tanrının olmadığı noktasına gelince sorular kendiliğinden açılacaktır. Peki, var olan kim? Çalışmalar sonucu insanın kendiliğinden varacağı nokta “İlla Allah”, Allah vardır hükmü olacaktır.

İşte hayal dünyamızda ellerimizle yarattığımız tanrıları boşlayarak, onları bir bir kırarak, Gerçeğe yönelmek suretiyle dünyamızı mamur hale getirmek mümkün olacaktır. Bütün başarılı çalışmalar ise bu noktadan sonra başlayacaktır, gerisi hayal içinde debelenmekten, taklitten öteye geçemeyecektir.

Bu yolda yardımcımız ise,

Daima Allah’tır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...