Güzel olduğunu sanarak,
ezberlediğin üç cümle ile devleti yönetmeye kalkarsan, rüyadan uyanır gibi, o
üç cümlenin yanlışlığını anladığın vakit!..
Ve hala yanlışına rağmen, o
üç cümleden başka söyleyeceğin kalmamışsa…
Ne duruyorsun orada, ne oturuyorsun
o koltuklarda? Demezmiyiz?
Adamsan,
Gereğini yaparsın.
Orduyu dağıttın, polisi
birine düşman hale getirdin, yargıyı perişan ettin, dış işlerini düşünemez
konuma ittin, milli eğitimin sadece tabelası kaldı, sağlık işleri milletin
bildiği gibi yürümez halde, üretime yönelik yatırım sıfır, borç gırla,
yolsuzluk almış başını gitmiş…
Hala rüyalarda mısın, a
benim görmeyenim, rüyalarda mısın?
Yanlışlığını bile bile
ezberindeki üç cümleyle nereye kadar?
Yürütemiyorsun devlet denen
o koca vapuru. Çalıştıramıyorsun, devlere ilham veren motoru, öğretemiyorsun
muhtaçlara lazım gelen ilmi, okulların ilimden ziyade seni anlatır olmuşlar,
şehirleri teslim ettiğin idareci kılıklılar senin emirlerine intizardalar,
kanunlar ne diyor, teamüller ne söylüyor bakan yok.
O Üç cümlenin içine
sıkıştırılmış bir hayatın esiri iken sen, nasıl olurda hayat vermeye kalkarsın
koca millete!.
Nerede bir yanlış varsa,
sen varsın orada. Yanlış yapanı da, yanlışa sevk edeni de sen müsaade ettin
oralara oturmasına. Hatayı kendinde ara, pişmanlıkları yaşa ve kararını ver.
Yeniden kalkmak sırasıdır.
Hayatını ve sonsuzluğu üç
cümleye mahkûm etme.
Ufuklarda arama aradığını,
içine yönel, varı da, yoku da içinde bul. Hataları da, sevapları da içinde
yaşa, kendinde bul…
Ne yaptım diye dövün.
Affetmek şanındandır.
Haydi, ne duruyorsun,
kırık-dökük tamire muhtaç vasıtayı yeniden havalandır.
Artık,
Uçmak vaktidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder