Bu dünyanın en zor işi,
Allah’a davettir.
İki yönlü düşünerek
cevaplandırılabilir.
1. Davet edenin, abdestine,
namazına, orucuna, yazdıklarına-çizdiklerine bakarsınız, söylediklerinin
doğruluğunu düşünür ve peşine takılırsınız.
Yandınız.
2. Ezberlerinizin peşine
düşer ve bildiklerinizin doğruluğunu iddia ederek, sıradan, herhangi bir
makamı, mevkii, parası-pulu olmayan bir garibin söylediklerine aldırış
etmezsiniz, davetini görmezsiniz, duymazsınız.
Yandınız.
Durmaksızın işi gücü davet
olanın, bilgisizliğine hükmedin.
Çünkü Ehl-i Hak Muhammedî,
düşünür, taşınır, basireti ile görür ve ilmi ile davetini yapar. Zaten, bu
davet reddedilemez. Üzerinde düşünülür. Kabul edilir veya edilmez. Burada,
davet edene karşı bir sorumluluk yüklenemez. Çünkü seni tanımıştır, sen seni
tanıyana bir anlam veremediğinden ve An’ı değerlendiremediğinden, daveti reddettin.
Olay budur. Teklif edenin ise görevi sadece tebliğdir. Ortada herhangi bir suç
yoktur.
Muhammedî’lik adına, fakat
Muhammed’i tanımadan, durmaksızın konuşan ise, ne seni tanır, ne de hangi
durumda olduğunu bilir. O sadece konuşur. Aslında ne konuştuğunun bile farkında
değildir. Bir takım kitaplardan okuyarak öğrendiğini sandığı veya bazı zatların
sözlerini tekrar ederek seni avlamaya çalışır. Sözleri zahiren, doğruymuş gibi
görünür. Dinleyen o sözlerin manasını da tam olarak idrak edemediğinden ve
itiraz da etmeye cür’et edemediğinden, saçı sakalı, sarığı, cübbesi filan da
gözleri kararttığından araya kaynar gider. Avcı, başarmış ve bir kişiyi daha
şeytani yola sevk etmiştir.
Aslında avcı kelimesiyle
anlattığımız kişi, şeytani bir çalışma yaptığının bile farkında değildir. Zaten
en kötüsü de burasıdır. Memleketimizin şeyhler, dervişler, müritler, bilhassa
sakallılar, birbirine hacılar diye seslenenler dünyasına evrilmesini biraz
düşünmenizi isterim. Atatürk’ün tedbirlerinden sonra bu duruma nasıl gelindi?
Kendini bilmeyenlerin,
Rablerini tanımayanların, Allah’ı bilemeyenlerin davetleri ve bu davetlere
uymaları sonucu yaşananları, atom bombaları, hidrojen bombaları asla yapamaz.
Ne olur, sırf ağzından
ilahi kelamlar, ayetler, hadisler çıkıyor diye, sarığı, cübbesi yerinde diye
sakın ola ki kimsenin davetine filan icabet etmeyin. Kelamın çıktığı ağzın
sahibini tanımak çok zor iştir. Milyonlar kere dinleyin ve milyarlar kere
düşünün öyle karar verin.
Hayatınızı, dostlarınızı,
eşinizi, ayalinizi, itibarınız, sevginizi… Kaybedersiniz.
En kötüsü:
Allah’a ulaşan yolları
kapatırsınız.
Allah, kötülerin önünü
kessin. Basiretimizi artırsın.
Amin…
Amin
YanıtlaSil