9 Temmuz 2015 Perşembe

Ey Hocalar!...


“Ramazan muhasebe ayıdır, itikâf ayıdır, nefsi sorgulama ayıdır.” Böyle diyor muhafazakâr kafaya sahip birisi. Birisi değil, hemen tamamının böyle düşündüğünü rahatlıkla tespit edebiliriz. Sakallı, sarıklı bil cümle eşhasla doldurulan televizyonlar, aralıksız bu konuyu dürtüklüyor. Muhasebenin yardımcı defterlerine ille de Ramazan ayında bakılır!. Heh, ne kafa, ne zihin, ne Müslümanlık ama!..

Geri kalan 11 ay ne olacak? Bu sorunun cevabını bulamadım. Söylemiyorlar. Sanırım, her şey serbest, istediğini istediğin gibi yapabilirsin. Günahtan kaçınmak diye bir dertleri yok galiba. Bu durum bizi ilgilendirmez. Lakin toplumun çok büyük kesimine rahat ulaştıklarından, fikirleri geniş halk kesimlerini etkileme kabiliyetinde olduklarından tehlikeli oluyorlar. Onlara inanlar, onların fikirlerini takip edenler, onlar gibi olarak, dinine hizmet için!, komisyonculuk, rüşvetçilik yapmak isteği ile şirketler kuracak, örgütler düzenleyecekler. Görülmemiş bir şey değil. İşinde gücünde olup, ekmek parası, çocukların rızkı yolunda ev-iş arası mekik dokuyan yüzlerce kişinin, işini dağıtarak yeni iş alanlarına girdiğini bilmeyen mi var? Bu yeni iş alanları ise, devlet idarecilerine yakın birilerini bulup, oradan bir ihale, buradan bir iş kotarmak yolunda koşturmak ve aldıkları işi taşerona yaptırarak, hayallerinde bile göremeyecekleri kazançların üstüne oturmak. Burada, haram, yasak, mekruh, günah, Allah’tan uzaklaşmak gibi hassasiyetler göz ardı edilerek, yalnızca kazanç düşünülmekte ve Ramazan aylarında muhasebeye girişilerek, yıldızı bol otellerde bir-iki defa, kendilerini mutlu hissetmeleri sağlanacak gruplara iftar yemekleri verilerek günahlardan arınılacak! Bu kadar kolay işte bu kafanın dünyasında Müslümanlık!

Fetvacılıkla ünlenmiş büyüklerinden birisi de oturmuş ‘orucu bozmayacak şeyler’ başlıklı bir yazı döşenmiş. 12 madde de sıralamış düşüncelerini. Bunlardan birinci maddesi şu “Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek ve cinsel birleşme.” Yahu, haydi anladık ‘unutarak yemeyi, içmeyi’ de, söyler misiniz Allah aşkına şu, oruçlu olduğunu unutarak ‘cinsel birleşme’ nasıl olacak? Bu ne menem bir anlayıştır? Bu unutmayı muhasebenin hangi sayfalarına yazacaklar da, hangi Ramazan ayında nasıl bir muhasebeye oturacaksınız? Yapmayın, etmeyin ne olursunuz, olmayacak, olması dahi düşünülemeyecek bir probleme verilen cevaplar, ‘unutma’ bahanesiyle tahakkuku halinde mazur gösterilen, uygun onayı verilen işlerden olmayacak mıdır? Ne alakası var? Hangi insan, hem de Ramazan ayında, güpe gündüz bu işe tevessül edecek? Haydi, çiftlerden birisi unuttu, ya öteki? O da mı unuttu? Bu nasıl bir kafadır, bu nasıl bir fetvadır?

İlim atına binilerek, deryalar, gezegenler, düşünceler aşmak varken, 21. Yüz yılda hala ‘unutma’ handikabını tartışmak ne fayda sağlayacak bu ümmete?

Biraz romantik takılanlarından birisi de, oruç; “tabiatla doğrudan yaşayarak, organik bir ilişki kurmamıza imkân tanıyor” diyerek, tabiattan kastının, dünya, gökyüzü, ay, güneş ve eşyalar olduğunu anlıyoruz. İnsan vücudunun, toprak, su, hava ve hararetten halk edildiğini bilerek, bu vasıfların insan beyninde direkt olarak etkide bulunarak bir tabiat (huy) meydana getirdiğini anlayıp, insanın bu huylarından neşet eden pek çok iş, işlem, hareket ve yaşam tarzının (alışkanlıklarının) terk edilmesini ve insanlık mertebesine adım atılmasının sağlanmasının Oruç ile istenildiğini ve desteklendiğini bir türlü söyleyemiyorlar. İşin laf kısmında kalıp, insanları romantizme teşvik ediyorlar, delicesine.

Oruç’un ‘yükselme, ikilikten birliğe, cehaletten irfaniyete, gayriyetten ayniyete yükselmek’ olduğunu niye ve nasıl anlatmazsınız da, şu makalelerinizdeki benzeri lüzumsuz konularla insanlığı oyalarsınız ey hocalar? Güzel ahlaka, edebe teşvik edilmesi gereken insanların, kafasını anlamsız bilgilerle niçin doldurursunuz ey hocalar? Oruç’un bir nefis terbiyesi ve kendini bilme yolu olduğunu anlatmayıp da niçin insanları dar bir alana sıkıştırıp, onların hayatlarını, akıllarını alt-üst etme yarışındasınız ey hocalar. Ne cennet arzusu, ne cehennem korkusuyla değil de, Allah rızası için, vuslat-ı zat için bir hayat mektebi olduğunu niçin belletmezsiniz inananlara da, yüzlerce yıl evvelinde tartışılan ve karara bağlanan ve bugün daha ilk mektep okuyan bir çocuğun sahip olduğu ve bildiği konuları niçin, niçin durmaksızın gündem edersiniz ey hocalar?..

Ey hocalar!...

Ariflerden bir Arif bakınız neler söylüyor:

“Halk, kimin ibadeti, zühdü, takvası çoksa onu büyük görüp, kemal ehli olduğunu zanneder!...

Hâlbuki kâmilin kemali ise, bu zahir duygu gözü ile görünmez… O kemali görmek için Hakkanî bir göz gerektir!.. Kamil olanı Kamil olan görür ve bilir.”

İrfan mektebinden nasiplenmek üzere, Kamillerin sohbetine iştirak isteriz, dostluklarını talep ederiz Rabbül Alemîn.


Sen her şeyin en doğrusunu bilirsin.

1 yorum:

  1. İlhan Yalçın :
    "Adam akla gelmeyecek günahları işleyip, "Şeytana uydum Allah'm beni affet." dermiş.. Bir, üç, beş.....şeytan dayanamamış, "Şu yediğin naneler benim aklıma gelmiyor, suçu benim üstüme atıp durma " demiş" fıkrasını yukarıdaki tasvir ettiğiniz güruh sayesinde çok hatırlar olduk, Hocam...
    Kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...