1 Temmuz 2015 Çarşamba

Bataklaşan Ortam, Kurtarıcısını Bekliyor


Batağa düşeni kurtarmanın teknik yolları varken, çamura dalıp kollarından tutarak dışarı çıkarmayı denemek intiharla eşdeğerdir. Batağın dışından uzun bir değnek uzatılır ve beceriksiz batakçının eli ile kavramasını sağlamasını beklemek lazımdır. Sonra, kuvvetle dışarı çekilir. Sakın ola ki, bataktakinin eline doğru elinizi uzatmayınız, tutarsa sizi de bulunduğu yere çeker. Bazen bataktakinin hareketsiz beklemesi, hatta sesini bile çıkarmaması kurtuluş ümidi adına bir mecburiyettir. Dünya üzerinde her iş için biçilmiş bir akıl vardır. Onun mutlak surette, bulunup müracaat edilmesi ve kullanılması, tehlikelerden uzak durmayı sağlar.

En başta ekonomi; gün be gün zayıflayan halk kesimleri, akılla değil, küçük bir kesimin cebini doldurmaya endekslenen iktisadiyat idaresi, borçla yaşamaya çalışan, borcunu yeniden temin ettiği borçla kapatarak idare etmenin yolunu arayan nüfusun neredeyse %60’ı. İşlemeyen ve sahibi olduğunu zannedenin emrine kulak kesilmiş devlet daireleri. Ehil olmayan ellere teslim edilmiş stratejik kurumlar. Hafızasını yitirmiş milli savunma mekanizması, meflûç haldeki orduları. Darmadağın bir dış politika, komşularımızla komşusuzluğun yaşandığı anlamsız bir paranoyaya takılı kalmış, politikasızlık politikası, BOP denilen ve başkalarının çizdiği ve onların menfaati doğrultusunda sürdürülen ve ne idüğü belli olmakla, halka anlatılmamış üstelik eş başkanlığını üstlendiğimiz emperyalistler politikası. Ne yapılacağı bilinemeyen bir eğitim politikası, her gelenin istediği gibi bozmaya çabaladığı eğitimin, basiretsiz, istenildiği anda kendilerine tabi olarak yeteneksiz bir neslin ikamesi için yetiştirilmesi çabalamaları. Kimin ne yaptığının belli olmadığı ve insafa bırakılmış sağlık yapılandırılması.  İç işlerine sokulmuş fitne ile hareket eden koca bir polis ordusu. Yargıyı konuşmaya hiç gerek yok, en küçük kâtibinden en kıdemli hâkimine kadar yeniden ele alınması mecburi bir sistem, bir fıkrada şöyle geçerdi: ‘Sizde de adalet yok ama bakanlığı var!’.

Kimin paralel, kimin yamuk olduğunun anlaşılamadığı koca koskoca bir devletin işlemez hale getirilişi… Durun, durun ağlamayın, daha fragmanlar safhasındayız.

Şimdi memleketi bu hale getirenlere bir hayat öpücüğü lazım. Bir hayırsever, bir yardımsever lazım. Bulunur mu dersiniz?

Sorgulama her cepheden yapılmadan temizlikten bahsedilemez.

Kısır, gerici, derinliksiz zihinlerin getirdiği tehlikeli bu badireden çıkışın şifresi 7 Haziran seçimlerinde gizli. Bir partimizin değerli bir vekili tarafından, “onlarsız hükumet olmaz” denmesine rağmen, seçimlerin verdiği mesaj, ülkeyi bu duruma getirenlerin gönüllü olarak ana muhalefet saflarına geçerek, restorasyona katkıda bulunması. Fakat bunu kabul etmezler, etmeyecekler. Demokrasi ve milli irade nutukları şimdiden atılmaya başlandı. En fazla milletvekiline sahip olmak, teamüllere göre hükumet kurmanın ilk verileceği kitleyi işaret etse de, yıktıkları ve altında kaldıkları moloz yığının temizlenmesine katkıda bulunmak niyetlerini aşikâre dillendirseler de, onlarla asla olamayacağının bilinmesinde de yarar var. Tadilat ve tamirat, yıkanlarla, bozanlarla olamaz, işinin ehli bir ustaya ihtiyaç gösterir. Bozanların bir kenarda dinlenmesi hayatidir. Bataktakinin hareketsiz dimdik durması gibi.

Bataklığın büyümesi beslenmesi ile ilgilidir. İhtiyacı olmadığı halde verilen fazladan sular, toprak ile birliktelikten ortaya koydukları çamur yığınlarının devasa alanlara yayılmasıdır. Sonra kendi ortamında aile oluşturur. Has bitkiler, küçükten başlayan hayvanlar (sürüngenler, kurbağalar, balıklar..vb.), ıslak ve çamurun sevdiği sarmaşıklar… Buna bataklık örgütü diyebiliriz. Kendi ortamında büyümeye devam eder ta ki müdahale edilene kadar. Bu hayat başladıktan sonra batağın kurutulması dev bütçeleri ve iş bilen adamları gerektirir. Kendi halinde kuruması ve insanlığa yararlı olması gibi huyu yoktur.

Göz göre göre büyümesine fırsat ve imkân verildi batağın. Akademiler sustu, hacılar-hocalar sustu, medya sustu, konuşması gerekenler sustu… Tam aksi, susması lazım gelenler, gece ve gündüz, akşam ve sabah durmaksızın konuştular, onlar konuştukça işi bilenler, bilmesi gerekenler susmayı tercih ettiler, pustular. Bir yandan çürümeyi ve bataklaşmayı gördüler ve lakin konuşma cesaretini geliştiremediler. Gözlerini kapatarak, batağı görmemeye gayret gösterdiler…

Yazık ki, karışıklık, zihin dağınıklığı, idrak edememe, yanlışta ısrar etme, analiz yeteneğinin hep yanlış raporlamalara yoğunlaşması, yazılan konuyu anlayamama gibi anlaşılması pek zor haller yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz. Bir duraklama, bir gerileme, bir ileriye hareket edememe durumu fiilen yaşanmaktadır. Doğruya ve olması lazım gelene odaklanamıyoruz, anlayamıyoruz;

Yağmur Tunalı dostumuzun söylediği gibi: “Türkiye, düşünme, yorumlama, anlama ve anlatma yeteneği uykuda bir ülke görüntüsünde”.

Tamam, bataktakini kurtarmak insanlık gereğidir. Lakin onu kurtaracağım derken kendini ve çevrendekileri de batağa kaptırmanın hiçbir âlemi yoktur.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...