Batağa düşeni kurtarmanın
teknik yolları varken, çamura dalıp kollarından tutarak dışarı çıkarmayı
denemek intiharla eşdeğerdir. Batağın dışından uzun bir değnek uzatılır ve
beceriksiz batakçının eli ile kavramasını sağlamasını beklemek lazımdır. Sonra,
kuvvetle dışarı çekilir. Sakın ola ki, bataktakinin eline doğru elinizi
uzatmayınız, tutarsa sizi de bulunduğu yere çeker. Bazen bataktakinin
hareketsiz beklemesi, hatta sesini bile çıkarmaması kurtuluş ümidi adına bir
mecburiyettir. Dünya üzerinde her iş için biçilmiş bir akıl vardır. Onun mutlak
surette, bulunup müracaat edilmesi ve kullanılması, tehlikelerden uzak durmayı
sağlar.
En başta ekonomi; gün be
gün zayıflayan halk kesimleri, akılla değil, küçük bir kesimin cebini
doldurmaya endekslenen iktisadiyat idaresi, borçla yaşamaya çalışan, borcunu
yeniden temin ettiği borçla kapatarak idare etmenin yolunu arayan nüfusun
neredeyse %60’ı. İşlemeyen ve sahibi olduğunu zannedenin emrine kulak kesilmiş
devlet daireleri. Ehil olmayan ellere teslim edilmiş stratejik kurumlar. Hafızasını
yitirmiş milli savunma mekanizması, meflûç haldeki orduları. Darmadağın bir dış
politika, komşularımızla komşusuzluğun yaşandığı anlamsız bir paranoyaya takılı
kalmış, politikasızlık politikası, BOP denilen ve başkalarının çizdiği ve
onların menfaati doğrultusunda sürdürülen ve ne idüğü belli olmakla, halka
anlatılmamış üstelik eş başkanlığını üstlendiğimiz emperyalistler politikası. Ne
yapılacağı bilinemeyen bir eğitim politikası, her gelenin istediği gibi bozmaya
çabaladığı eğitimin, basiretsiz, istenildiği anda kendilerine tabi olarak
yeteneksiz bir neslin ikamesi için yetiştirilmesi çabalamaları. Kimin ne
yaptığının belli olmadığı ve insafa bırakılmış sağlık yapılandırılması. İç işlerine sokulmuş fitne ile hareket eden
koca bir polis ordusu. Yargıyı konuşmaya hiç gerek yok, en küçük kâtibinden en
kıdemli hâkimine kadar yeniden ele alınması mecburi bir sistem, bir fıkrada
şöyle geçerdi: ‘Sizde de adalet yok ama bakanlığı var!’.
Kimin paralel, kimin yamuk
olduğunun anlaşılamadığı koca koskoca bir devletin işlemez hale getirilişi…
Durun, durun ağlamayın, daha fragmanlar safhasındayız.
Şimdi memleketi bu hale
getirenlere bir hayat öpücüğü lazım. Bir hayırsever, bir yardımsever lazım.
Bulunur mu dersiniz?
Sorgulama her cepheden
yapılmadan temizlikten bahsedilemez.
Kısır, gerici, derinliksiz
zihinlerin getirdiği tehlikeli bu badireden çıkışın şifresi 7 Haziran
seçimlerinde gizli. Bir partimizin değerli bir vekili tarafından, “onlarsız hükumet olmaz” denmesine
rağmen, seçimlerin verdiği mesaj, ülkeyi bu duruma getirenlerin gönüllü
olarak ana muhalefet saflarına geçerek, restorasyona katkıda bulunması.
Fakat bunu kabul etmezler, etmeyecekler. Demokrasi ve milli irade nutukları
şimdiden atılmaya başlandı. En fazla milletvekiline sahip olmak, teamüllere
göre hükumet kurmanın ilk verileceği kitleyi işaret etse de, yıktıkları ve
altında kaldıkları moloz yığının temizlenmesine katkıda bulunmak niyetlerini aşikâre
dillendirseler de, onlarla asla olamayacağının bilinmesinde de yarar var.
Tadilat ve tamirat, yıkanlarla, bozanlarla olamaz, işinin ehli bir ustaya
ihtiyaç gösterir. Bozanların bir kenarda dinlenmesi hayatidir. Bataktakinin
hareketsiz dimdik durması gibi.
Bataklığın büyümesi
beslenmesi ile ilgilidir. İhtiyacı olmadığı halde verilen fazladan sular,
toprak ile birliktelikten ortaya koydukları çamur yığınlarının devasa alanlara
yayılmasıdır. Sonra kendi ortamında aile oluşturur. Has bitkiler, küçükten
başlayan hayvanlar (sürüngenler, kurbağalar, balıklar..vb.),
ıslak ve çamurun sevdiği sarmaşıklar… Buna bataklık örgütü diyebiliriz. Kendi
ortamında büyümeye devam eder ta ki müdahale edilene kadar. Bu hayat
başladıktan sonra batağın kurutulması dev bütçeleri ve iş bilen adamları
gerektirir. Kendi halinde kuruması ve insanlığa yararlı olması gibi huyu
yoktur.
Göz göre göre büyümesine
fırsat ve imkân verildi batağın. Akademiler sustu, hacılar-hocalar sustu, medya
sustu, konuşması gerekenler sustu… Tam aksi, susması lazım gelenler, gece ve
gündüz, akşam ve sabah durmaksızın konuştular, onlar konuştukça işi bilenler,
bilmesi gerekenler susmayı tercih ettiler, pustular. Bir yandan çürümeyi ve
bataklaşmayı gördüler ve lakin konuşma cesaretini geliştiremediler. Gözlerini
kapatarak, batağı görmemeye gayret gösterdiler…
Yazık ki, karışıklık, zihin
dağınıklığı, idrak edememe, yanlışta ısrar etme, analiz yeteneğinin hep yanlış
raporlamalara yoğunlaşması, yazılan konuyu anlayamama gibi anlaşılması pek zor
haller yaşadık ve halen yaşamaya devam ediyoruz. Bir duraklama, bir gerileme,
bir ileriye hareket edememe durumu fiilen yaşanmaktadır. Doğruya ve olması
lazım gelene odaklanamıyoruz, anlayamıyoruz;
Yağmur Tunalı dostumuzun
söylediği gibi: “Türkiye,
düşünme, yorumlama, anlama ve anlatma yeteneği uykuda bir ülke görüntüsünde”.
Tamam, bataktakini
kurtarmak insanlık gereğidir. Lakin onu kurtaracağım derken kendini ve
çevrendekileri de batağa kaptırmanın hiçbir âlemi yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder