Herkesin yapacağını biz de
yapalım, diye bir düşünceye kapıldım. Fakat bunun yanlışlığını bildiğimden
hemen vaz geçtim. Biz yine anladığımızı, bildiğimizi sandığımızı söylemeye
çalışalım:
Seçim sonuçları hakkında
uzmanlar ahkâm kesiyor, biz kim oluyoruz ki?
Şunu kimseden duymadım:
sahaya inen Cumhurbaşkanı, %52 ile kazandığı seçimi, bu kez %40’a kadar
düşürdüğünden, meşruiyetini kendi kendine tartışmaya açmıştır sonucunu
rahatlıkla söyleyebiliriz. Bağımsız olduğunu söyleyen dilbazlar nedense bu
konuya dokunamıyorlar. Akıllarına geliyor, lakin bir türlü söyleyemiyorlar.
Çünkü hala parasal kaynaklarının, oturdukları makamlarının, sahip oldukları
şöhretlerinin onun elinde olduğunu ve bir süre daha o ellere mahkûm
olduklarının farkındalar.
Yenilenleri kesin olarak
ayırmak zorluğu var. Şöyle ki; seçim, siyasi partiler arasında olmadı. Devletin
bütün gücüyle, havuz ve merkez medyanın bütün imkânlarıyla iktidar partisinin
arkasında olarak, üstelik diğer siyasi partilerinin sırtına binerek ve gittikçe
ağırlığını artırarak yarışa mecbur edilmeleri adaletsizliğin kesin tarifidir.
Öyleyse, yenilen tarafları açık bir dille ortaya koymalıyız.
1.
Aslında tek büyük kaybeden, Cumhurbaşkanı’dır. Oylarında toplam da %12’lik bir
kayıp görülmüştür ki, daha 7 ay evvelki sonuca göre bir ölçüm.
2.
12,5 yıldır ezici bir çoğunlukla iktidar koltuklarını dolduran siyasi parti
gücünün çok önemli kısmını kaybederek, tek başına iktidar olma imkânını
yitirmiştir. Bu noktada söylemeliyiz ki, kısa bir süre Başbakan’lık görevini
yapan Ahmet Davutoğlu, seçimlere iddialı ve anlamsız iddialı girerken “tek başına iktidar olamazsam istifa
ederim” dediğinden ve sözünde de duracağından emin
olduğumuzdan, artık önümüzdeki yıllarda Davutoğlu’nun siyaset arenasında sadece
yardımcı oyuncu olarak göreceğimizi tahmin etmek zor değil. O halde
Davutoğlu’nu kaybedenler sırasına yazmak hakkımız olacaktır.
****
Bu yazacaklarımız muhalefet
partileri (CHP ve MHP) için ortak satırlardır: ekonomi uzmanlarının
gördüğü kadarıyla ekonomide büyük çöküş beklentisinin olduğu, eğitim sisteminin
tarumar edildiği, adam kayırmacanın pik yaptığı, hırsızlıkların ayyuka çıktığı,
devlet imkânlarının iktidar partisinin lehine hoyratça kullanıldığı, iktidar
yöneticilerinin edep sınırlarını aşarak hakaretlerini yapması ve hatta
yalanlara başvurduğu bir ortamda aldıkları oyları önlerine koyarak düşünmeleri
gerekmektedir.
Her iki parti de bırakın
oylarını artırmak, kendilerine oy veren gerçek seçmenlerinin bir kısmını
yeniden kendilerine oy vermelerini bile sağlayamamışlardır. (Buradaki
sorunun analizi ayrı bir çalışma meselesidir.)
****
3.
CHP ve genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önüne serilen imkânlar göz önünde
bulundurulduğunda büyük bir hayal kırıklığıdır. Kendi öz seçmeninin bir kısmını
bile kendine oy vermeye ikna edememiş bir durumdadır. Sebep ne acaba?
a) Kemal Derviş:
Üçlü koalisyon döneminde Türkiye’ye nasıl gönderildiği kamuoyunca malum. Tamam,
ekonomideki yapısal düzenlemeler açısından başarılı bir süreç yaşadı. Lakin
koalisyonu bozan oydu, birlikte hareket ettiği arkadaşlarına ihanet eden oydu,
milletvekili seçildiği CHP’den ayrılarak küresel güçlerin teklif ettiği görevi
kabul eden oydu… Bu halde, neden ısrarla Kemal Derviş!
b) Merkez Türkiye Projesi:
Çözüm süreci safsatasıyla ülkenin bölünme aşamasına getirildiği bir zamanda,
kendine has kanununun olduğu bir sanayi, bilim ve ticaret merkezinin hayata
geçirileceğinin proje olarak sunulması ne anlama geliyordu? Ülke içinde ayrı
bir kanton, ayrı bir özerk (adeta ülke kurulması) milletten
onay almamıştır. Zaten, eleştirilerimizi seçim sonrasına bırakmıştık ve bu konu
çalışmaya değer. Ve asla milli, yerli değil, bilakis dış güçlerin dayattığı
zararlı bir proje, nitekim onay almamıştır ve bence ağır yenilgiye sebep
olmuştur.
c) Kürt Meselesi: Hem
iktidar partisi ve hem de CHP Kürtleri bir sorun olarak görmektedirler. Oysa
sorun olan Kürtler değil, terör silahıyla Kürt Bağımsızlığının dayatılmasıdır.
Burada kullanılan PKK’dır. Şimdilerde Suriye içlerinde yeşertilen PYD ve
Türkiye içinde bizatihi iktidar eliyle yeşertilen KCK’dır. Terörle mücadele,
yasal kurumlarla karşılıklı görüşme teklifini bir türlü yapamadı CHP. Şimdi
sonucunu yaşayacaktır.
4. Asla
bir başarı olarak göremiyorum MHP’deki ufacık bir oy artışını. Mesela,
İstanbul’daki %2 civarındaki artış! Oysa okyanus üzerindeki kelebek kanadı
çırpışı sahilde fırtınalara sebep olurdu? Ne oldu? Niye Anadolu’ya
İstanbul’daki artış tesir etmedi? Bunun incelenmesi gerekir. Kişisel
tahminlerin öngördüğü oy oranına sahiptir MHP. Ancak, buna rağmen kaybedenler arasında
saymak da kalemin namusudur.
Bu aşamada şunu
söylemeliyiz: bazı kanallarda yorum yapan özellikle yandaş ağızlar, gelecekte
bir AKP ve MHP koalisyonunun göründüğünden bahsetmektedirler. Böyle bir tuzağa
düşülmemelidir. Böyle bir ortaklık kurulursa, bunun adı temize çıkarma
ortaklığı olur.
Parti içi gelişmeler
hakkında görüş bildirmek haddimiz değildir, lakin bu yönde gelişmeler olacağı
malumumuzdur.
****
HDP’ye ayrı bir paragraf
açmak lazımdır. Seçimin gerçek galibidir. Salt HDP’yi düşünecek olursak, bu
noktada kazanan BOP eş Başkanlığıdır. Gerçekten vazifesini çok ama çok güzel
yapmıştır. HDP’nin başarısının altında Tayyip Erdoğan ve BOP vardır.
****
Seçimlerin sonucu şudur:
13 yıldır astığım astık,
kestiğim kestik yönetimini sürdüren iktidara önemli bir ders verilmiştir.
Hak kazanmıştır. Demokrasi
kazanmıştır.
Kendisinde sonsuz güç
vehmedenlere ağır bir ders verilmiştir.
****
Artık yapılması gereken
şudur:
Yarından tezi yok:
Anadolu adım, adım
gezilerek ve meydanlar asla ihmal edilmeden halka her şey en ince ayrıntısına
kadar anlatılmalıdır.
Olan olmuştur…
Önümüze bakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder