Bir bakıma dünya ömrü ‘kaos’ yönetiminden
ibarettir. Öylesi bir kaos ki, iyi dediklerimizle, kötü dediklerimiz dolduruyor
hayatımızı ve her ikisi hakkında da tam bir bilgiye sahip değiliz. Kargaşa da
buradan çıkıyor. Bilgisizlikten. Ya da, sahip olunan bilginin nasıl ve
nerelerde kullanılacağını bilememekten.
Yiğit Bulut Star
gazetesindeki 12 Aralık 2014 tarihli yazısında şunları söylüyordu: “Güçlenen Doğu gerçeği Türkiye’yi Batı ile
birlikte bazı alanlarda zorlasa da aslında çok önemli fırsatlara da imkân
veriyor -verecek-… böyle bir “kaos” görünümlü gerçeklik içinde, yeni bir teze
ve değişimi kapsayan yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var.” Bu
cümledeki ifşaatı görelim. Düğüm şurada: ‘kaos görünümlü gerçeklik!’.
Masum gibi görünen bu cümleyi, İstersek şöyle de anlamak mümkün; gerçek diye
ortaya sürdüklerimiz, kaos ortamını yaratmak ve güçlendirerek devam ettirmek
için gözleri boyayan yalanlardan ibarettir.
Şu tespiti yapmak
hakkımızdır artık; siyasetçinin hayat dayanağı olarak kaos, bilinçli bir
şekilde yaratılır. Geleceğini karmaşada gören yüce güç, insanların zihinleriyle
oynayarak, kaostan çıkmak için ne yapmaları gerektiğini, ulaşılması imkânsız
hedefleri göstererek anlatır ve kabul ettirir. Taraftarlarının mutluluk katsayısını
artırmanın yolu, onları derin hayallere daldırmaktır. Hayalleri süsleyen ise,
gösterilen kargaşa ortamının, bir süre sonra ortadan kaldırılacağıdır. Oysa
bilmezler ki, devri sona eren bir kaos yaratıcısının yerine, hemen yenisi inşa
edilecek ve piyasaya salınacaktır.
ABD gibi ülkelerin gelecek
planlayıcıları hazırladıkları raporlarda, 10 yıl sonra, 20 yıl sonraki
olagelecekleri tahmin ederek insanları (toplumu) o hale alıştırırlar.
Terörizmden bahsederler, ekonomik krizlerden bahsederler, ülkelerinin
uzaklarındaki ülkelerde meydana gelmesi muhtemel gelişmelerden bahsederler,
terörist saldırılara karşı devletlerin birleşeceğinden bahsederler, öylesi bir
korku yayarlar ki, bunları bilenlerin işbaşında bulunmasından başka bir yol
yoktur halkın gözünde. Öyleyse onları desteklemeye devam. Zaten, söyletilmek,
inandırılmak istenen de budur.
Milletvekili aday
adaylığını da deneyen Profesör unvanlı yandaş gazete yazarı şunları yazmıştı 1
ekim 2014 tarihinde: “Bir
süredir ülkemizde siyasi kriz çıkarmaya çalışan, fakat bir türlü başarılı
olamayan çıkar grupları, ekonomimize kaos görüntüsü oluşturmak amacıyla tekrar
harekete geçmiş bulunuyor.” Nasıl da kesin kanaat
bildiriyor cümlesi bu Rektörlük makamında oturan kişinin. Peki, demezler mi
adama, ‘kimmiş bunlar, açıkla hele’,
açıklayamaz, çünkü gerçekte bu ortamı yaratmaya çalışan tam da kendisi. Millete
korku salıyor, aman diyor, aman desteğinizi çekmeyin iktidardan, yoksa perişan
olursunuz. Bu cümlenin manası budur. Yoksa açıkla bakalım Sayın Prof. Kimmiş bu
kaos çıkarmak isteyen çıkar grupları. Kaldı ki, çıkar gruplarının iktidar
gücünden başka, diğerlerine yaslandığı görülmüş müdür?
Örnekteki Profesör kulağına
üflenen sahte istihbarı verilerle ve iktidar partisini destekleyenlerin
tarafını sıkılaştırmak üzere, insanları, gerçekten bu iktidarı zayıf göstermek
için ekonomik kriz çıkartmak isteyenlerin varlığına inandırmak istiyor. Böylece
o insanlarda tarafını desteklemek için, düşmanlarına karşı saflarını
sıklaştıracak. Olay budur. Demek ki, gerçek kaosu çıkartmak isteyenler, sözü
dinlenecek olan özellikle akademik unvana sahip, kiralık kalemler ve/veya
vicdanlar.
Sözde İslamcı görünümlü bir
iktidarımız var; tüm söylemleri kapitalist, tüm uygulamaları Batıcı. Ne kadar
yüksek sesle Gazze bağırtıları yapsalar da, İsrail yanlısı tavırlarını
gizleyemiyorlar. ‘Üst
akıl’ ile kavgalı bir görüntü vermeye çalışsa da O’nun
sözünden asla çıkamıyor ve ne derse o oluyor. Fakir-fukara söylemini
konuşmalarının mihveri edinseler de, gemiciklerin duyulmasına mani olamıyorlar.
Asıl kaos bizi yönetenlerin kafasında yaşanıyor hasılı. Kendilerini unutmuş, ne
yaptıklarını bilmeyen cehalet içinde ve sahip oldukları devlet gücünü
acımasızca kullanmaktan çekinmeyen azılı bir güruh (17/25 Aralık’tan sonra
örneği bolca görülmüştür). Ne olursa olsun, kazanmaya
odaklanmışlar. Her sözü söylemek mubah, her hakareti yapmak mekruh. Kendileri
kaybetmesinler de, kazan-kazan politikasına razılar. Soru: niye ille de kazanmak?
Cevap asla hizmet iştiyakı olamaz. Yüce Divan’dan kurtulmak telaşı olabilir.
Şimdi dönelim birinci
paragrafa ve ‘kaos’ yönetimine.
Yeni dünya düzeninde kaos,
hayatı tanzim etmede vaz geçilmez bir siyaset aracı. Siyasetten uzaklaşıp,
insan hayatının tek tek incelenerek, nizamı anlamaya yönelmek de bizim
amacımız.
Karşı olduklarımız, kabullerimiz
bir de bakmışız ki, tamamı yanlış, tamamı olmaması gereken inançlar. Hepsini
unutup, medeniyet ufuklarına yapıtaşı olacak, Hakk’a âşık, ilme aşina, asrın
ötelerine geçmiş, ulvi fikirlerle mücehhez olarak, iman kalesini
sağlamlaştırarak, tüm çalışmaları hayatı güzelleştirme yolunda olan basit,
basit olduğu kadar da karmaşık muhteşem insan yapısının inşasına harcayan bir
insan ve topluma doğru…
Doğru daima Hakk
katındadır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder