14 Mayıs 2015 Perşembe

‘Sosyal Kaos’ Yazısına Devam edelim


Bir bakıma dünya ömrü ‘kaos’ yönetiminden ibarettir. Öylesi bir kaos ki, iyi dediklerimizle, kötü dediklerimiz dolduruyor hayatımızı ve her ikisi hakkında da tam bir bilgiye sahip değiliz. Kargaşa da buradan çıkıyor. Bilgisizlikten. Ya da, sahip olunan bilginin nasıl ve nerelerde kullanılacağını bilememekten.

Yiğit Bulut Star gazetesindeki 12 Aralık 2014 tarihli yazısında şunları söylüyordu: “Güçlenen Doğu gerçeği Türkiye’yi Batı ile birlikte bazı alanlarda zorlasa da aslında çok önemli fırsatlara da imkân veriyor -verecek-… böyle bir “kaos” görünümlü gerçeklik içinde, yeni bir teze ve değişimi kapsayan yeni bir paradigmaya ihtiyacımız var.” Bu cümledeki ifşaatı görelim. Düğüm şurada: ‘kaos görünümlü gerçeklik!’. Masum gibi görünen bu cümleyi, İstersek şöyle de anlamak mümkün; gerçek diye ortaya sürdüklerimiz, kaos ortamını yaratmak ve güçlendirerek devam ettirmek için gözleri boyayan yalanlardan ibarettir.

Şu tespiti yapmak hakkımızdır artık; siyasetçinin hayat dayanağı olarak kaos, bilinçli bir şekilde yaratılır. Geleceğini karmaşada gören yüce güç, insanların zihinleriyle oynayarak, kaostan çıkmak için ne yapmaları gerektiğini, ulaşılması imkânsız hedefleri göstererek anlatır ve kabul ettirir. Taraftarlarının mutluluk katsayısını artırmanın yolu, onları derin hayallere daldırmaktır. Hayalleri süsleyen ise, gösterilen kargaşa ortamının, bir süre sonra ortadan kaldırılacağıdır. Oysa bilmezler ki, devri sona eren bir kaos yaratıcısının yerine, hemen yenisi inşa edilecek ve piyasaya salınacaktır.

ABD gibi ülkelerin gelecek planlayıcıları hazırladıkları raporlarda, 10 yıl sonra, 20 yıl sonraki olagelecekleri tahmin ederek insanları (toplumu) o hale alıştırırlar. Terörizmden bahsederler, ekonomik krizlerden bahsederler, ülkelerinin uzaklarındaki ülkelerde meydana gelmesi muhtemel gelişmelerden bahsederler, terörist saldırılara karşı devletlerin birleşeceğinden bahsederler, öylesi bir korku yayarlar ki, bunları bilenlerin işbaşında bulunmasından başka bir yol yoktur halkın gözünde. Öyleyse onları desteklemeye devam. Zaten, söyletilmek, inandırılmak istenen de budur.

Milletvekili aday adaylığını da deneyen Profesör unvanlı yandaş gazete yazarı şunları yazmıştı 1 ekim 2014 tarihinde: “Bir süredir ülkemizde siyasi kriz çıkarmaya çalışan, fakat bir türlü başarılı olamayan çıkar grupları, ekonomimize kaos görüntüsü oluşturmak amacıyla tekrar harekete geçmiş bulunuyor.” Nasıl da kesin kanaat bildiriyor cümlesi bu Rektörlük makamında oturan kişinin. Peki, demezler mi adama, ‘kimmiş bunlar, açıkla hele’, açıklayamaz, çünkü gerçekte bu ortamı yaratmaya çalışan tam da kendisi. Millete korku salıyor, aman diyor, aman desteğinizi çekmeyin iktidardan, yoksa perişan olursunuz. Bu cümlenin manası budur. Yoksa açıkla bakalım Sayın Prof. Kimmiş bu kaos çıkarmak isteyen çıkar grupları. Kaldı ki, çıkar gruplarının iktidar gücünden başka, diğerlerine yaslandığı görülmüş müdür?

Örnekteki Profesör kulağına üflenen sahte istihbarı verilerle ve iktidar partisini destekleyenlerin tarafını sıkılaştırmak üzere, insanları, gerçekten bu iktidarı zayıf göstermek için ekonomik kriz çıkartmak isteyenlerin varlığına inandırmak istiyor. Böylece o insanlarda tarafını desteklemek için, düşmanlarına karşı saflarını sıklaştıracak. Olay budur. Demek ki, gerçek kaosu çıkartmak isteyenler, sözü dinlenecek olan özellikle akademik unvana sahip, kiralık kalemler ve/veya vicdanlar.

Sözde İslamcı görünümlü bir iktidarımız var; tüm söylemleri kapitalist, tüm uygulamaları Batıcı. Ne kadar yüksek sesle Gazze bağırtıları yapsalar da, İsrail yanlısı tavırlarını gizleyemiyorlar. ‘Üst akıl’ ile kavgalı bir görüntü vermeye çalışsa da O’nun sözünden asla çıkamıyor ve ne derse o oluyor. Fakir-fukara söylemini konuşmalarının mihveri edinseler de, gemiciklerin duyulmasına mani olamıyorlar. Asıl kaos bizi yönetenlerin kafasında yaşanıyor hasılı. Kendilerini unutmuş, ne yaptıklarını bilmeyen cehalet içinde ve sahip oldukları devlet gücünü acımasızca kullanmaktan çekinmeyen azılı bir güruh (17/25 Aralık’tan sonra örneği bolca görülmüştür). Ne olursa olsun, kazanmaya odaklanmışlar. Her sözü söylemek mubah, her hakareti yapmak mekruh. Kendileri kaybetmesinler de, kazan-kazan politikasına razılar. Soru: niye ille de kazanmak? Cevap asla hizmet iştiyakı olamaz. Yüce Divan’dan kurtulmak telaşı olabilir.

Şimdi dönelim birinci paragrafa ve ‘kaos’ yönetimine.

Yeni dünya düzeninde kaos, hayatı tanzim etmede vaz geçilmez bir siyaset aracı. Siyasetten uzaklaşıp, insan hayatının tek tek incelenerek, nizamı anlamaya yönelmek de bizim amacımız.

Karşı olduklarımız, kabullerimiz bir de bakmışız ki, tamamı yanlış, tamamı olmaması gereken inançlar. Hepsini unutup, medeniyet ufuklarına yapıtaşı olacak, Hakk’a âşık, ilme aşina, asrın ötelerine geçmiş, ulvi fikirlerle mücehhez olarak, iman kalesini sağlamlaştırarak, tüm çalışmaları hayatı güzelleştirme yolunda olan basit, basit olduğu kadar da karmaşık muhteşem insan yapısının inşasına harcayan bir insan ve topluma doğru…

Doğru daima Hakk katındadır…



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...