5 Mayıs 2015 Salı

Karmakarışık Ülke, Bulanık Zihinlerle…


Ortadoğu’da mezhep kışkırtıcılığı ile halkları birbirine düşürdüler. Çoğunluğu aşiret, oba, akraba yapılanması ve dayanışması içinde yaşayan Ortadoğu toplumlarını, radikal mezhep düşüncelerinde ayrıştırmayı başardılar. İnanç üzerinden düşmanlık tetiklemek de gayet basittir. Özellikle cahil bırakılmış ve düşünme yeteneği köreltilmiş kitleler üzerinde, bir de buna aç bırakılmış sözünü de eklersek, tablo tamamlanmış olur.

Türkiye’de de denenen aynı oyundur. Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da başarmak üzereydiler. Basiret-i millet devreye girdi de tuzağa düşmekten kurtulduk. Yakın tarihimizdeki bu ihanet hareketinde de aynı taktiği kullandılar: Alevi-Sünni ayırımcılığı. Lakin günümüz farklı, en etkili ve yetkili makamdakiler körüklüyor mezhep farklılığını, yıllardan beri etnik kimlikler üzerinde yıkıcı propaganda yaptıkları gibi. Alevi misin, bunu yüksek sesle taraftarları arasında dillendirirse, bir düşmanlık tohumu ister istemez dikilmiş olur. Diğer yandaşların televizyonlarında da akşam-sabah profesör unvanlı hoparlörler tarafından tekrar edilmesi de, kin tohumunu sulamak ve yeşertme-büyütme faaliyetinden başkası olamaz.

CHP Genel Başkanı’nın alevi olması da, kitlelerinin ayakta tutulması açısından, hazır düşman tipolojisinin harekete geçirilmek istenmesinden başka bir şey olamaz. Devlet gücünün katlettiği bir sabinin ailesinin Alevi oluşu bile, meydanlarda taraftarının tahkim edilmesi amacıyla rahatlıkla kullanılabiliyor. Ne günlere kaldık Ya Rabbi. Nedir, ne günah işledik ki, sağanak sağanak yağıyor belalar üzerimize. Kendi ellerimizle oy vererek başımıza geçirttiğimiz kişiler eliyle!.

Genel seçimlere giderken, süratle oy kaybettiği anlaşılan iktidar partisinin, tekrar iktidar koltuklarını doldurabilmek adına, muhatap olduğu toplumun isteklerine ve zevklerine göre söylem geliştireceği tabiidir. Oy verenlerini de sağlamlaştırmanın yolu, onların dikkatlerinin tarif edilmiş belli bir düşmana odaklamaktır. Tam bu nokta ise, mezhep farklılığının, etnik farklılığın dillendirileceği noktadır.

Meclisten kavga-dövüş çıkartılan güvenlik yasasının ne kadar haklı bir çıkışının olduğunu her fırsatta söylemeleri nedendir? Sorusuna doğrusu bir tarafın, faşist diktatörlük kurulma çalışmaları söylemini tekrar etmek istemeyiz. Ama dikkatlice takip ve dinleme sonrası maalesef bu sonuca ulaşılmaktadır. Bu yazıyı okuduğunuz sırada henüz milletvekili listeleri kesinleşmemişti. Sanırım, sadece iktidar partisinde değil, diğer siyasi kurumlarda da bulunduğu yerden hoşnut olmayanlarla, listelerde yer bulamayanların kavgaya tutuşacağını tahmin etmek zor olmayacaktır. Zaten, patlama da burada olacaktır. Şimdi bu insanları zapt etmenin yolunu, bir daha iktidar olacağına hangi parti inandırabilirse daha kolay bulacaktır. Devlet makamlarında koltuklar, iş adamlarına ihaleler falan, filan. Ve şu kanaatimi de belirtmeliyim ki, bu insanların kahir ekseriyeti yeteneksiz ve işe yaramaz insanlar.

Geçenlerde bir hesap yaptık, siyasi partilere müracaatla milletvekili adayı olmak isteyenlerin sayısı 30 Bin civarında. Dedik ki, bizim bu kadar yetenekli, muhteşem insanımız var da, memleket niye bu halde? Cevaplayamadık. Oysa iyi, dürüst, yetenekli, tuttuğunu koparır insanların sayısı, milyonda bir olsa bile bu ülke uçar. Demek ki, ‘Ben Milletvekili Olmak istiyorum’ diyerek ortaya çıkmak değil. ‘Sen bizim milletvekilimiz ol’ diyerek adayların belli olması gerekir. Bu noktaya gelmemiz lazım.

Türkiye çapında elektrikler kesiliyor, 10 gün geçmesine rağmen sebep belli değil. Suçluyu bulmak isteyen Savcı’yı, suçlunun bulunmasını isteyenler katlediyorlar! Sebep belli değil, iktidar partisinin binasına eli silahlı ve bayrağına Zülfikar resmi yapmış bir kişi giriyor meczup deyip geçiyoruz, kimdir, niye yaptı belli değil, ismi ve resmi daha önce televizyonlardan bildirilen bir kadın gün ortasında polis karakolunu güya basıyor silahını gösterdiği anda da öldürülüyor! Garip mi garip bir durum. Bu da belli değil, ne emniyetten bir açıklama, ne bir siyasiden yorum yok, sebep belli değil.  Fener Bahçe otobüsü silahla taranıyor, şoför yaralanıyor ve zorla otobüsü durdurabiliyor. İki gün sonra iki kişinin yakalandığı haberlerde yer alıyor. Niçin yaptıkları belli değil. Allah koruması devreye girmemiş olsaydı, bugün bütün dünyanın konuştuğu ve yorumladığı olay bu olacaktı. (Not: Trabzonspor-Fenerbahçe arasında hesaplaşılamayan kupa davasının uzatılmasını kim/kimler sağlamıştı?)

Belli olmayanlar bunlarla sınırlı değil hayatımızda. 13 yıldır oy veriyoruz, niye verdiğimiz belli değil. Çocuğumuz sınava giriyor, iktidar ortakları soruları çalıyorlar, yandaşlara sorular veriliyor, bizim çocuğumuz dışarıda kalıyor, onların çocukları işe giriyor, okullara yerleşiyor, mağduriyeti yaşayanların seslerinin çıkmama sebebi belli değil. Sırf bu örnekte anlatılan olaylar nedeniyle, dünyanın başka ülkelerinde hükümetlerin yıkılması gerektiği halde bizde kimsenin tındığı yok. Sebep? Belli değil. Mektep sıralarında öğretmişlerdi: ‘ister savaş, ister barış / vermem ondan bir karış’ sözünü ezberlerimize almışız, fakat ezberin bir işe yaramadığı buradan da belli oldu. Ege denizinde 16 adayı Yunanlılar işgal etmişler, sesi çıkan yok. Ne oldu ezberlerimize? Belli değil.

Asıl yazmak istediklerimiz bu sayfada okuduklarınız değil. Nasıl oldu da buralara geldik?


Belli değil.

2 yorum:

  1. Atila Göray:
    Ortadoğuda mezhepler arası çatışmanın hiç yaşanmadığı Suriye ye özellikle saldırılar yapıldı her anlamda. Suriye nin resmi mezhebi Sünniliktir. Bunu her arkadaş bilmeyebilir... Suriye de Diyanet işleri Sünni İmam Müftüye bağlıdır.. Sünni Arap’ından, Alevi Arap’ına - Hristiyan Arap’ından diğer azınlıklara kadar her Din ve mezhep Sünni Müftüye bağlıdır.. Böylesine Dinler ve Mezhepler arası özgürlüğün ve laikliğin olduğu Suriye özellikle hedef gösterildi. Çünkü Suriye nin Türkiye ile de direk bağları vardı. Düşünülen şey Suriye bölündüğü zaman Türkiye’nin de direk bölüneceği ve mezhepler arası çatışmaların başlayacağı tahmin edildi.. Ama oyunu Başkan Esad bozdu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatih Serdar Akıncı :
      Atila Göray dediklerine aynen katılıyorum.. hatta Suriye’de diyanet teşkilatı ve din eğitimi müfredatı özellikle Hanefi içtihatlarına göre belirlenmiştir, gayrimüslim azınlıklar dışında hiçbir Müslüman cemaat veya tarikata ayrıcalık verilmeden tek geçerli mezhep nüfusa orantılı olarak Hanefiliktir... Esad'ın bağlı olduğu Nusayri’lik dahi hiçbir resmiyet almamıştır hatta bu konuda Nusayrilerin dernek veya dergâh açmaları dahi yasaktır, Cami dışında bir ibadet merkezi geçerli sayılmamıştır... Suriye'de geçerli mezhep anlayışı dışında mezhepçilik yapmak en büyük anayasal suçlardan sayılıyordu...

      Sil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...