Ortadoğu’da mezhep
kışkırtıcılığı ile halkları birbirine düşürdüler. Çoğunluğu aşiret, oba, akraba
yapılanması ve dayanışması içinde yaşayan Ortadoğu toplumlarını, radikal mezhep
düşüncelerinde ayrıştırmayı başardılar. İnanç üzerinden düşmanlık tetiklemek de
gayet basittir. Özellikle cahil bırakılmış ve düşünme yeteneği köreltilmiş
kitleler üzerinde, bir de buna aç bırakılmış sözünü de eklersek, tablo
tamamlanmış olur.
Türkiye’de de denenen aynı
oyundur. Sivas’ta, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da başarmak üzereydiler. Basiret-i
millet devreye girdi de tuzağa düşmekten kurtulduk. Yakın tarihimizdeki bu
ihanet hareketinde de aynı taktiği kullandılar: Alevi-Sünni ayırımcılığı. Lakin
günümüz farklı, en etkili ve yetkili makamdakiler körüklüyor mezhep
farklılığını, yıllardan beri etnik kimlikler üzerinde yıkıcı propaganda
yaptıkları gibi. Alevi misin, bunu yüksek sesle taraftarları arasında
dillendirirse, bir düşmanlık tohumu ister istemez dikilmiş olur. Diğer
yandaşların televizyonlarında da akşam-sabah profesör unvanlı hoparlörler
tarafından tekrar edilmesi de, kin tohumunu sulamak ve yeşertme-büyütme
faaliyetinden başkası olamaz.
CHP Genel Başkanı’nın alevi
olması da, kitlelerinin ayakta tutulması açısından, hazır düşman tipolojisinin
harekete geçirilmek istenmesinden başka bir şey olamaz. Devlet gücünün
katlettiği bir sabinin ailesinin Alevi oluşu bile, meydanlarda taraftarının
tahkim edilmesi amacıyla rahatlıkla kullanılabiliyor. Ne günlere kaldık Ya
Rabbi. Nedir, ne günah işledik ki, sağanak sağanak yağıyor belalar üzerimize.
Kendi ellerimizle oy vererek başımıza geçirttiğimiz kişiler eliyle!.
Genel seçimlere giderken,
süratle oy kaybettiği anlaşılan iktidar partisinin, tekrar iktidar koltuklarını
doldurabilmek adına, muhatap olduğu toplumun isteklerine ve zevklerine göre
söylem geliştireceği tabiidir. Oy verenlerini de sağlamlaştırmanın yolu,
onların dikkatlerinin tarif edilmiş belli bir düşmana odaklamaktır. Tam bu
nokta ise, mezhep farklılığının, etnik farklılığın dillendirileceği noktadır.
Meclisten kavga-dövüş
çıkartılan güvenlik yasasının ne kadar haklı bir çıkışının olduğunu her
fırsatta söylemeleri nedendir? Sorusuna doğrusu bir tarafın, faşist diktatörlük
kurulma çalışmaları söylemini tekrar etmek istemeyiz. Ama dikkatlice takip ve
dinleme sonrası maalesef bu sonuca ulaşılmaktadır. Bu yazıyı okuduğunuz sırada
henüz milletvekili listeleri kesinleşmemişti. Sanırım, sadece iktidar
partisinde değil, diğer siyasi kurumlarda da bulunduğu yerden hoşnut
olmayanlarla, listelerde yer bulamayanların kavgaya tutuşacağını tahmin etmek
zor olmayacaktır. Zaten, patlama da burada olacaktır. Şimdi bu insanları zapt
etmenin yolunu, bir daha iktidar olacağına hangi parti inandırabilirse daha
kolay bulacaktır. Devlet makamlarında koltuklar, iş adamlarına ihaleler falan,
filan. Ve şu kanaatimi de belirtmeliyim ki, bu insanların kahir ekseriyeti
yeteneksiz ve işe yaramaz insanlar.
Geçenlerde bir hesap
yaptık, siyasi partilere müracaatla milletvekili adayı olmak isteyenlerin
sayısı 30 Bin civarında. Dedik ki, bizim bu kadar yetenekli, muhteşem insanımız
var da, memleket niye bu halde? Cevaplayamadık. Oysa iyi, dürüst, yetenekli,
tuttuğunu koparır insanların sayısı, milyonda bir olsa bile bu ülke uçar. Demek
ki, ‘Ben Milletvekili Olmak istiyorum’ diyerek ortaya
çıkmak değil. ‘Sen bizim milletvekilimiz ol’ diyerek
adayların belli olması gerekir. Bu noktaya gelmemiz lazım.
Türkiye çapında elektrikler
kesiliyor, 10 gün geçmesine rağmen sebep belli değil. Suçluyu bulmak isteyen
Savcı’yı, suçlunun bulunmasını isteyenler katlediyorlar! Sebep belli değil,
iktidar partisinin binasına eli silahlı ve bayrağına Zülfikar resmi yapmış bir
kişi giriyor meczup deyip geçiyoruz, kimdir, niye yaptı belli değil, ismi ve
resmi daha önce televizyonlardan bildirilen bir kadın gün ortasında polis
karakolunu güya basıyor silahını gösterdiği anda da öldürülüyor! Garip mi garip
bir durum. Bu da belli değil, ne emniyetten bir açıklama, ne bir siyasiden
yorum yok, sebep belli değil. Fener
Bahçe otobüsü silahla taranıyor, şoför yaralanıyor ve zorla otobüsü
durdurabiliyor. İki gün sonra iki kişinin yakalandığı haberlerde yer alıyor.
Niçin yaptıkları belli değil. Allah koruması devreye girmemiş olsaydı, bugün
bütün dünyanın konuştuğu ve yorumladığı olay bu olacaktı. (Not:
Trabzonspor-Fenerbahçe arasında hesaplaşılamayan kupa davasının uzatılmasını
kim/kimler sağlamıştı?)
Belli olmayanlar bunlarla
sınırlı değil hayatımızda. 13 yıldır oy veriyoruz, niye verdiğimiz belli değil.
Çocuğumuz sınava giriyor, iktidar ortakları soruları çalıyorlar, yandaşlara
sorular veriliyor, bizim çocuğumuz dışarıda kalıyor, onların çocukları işe
giriyor, okullara yerleşiyor, mağduriyeti yaşayanların seslerinin çıkmama
sebebi belli değil. Sırf bu örnekte anlatılan olaylar nedeniyle, dünyanın başka
ülkelerinde hükümetlerin yıkılması gerektiği halde bizde kimsenin tındığı yok.
Sebep? Belli değil. Mektep sıralarında öğretmişlerdi: ‘ister savaş, ister barış / vermem ondan
bir karış’ sözünü ezberlerimize almışız, fakat ezberin
bir işe yaramadığı buradan da belli oldu. Ege denizinde 16 adayı Yunanlılar
işgal etmişler, sesi çıkan yok. Ne oldu ezberlerimize? Belli değil.
Asıl yazmak istediklerimiz
bu sayfada okuduklarınız değil. Nasıl oldu da buralara geldik?
Belli değil.
Atila Göray:
YanıtlaSilOrtadoğuda mezhepler arası çatışmanın hiç yaşanmadığı Suriye ye özellikle saldırılar yapıldı her anlamda. Suriye nin resmi mezhebi Sünniliktir. Bunu her arkadaş bilmeyebilir... Suriye de Diyanet işleri Sünni İmam Müftüye bağlıdır.. Sünni Arap’ından, Alevi Arap’ına - Hristiyan Arap’ından diğer azınlıklara kadar her Din ve mezhep Sünni Müftüye bağlıdır.. Böylesine Dinler ve Mezhepler arası özgürlüğün ve laikliğin olduğu Suriye özellikle hedef gösterildi. Çünkü Suriye nin Türkiye ile de direk bağları vardı. Düşünülen şey Suriye bölündüğü zaman Türkiye’nin de direk bölüneceği ve mezhepler arası çatışmaların başlayacağı tahmin edildi.. Ama oyunu Başkan Esad bozdu
Fatih Serdar Akıncı :
SilAtila Göray dediklerine aynen katılıyorum.. hatta Suriye’de diyanet teşkilatı ve din eğitimi müfredatı özellikle Hanefi içtihatlarına göre belirlenmiştir, gayrimüslim azınlıklar dışında hiçbir Müslüman cemaat veya tarikata ayrıcalık verilmeden tek geçerli mezhep nüfusa orantılı olarak Hanefiliktir... Esad'ın bağlı olduğu Nusayri’lik dahi hiçbir resmiyet almamıştır hatta bu konuda Nusayrilerin dernek veya dergâh açmaları dahi yasaktır, Cami dışında bir ibadet merkezi geçerli sayılmamıştır... Suriye'de geçerli mezhep anlayışı dışında mezhepçilik yapmak en büyük anayasal suçlardan sayılıyordu...