Devleti yönetme
kademelerine oturan iki tür adamdan bahsedebiliriz.
1. Devlet adamı. 2. Siyasetçi.
İlkelerinin etrafında,
inançlarının uğrunda, sevgilerinin tetiklemelerinde olup, millet – devlet
menfaatini göz önünde bulunduran devlet adamı, zamanın gelişmeleri, ilmin
ilerlemelerine uygun değişim ve gelişimin dışında, temel olarak kabul ettiği
ilkeleri göz ardı etmeyip, öz’de değişiklik olmamakla, sıfatlardaki gelişimi
hayatına ölçüp biçerek denk getirendir. Diğerkâmdır, kendisini hiç düşünmediği
gibi, evladı, yakını, hısım-akrabasını da düşünmez. Emaneti sahibine teslim
etmek en birinci vazifesidir. Yorgunluk duyduğunu hissettiği an görevinden
alının akıyla ayrılır, elbette devlet büyüktür ve devletin koltuğu asla boş
kalmaz. Aslan yatağının boş kalmayacağı gibi.
Dün ne söylediği önemli
olmayan, kaypak, güven vermeyen, toplumun nabız atışlarını yakından takip
ederek, onların hoşlarına gidecek lafları rahatlıkla edebilen, toplum nazarına
hoş gelecek, hareketleri kameralar önünde kolaylıkla yapabilen, yarın için
neler olacak, neler yapabilirim değil, bugün bu koltukta nasıl oturabilirim
endişesini daima taşıyan, bastığı yerin kaygan zemin olduğunun farkında olup,
tüm alternatif destekçilerini rahatlıkla doyurabilen ilginç bir tiptir ikinci
sınıftaki adam tipi. Bunun hayatı hep ‘gibi’ olmak, ‘mış’ gibi yapmak olan
aldatma üzerine kurulu olduğundan, çoğunlukla aldatılanlar sınıfındandır. Hatta
bunu itiraf etmekte de bir beis görmezler, çünkü halkın zekâsının unutmayla
malul olduğunu sanırlar.
Bir gün gelip dünyada
yaptıkları “hayırlarına karşılık
mükâfat, kötülüklerine karşı ceza” alınacağını 2. Tip çok sık
tekrarlasa da, bu inanca yürekten sahip olanın birinci tip devlet adamı
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Birisi sadece dilinden siyasi menfaat
temini maksadıyla tekrarlar, diğeri ise gönülden tatbik eder. Dikkatli bakan
göz, her iki tipi rahatlıkla ayırt edebilir. Çok konuşanın, sakladığı bir
eksikliği muhakkak vardır. psikoloji ilmiyle sabittir ki, kalabalıklara karşı
sesi fazla çıkanın haklı ve doğru olduğu kanaati yaygındır. Az ve öz konuşanın
ise, neredeyse dinlenilecek vasıfta olmadığını söyleyecekler. Nitekim
demeçlerini sahip oldukları medya ortamlarında yayınlamayanlar, o siyasinin
neden konuşmadığını bile rahatlıkla sorgulamışlardır. Böyledir.
2. tipin destekçisi bütün
zamanlarda fazladır. Uydurulmuş bir ‘merkez’
lafının
ardına sığınan kalabalıklar, menfaatleri öyle uygun gördüğü için, lafazanın
yalanlarına aldırış etmezler. ‘Çalıyor
ama çalışıyor’ gibi ucube sığınıklara yaslanarak, ‘yapıyorsa vardır bildiği’
gibi, uhreviyete anlam çalan kaçamaklar içindedirler.
Hâlbuki ‘merkez’in asıl
temsilcisi, ‘Devlet adamıdır’. Bu tip adamlar, işi merkezinden yakalamaya çaba
gösterir, hizmetlerinde merkezden başlayarak, dairenin tamamını kapsayacak
planlar yaparlar. Kayırmacılık, yakına öncelik, hısıma birincilik, destekçiye
paketler, yandaşa havuzlar, oğullara kutular gibi işlemlere tevessül etmez,
teklif edenleri de yanından anında uzaklaştırır.
‘Halka hizmet, Hakk’a hizmettir’ kelamı. Biri
dilinden hiç düşürmez ve fakat hizmetini, eşine, ayaline, yakınına,
destekçisine yapar. Diğeri ise, bu kelamı meydanlarda hiç kullanmasa da, fiilen
manasını yaşar. Yaptığı işin nereye varacağını, kimin için yapıldığının bilincindedir.
Yaratılış Hakk’tır. Zira yaradan Hakk’tır. Kimsenin hakkına el uzatamayacağı
gibi, kendisine emanet bırakılmış kamunun ortak mallarının da idaresinde
adaleti ile hükmeder. Herkesin hakkını, hak ettiği ölçüde dağıtmaya gayret
eder. Bir sana, iki bana yönteminin yanına bile yanaşmaz. Teklif edenleri
yanından uzaklaştırır.
Birinci tip Devlet Adamı,
adaletiyle davranır. Suç işleyenin cezasının tam olarak verilmesi ve bu cezanın
insanlık onuru içinde çekilmesi için gerekli tedbirleri alır. Adaletinin ulaştığı
yerde Hakk vardır. Yönetmekle sorumlu olduğu vatan parçasının bir noktasına
adaleti ulaşmadığı takdirde, çürümenin başlayacağını (başladığını)
bilir
ve artık ayrılma vaktinin geldiğini düşünür ve gereğini yapar. Çünkü adalet
mülkün temelidir.
İkinci tip siyasetçi ilim
kavramını hiç ağzına almaz, gerek de yoktur. Hacıları, hocaları, imamları,
sakallıları devlet dairelerine doldurur, bunu gören halk “–aaa ne iyi etti, imamlar memur oldu,
işlerimiz düzeldi..” gibi sözlerle avunurlar. Birinci tip
adam ise, ilim yolundan ayrılmaz zira imanı böyle emrediyordur. İşi ehline
bırakır, memuru seçiyorken kılı kırk yararcasına dikkat gösterir. Bu
yakınımdır, bu akrabamdır, şu oğlumdur, öbürü damadımdır, komşunun çocuğudur,
destekçimdir.. Gibi düşüncelere kapılmaz. İçlerinden hangisi layık ise, o işi
ehliyetlisine tevdii eder. Bu konuda da kimsenin gözünün yaşına bakmaz. Devlete
atamalar durumlarında ve kamu malının pay edilmesi sırasında katı yürekli,
acımasız olduğunu herkes bilir, bu yüzden de kimse itiraz edemez.
****
Bu yazı, devlet adamının
vasıflarını saymak üzere yazılmamıştır.
Pek yakında devlet
makamlarına adamlar seçeceğiz. Hiç olmazsa bir-kaç vasıf anlatımıyla nasıl bir
tipi seçmemiz lazım geldiğini vurgulamak istedik.
Eminim ki, bu yazıyı
okuyanlar birinci tip devlet adamını seçeceklerdir. Okuyanlar, okuyamayanlara
anlatabilirlerse onlarında birinci tip devlet adamına oy vereceği kesindir.
Doğruyu bilen Daima
Allah’tır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder