Yezit, Ehl-i Beyt kinini
camilerde vaazlara varana kadar kusmaya devam etmişti. Vaazlar tam anlamıyla
beyin yıkama, Yezit’in istediği yönde Müslümanları ayarlama propagandasından
ibaretti. Yeryüzüne ne kadar diktatör gelmişse ortak yanları etkili
propagandayı kullanabilme yetenekleridir. Firavun hali. Allah ile bilek güreşi
yapma isteği. En kuvvetlinin kendisi olduğunu ilan etme isteği. Ortadoğu’da
Yezit yanlılarının Müslümanlara yaptıkları da farklı değil. Tekbir getirerek
kafa kesiyorlar, tarihi eserleri balyozlarla kırıyor. Ne adına? Din!. Amaçları
nedir bu güruhun? İslam’ı bidatlerden arındırarak Hz. Muhammed (sav) ve halifeler
dönemindeki din anlayışını yeniden dünyaya egemen kılmak. Tıpkı, Suudi
atalarının başlangıçta, İngiliz desteği ile yaptıkları gibi, uygulanması ise
kendilerinden olmayan herkesi kâfir yaftalamak ve kelle kesmeye devam etmek.
Yaptıkları etkili propagandayla dünyanın her tarafından militan sağlamaktalar.
Anlatılan bu durumdan
Allah’a sığınırız.
****
Propaganda amaçlı olarak
STK dedikleri örgütleri kuruyorlar ve mantar gibi, her yerde ve her konuda yayılıyorlar.
Bu STK yöneticilerini radyolara, televizyonlara çıkartarak programladıkları
konularda yalan söyletiyorlar ki, bu durumu Ergenekon soruşturmaları sırasında
sıkça şahit olduk. Gece gündüz aralıksız yalanlarını devam ettirdiler.
Seçimlere gidiyorken şimdi de, siyasi getirim hesaplı yalanlarını yine bu dernekler
vasıtasıyla kullanıyorlar. Çünkü yalan Goebbels’in dediği gibi: “Gerçek, sürekli tekrarlanan yalandır.”
Yalan kısa vadede
kazandırır. Ancak gelecekte yalanın öğrenilmesi ile her şey terse dönecektir.
Bu itibarla yalandan kaçınmak şerefli insanların yoludur.
Metin Boşnak’ın şu cümlesi
ne de güzel özetliyor meramımızı:
“Başarılı bir propaganda mekanizması, uyanışı uykuya dönüştürmekte ne iyi
yoldur.” (haber7,31.7.2011)
Abdullah Alagöz’de; “Kitle ulaşım araçlarının yoğun bir şekilde
insan iradesini algı dönüşümüne zorladığı, kara propaganda ve bilgi çarpıtma
gibi psikolojik harp tekniklerinin çepçevre sardığı insan, var oluş
mücadelesiyle karşı karşıyadır.” (14.2.2014,
turansesi.com) demektedir.
****
Propaganda öylesine düzenliyor
ki hayatımızı, doğru, iyi, güzel diye sarıldıklarımızın önemli bir kısmı,
anlayarak, idrak ederek, gerçekten okuyarak anlamını öğrendiğimiz vakit,
gerçekte bizim dünyamızın dışında, inançlarımıza ters, kabullerimize aykırı
şeyler söylediğini fark edeceğiz. Ziyadesiyle, yazar, çizer, şair, felsefeci,
sosyolog kısmında böylesi işler gelir başımıza. Anlayamayız, bir arkadaşımız ya
da sevdiğimiz bir dernek, basımevi gibi bir kurum tavsiye ettiği kitaplar,
yazarlar başımıza büyük dertler açar. Bir de bunların renkli ekranlarda
reklamları varsa, dayanmak neredeyse imkânsızdır. Bu konuda örnek vermekten
imtina ediyorum, kavgaya neden olmamak için.
****
Bazı büyük zevatın
sohbetlerinden veya yazılarından bazı parçaları, cümleleri, kelimeleri alarak,
o zatın aleyhinde propaganda konusu yapılması ne kadar ahlaksızca bir iştir.
Bunun örneklerini, Ehl-i Beyt mensupları, Hacı Bektaş-ı Velî, Mevlana, Atatürk
gibi büyük zatlarda görüyoruz. Her birisinin hakkında olumsuz, aleyhlerinde
propaganda vasıtası yine kendilerine ait yazılardan alınmış birkaç kelimelik
cümleciklerle yapılmıştır. Biz bu duruma, gıybet, iftira, yalancılık diyoruz.
Bu tür propagandanın insanlık ve vicdana aykırı ve Allah nazarında haram
sınıfından sayıldığını da belirtmeliyiz.
Nobel edebiyat ödülü
verilen romancımız Orhan Pamuk’un ödüle, “Türkler bir buçuk milyon Ermeni’yi kesti” sözüyle
ulaştığını da hatırlatırım. Benzer bir yalan propaganda yolunu da Elif Şafak,
hiç bilmediği, hiç anlamadığı güya Mevlana ve aşkı anlattığı romanında
karşılaşıyoruz ki, Dücane Cündioğlu, “Elif Hanım, romanınızı dikkatle okudum, ve şu kanaate vardım ki siz
sanat değil, resmen propaganda yapıyorsunuz! Ortak değerlerimizin içini
boşaltmakla kalmıyor, o boşalan alana, sözüm ona aşk diye diye modernliğin en
çiğ, en batıl inançlarını boca ediyorsunuz.”
diyerek eleştiriyordu. (30 Ağustos 2009, Yenişafak)
Propagandaya yönelerek
yıkma ve zehirleme işlerine girişenler, sahip oldukları sanatı ilimi ve
teknolojiyi kullanırlar. Yetenekleri dâhilinde bulunan güzel cümleler kurma,
şiirler yazma gibi imkânlarla insan zihnini bulandırıcı eylemlere
girişmekteler. İyi ve güzel işler yapılması, insanları doğru yola iletecek
manaları anlatmak üzere verilmiş güzel sanatları yanlış yollarda kullanmak,
zihinleri bulandırarak insanları ve toplumu istenilen yönde eğip bükmeye
harcamak, Allah’a ihanet değil de nedir?
****
Propagandacının amacı,
hâkim kültürü gasp ederek, bu kültür dairesinde yaşayanlara kendi çıkarlarını
söyletmektir. Ki, bu durumun gerçekleştirilmesi başarıldığının göstergesidir.
Oysa hâkim kültürü gasp
etmek yanlıştır. Zaten, doğruyu olduğu gibi aktarmak yoluyla kendini anlatanın
asla böyle bir amacı olamaz.
O kültürü köreltmek değil,
o kültür içinde adam gibi yaşamayı becerebilmek.
Yalandan kaçınarak,
hedefleri, doğruları, bildiklerimizi olduğu anlatarak kendimizi kabul ettirmek
en sağlıklı yoldur.
****
İsteyenlere ise şöyle bir
propaganda yolu önerebiliriz:
Özellikle Cuma günlerinde,
kameralar eşliğinde Cuma Namazına gidilir. Cami çıkışında cami ve cemaat fona
alınarak demeç verilir. Konuşurken, hüzünlü bir tavır takınılır. Ve çekilen
filim, saat başı televizyonlarda yayınlat(tırı)lır. İşte size bomba bir
propaganda tekniği. Alıcısı bol olur, becerebilene tavsiyemizdir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder