Niye, anayasa değişimi,
yeniden anayasa yazımı diye yırtınıyorlar anlaşılmıştır. Verilen sözler var bir
yerlere. Söz verildiğini nerden çıkartıyoruz? Anlamsız ve gereksiz bir zamanda,
‘çözüm sürecinin milli’ olduğunun, Başbakan ve
Cumhurbaşkanı tarafından söylenilmesinden. Hırsızın da sıklıkla dürüstlükten
bahsetmesi gibi…
Ahmet Hakan, 25 Şubat
tarihli röportajında, çözülme sürecinin azgın savunucusu Hüseyin Yayman ile
konuşuyor, orada İmralı mahkûmu Bebek Katili ile hükumetin vardığı anlaşmanın ‘birkaç
hafta içinde Hükumet ve HDP ortak açıklama yapacağını’ güya
ifşa ediyor, aynı günün akşamı Televizyondaki programına Selahattin Demirtaş’ı
çıkartarak, anlaşılan 10 maddeyi açıklattırıyor. Şu acemi istihbarat oyununa
bakar mısınız! Ahmet Hakan kullanılmıştır.
Ahmet Hakan Siyaset Bilimi
Hocası demiş ona:
Sıradan bir Siyaset Bilimi
Hocası değil, çözülme sürecinin yılmaz savunucusu, AKP yalakalığının baş
elemanı, bozuk Türkçesinin ardında gizli olan yükselme basamaklarındaki
durdurulamaz azmi, Gazi Üniversitesi etiketli, Hakan Fidan hoparlörü… Halk Tv’de bir konuşmacı açıklamıştı onun
MİT’te daire başkanı olduğunu, demek ki, çözülme sürecini idare eden dairenin
başkanı.
Şimdi, AKP’den Vekil adayı,
doğrusu yakışır da!. Bu kadar kesinlikle yapılan açıklamayı ancak, işin
başındaki bir hoparlör yapabilir. Üniversiteyi de perde olarak kullanıyorlar.
Bunlar yıkım projesinin baş aktörleri. Asla unutmayacağız.
Eş Başkanı Tayyip Erdoğan
olan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin planlandığı gibi uygulanması, Arap Baharı
saçmalamasıyla başlasa da, evvela Türkiye’nin hizaya getirilmesi ön planda
durmaktadır. Bunun için, PKK silahı yeterince kanlı bir şekilde kullanılmış,
ilaveten Suriye’de çıkartılan kargaşaya eş olmak üzere IŞİD belası İslam
ülkeleri üzerine salınmıştır.
Musul Konsolosluğu baskını,
IŞİD adının Türkiye’de duyurulması ve lazım olan korkunun verilmesi için
kullanıldı. Musul’u boşaltan Irak Ordusu’nun yerine, IŞİD militanları
yerleştirildi.
Konsolosluk baskını sırasında
aslında, tarih bize Musul’un alınması için önemli bir fırsat sunmuştu. Boş
Musul sokaklarında, sayısı sınırlı (hatta belirli) militanlara
karşılık, ileri sürülecek Türk askeri bir-kaç saat içinde Konsolosluğu
kurtarabileceği gibi, aynı zamanda Musul’u da rahatlıkla alabilecekti. Böyle
olması halinde, Suriye politikasında radikal bir değişim gerekeceğinden, es
geçilmiş bu harekâttan sonra IŞİD’çiler Suriye üzerine ve özellikle Türkiye
sınırı yakınına akınlarını geliştirdiler. Yaklaşık üç ay sonra rehin alınan
Konsolosluk elemanları serbest bırakılırken, Ayn-el Arab mevkiinde yaşayan
alevi Kürtlerin bölgeden çıkartılması da sağlanmıştı ve Türkiye’ye 230 Bin
Alevi Kürt göç ettirildi. Böylece, daha sonra Kobane adıyla anılacak olan
bölgede, IŞİD militanlarının gösteri yapması sağlanmış oldu. Kurtarıcı olarak,
Kuzey Irak güçlerinden Barzani’ye bağlı Peşmergeler Türkiye üzerinden Kobani’ye
geçirildiler. Geçiş sırasında karşılıklı sıraya sokulmuş Kürtlerin “Serok Obama”
bağırışları unutulmayacak türdendi.
Tüm bu karışıklıkların asıl
sebebi, Irak’ın Kuzeyi, Suriye’nin Kuzeyi ve Türkiye’nin Güneyinde kurulması
planlanan Kürt bölgelerinin özerk bir yapı haline getirilmesidir. İleride
düzenlenecek bir operasyonla, rahatlıkla üçünün birleştirilmesi ile bir devlet
haline getirilmesi kolaylaşacaktır. Bop’un temel amacı budur. Söz konusu
devletin başında da, İsrail’in güvendiği, Yahudi kökenli Barzani ailesi
bulunacaktır.
Nitekim Demirtaş’ın
açıkladığı on maddenin tahlili, ülkemizin Güney-Doğu’sunda kurulacak bir devletin
alt yapısının oluşturulma çalışmasından başka bir şey olmadığını açıkça
anlatmaktadır. Demokratik siyaset, ulusal ve yerel boyutlar, özgür vatandaş (ne
demekse?), ekonomi, sosyoloji, otonomi ve özerk güç gibi
başlıkların tartışılması ve çözüm getirilmesi planlamalarının sonunda, mutlak
surette yeni bir anayasa. Yani yeni anayasa talebi, çözülme sürecinin tarafları
arasında varılan bir mutabakattır. Burada en önemli nokta, yapılacak anayasada
T.C’nin, Türk ve Kürt milletinin ortak bir devleti olduğunun altını
çizilmesidir. Bu sebeple, öteden beri Türk’ü dağdan taştan silme çalışmalarını
yapıyorlar, andımızı kaldırıyorlar, ne mutlu Türküm diyene vecizesini
yasaklıyorlar, vatanseverlik şiirlerini okul kitaplarından çıkarıyorlar…
Milletvekili genel seçimlerinin
yaklaşmasıyla hükumet tarafı, çalışmalarını ağır aksak götürme eğiliminde. HDP
ise, İmralı ve Kandil’den aldığı talimatlar doğrultusunda, devamlı gündemde
tutmak niyetinde.
AKP’ye o kadar güveniyorlar
ki, seçimlere baraj altında kalma riskleri kuvvetli olduğu halde, parti adı
altında gireceklerini söylüyorlar. Yine Demirtaş, barajı aşacaklarından emin
olarak, seçimler sonunda AKP ile koalisyon kurmaya hazır olduklarını bile
deklare etmiş durumda. CHP’nin küskünleri, romantik komünistler birlikte HDP
ile hareket ederek, AKP ortaklığı ile vatan kuşatmasını tamamlamak üzereler.
Kesinlikle olagelen bu
olaylar ve dillendirilen söylemler, kendilerinin buldukları çözüm ve planlar
olamaz. Temelini BOP politikalarının oluşturduğu ve dış kaynaklı dayatmalarla
verilen emirlerin uygulanması olarak görmekteyiz.
Kuşatmanın kırılabilmesi,
vatanseverlerin kendi görüş ve düşüncelerini bir kenara bırakıp, belirlenecek
hedef doğrultusunda birleşerek, aynı amaç etrafında kenetlenmekten geçmektedir.
Unutulmaması gereken bir
nokta daha var:
7 Haziran seçimleri, son
seçim olabilir.
Zincirlerinden başka
kaybedecek şeyleri olmayanlar: Birleşiniz.
NOT: Bu yazı 28 Şubat 2015 tarihinde
haberiniz.com.tr de yayınlanmıştır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder