Sömürgecinin gönüllü
olarak, işgal ettiği toprakları boşalttığı vaki midir? Rahatlıkla hayır
cevabını verebiliriz.
İşgal altındaki toprakların
sahipleri ne zaman uyanmaya başlar? Toplum içinde bir-kaç namuslu, şuur sahibi
kişinin, “-Bu böyle gitmez”
çağırışları, yayılmaya başladığı vakit. Bilincin uyanışı da diyebiliriz. Uyanış
başlar ve hareketlenmeler, vatanları uğruna yığınlaşmalar, mitingler,
bildiriler… Derken, sömürgecinin tutunacağı tek dal vardır onlara karşı: “-Terörist!” söylemini
dünyaya yayması. Öyle mi acaba? Vatanını yabancı çizmelerinden kurtarmak
isteyen, vatan zenginliklerinin sömürülmesine artık dur diyenler gerçekten
terörist midir? İnsaf, insanlığın özelliğidir. Yıllarca, yüzyıllarca yer altı
ve yer üstü ekonomik zenginliklerini sömür, memleketine taşı, o varlıklarla
kendi vatandaşını refah ve mutluluk içinde yaşat ve fakat zenginliğini
taşıdığın halk sefalet içinde yaşayarak, ölüme mahkûm olsun. İşte Avrupa’nın ve
Avrupalının kısa tarifi. Üstelik sömürgeci, çıkarttığı ekonomik değerleri
oranın yerli halkını geceli, gündüzlü, düşük maaşlarla ve zorla çalıştırarak
sağlamıştır. Ülkeden kaçırılan değerlerde masum halkın gözyaşı, teri, emeği ve
ahı vardır. Avrupa, ah üzerine kurulmuştur.
Sözü, Fransa’nın Cezayir’i
sömürerek, kanını emmesi, ekonomik değerlerini bitirmesi, kültürünü
yozlaştırması, halkını köle etmesi, kısaca emperyalist emelleri uğruna koca
İslam devletini çökertmesi üzerine getirecektik. Bütün bunları yaptı, yapmasına
yaptı da, koca Avrupa’da bu yapılanların namuslu olmadığı, sahtekârlık olduğu
hakkında iki satır laf eden olmadı. Tamam, sömürgeci yapacaktı, fakat namuslu
adamlar nerelere gitmişti? Onlarda mı susturulmuşlardı? Mesela, Cezayirlinin,
Cezayir vatandaşı bile olamaması nasıl bir mantıktır, nasıl bir ahlaktır? Bu
duruma nasıl susulur?
Acılar nasıl unutulur?
Yıl 1945. Fransa ‘sorun çıkaracağını öngördüğü’ liderleri
tutuklamışlardı. Alman işgalinden kurtuluşu kutlayan Cezayirliler, bir yandan
da tutuklu bulunan liderleri Messali Hac’ın serbest bırakılması için pankartlar
taşıyorlardı, sloganlarla taleplerini iletiyorlardı. En tehlikeli sloganları
ise ‘Yaşasın Bağımsız Cezayir’di.
İşte bu masum talep ve tehlikesiz slogan, gözü kararmış Avrupa’nın beyi
durumundaki Fransa’yı kızdırdı ve halkın üzerine ateş edilmesi emri verildi.
Binlerce Cezayirli jandarma, polis ve göçmenlerden oluşturulmuş silahlı
milisler ölüm kustular. Cezayirli resmi açıklamaya göre 45 Bin kişi katledildi.
Suskun Avrupa’dan yine bir ses çıkmadı. Daha dün, 1998 yılında 4 ayrı köyde
meydana gelen katliamlarda 412 kişinin öldürüldüğü olayına bile sessiz kalındı.
Bunları yapan Fransız’ın
eliydi. Ama elinde maşa vardı. Sömürgecinin taktiği gereği, içerden devşirdiği
kişilere acımasızca kardeşlerini öldürttü.
Türkiye’de çok defa meydana
gelen, saldırılara da seslerini çıkartmadılar. 35 yıllık baş belası PKK’nın
cinayetlerini görmezden geldiler, bırakın ses etmeyi, onlara kucak açtılar,
beslediler, silahlandırdılar, alkışladılar. Demokrasi dediler, insan hakları
dediler. Sustular… Dinci caniler, Allahuekber nidaları eşliğinde Sivas’ta 34
aydın sanatçıyı diri diri yakarken yine sustular. Herhalde akıllarında,
Türkiye’nin zaafa uğraması, bir daha diriltilmemesi gibi hain düşünceler vardı.
“–Bırakın birbirlerini
yesinler” kabilinden düşünceler. Belki de onları
bulundukları yerde provake edenler kendileriydi.
Benzerlik Suriye’de,
Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da, Nijerya’da da görüldü. 10 Binlerce masum
katledildi. Binlerce küçük çocuk acımasızca katledildi.
Avrupa yine sustu. Namus
fukarası Fransa yine sustu.
Yine böyle gidiyor. Maşalı
elleriyle, yine içeriden devşirdikleriyle işlerini görüyorlar. Ne de olsa
sömürgecilik zamanlarından kalma alışkanlıklarıyla, ‘Yeni Sömürgecilik’ döneminde de, dışarıdan
devşirdikleriyle işlerini görüyorlar. El-Kaide, Boko Haram, IŞİD hep aynı bok
soyunun belası. Hepsi aynı efendinin kulları ki, efendileri demokrasi kahramanı
Avrupalı ve ABD’liler.
“Dedesi ekşi yedi, torunun dişi kamaştı”
diye bir sözümüz vardır. Zalimlik yaparsan, zulme sessiz kalırsan bir gün senin
de başına gelecektir. Bu kaçınılmazdır. Hem de besleyip, büyüttüğün ellerle.
Fransa’da yayınlanan bir
karikatür dergisindeki bir-kaç yıl evvel yayınlanmış bulunan karikatürler sebep
gösterilmek suretiyle, dinci kafanın, yobaz yorumlarından kaynaklanan terörist
saldırı sonucu, 12 masum insan katledildi. Tarihin garip bir tecellisi olarak,
saldırıyı yapan iki kardeş Cezayir asıllı Fransız vatandaşı. Hiçbir zaman kabul
edilemez, bu katliamı kınamamak, acıyı paylaşmamak olamaz. Hangi sebeple olursa
olsun, insan öldürülemez. Bu sebeple Fransa’nın acılarını paylaşıyoruz.
Katilleri lanetliyoruz.
Peki, katil kim?
Yo, yo. Elbette yapan
belli, biz gerçek katilin kim olduğunu, onların eline silahı kimin verdiğini,
onları kimin yönlendirdiğini öğrenmek için soruyoruz. Katil kim?
Nasıl da, saldırı kendinize
yapıldığında toplanı verdiniz? Nasıl da, pankartları hazırlayıp hemence
‘Charlie Hebdo’ oluverdiniz. Silah size doğrultulmuşken mi, terör karşıtı
oldunuz? Vah, vah!
Hayır, ben Charlie değilim.
Acınızı paylaşmak, teröre
lanet okumak üzere ülkenizde misafir bulunan Türk Başbakanı’na davranışınızı
izledik. Ne kadar kaba idi, ne kadar kaba idiniz.
Tarihin derinliklerinde
arayalım saldırının sebebini, utanç duyulması, dayanışmaya katılınması gereken
yerde, zevkten dört köşe olunduğu zamanları hatırlayalım. Ve nerede yanlış
yapıldığını kendimize itiraf edelim. Edelim ki, ellerinizle büyüttüğünüz katiller
sürüsünün Müslüman milyonların canını alırken gülücükleriniz hatırınıza gelsin,
sonra silahlar kendi üzerinize çevrildiğindeki riyakâr demokratlığınız…
Haydi, şimdi canavarınızı
durdurun.
“İşaretlerimiz hakkında uygunsuz
konuşmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuya geçene kadar, onlardan yüz
çevir… Eğer şeytan sana unutturur ise, fark ettiğin zaman artık zâlimler
topluluğu ile beraber oturma” (En’am Suresi/68)
NOT:
“Türk Edebiyatı’nın hanımefendi yazarı Afet Ilgaz Hakk’a yürümüştür. Mekânı
cennet olsun. Bıraktığı eserler ardından duaları olsun…”
Tuncay Altunezen :
YanıtlaSilHocam, bu saldırının da yine batının bir kanadınca yönlendirildiği görüşü hepimizde ağırlıklı olarak var. Fransa’nın Süriye üzerindeki etkisi malum. Fransa dahi olabilir.
Besledikleri yılanlar, kendilerini de ısırır diye umuyoruz.
Harun Meral.
YanıtlaSilSoruyorum..
Bir kaç yıl evvel, Norveç’in başkenti Oslo ve Ütoya Adası’nda gerçekleştirdiği iki ayrı saldırı ile 77 kişiyi öldüren Anders Behring Breivik,isimli katil MÜSLÜMAN mı idi?
Fransa o katliamlar olurken neredeydi?
1993 yılında Almanya da Solingen'de, Genç ailesinden beş kişinin hayatını söndüren, ırkçı saldırı sonucu çıkan yangın hâlâ hafızalardadır. Ondan bir yıl önce de 1992'de Mölln'de Nazım Aslan'a ait iki katlı evin kundaklanması sonucu, üç kişi ölmüş, dokuz kişi yaralanmıştı. 2008 yılında Ludvigshafen'da çıkan yangında tam dokuz Türk hayatını kaybetmişti...!!!!! Bı faşist saldırıları yapanlar HIRİSTİYAN değil miydi?
Bütün bu vahşet olurken iki yüzlü Avrupa ve Fransa neredeydi?
Avrupalı emperyalistlerin değişmeyen ve iyileşmeyen hastalığı ikiyüzlü olmalarıdır.
Biz bu gerçeği bilerek yaşayalım yeter.