27 Ocak 2015 Salı

Güney Doğu’da Bir Devlet Kuruluyormuş!


“Bombanın pimi çekilince… Kan gövdeyi götürecek. ‘Netekim’, bombanın pimi çekilmiş durumda…” (Mehmet KINACI)

Milli irade palavradan ibarettir. Yo yo yanlış anlaşılmaktan korkarız, seçim sandıklarına karşıt bir fikir geliştirmek niyetinde değiliz. İrade, sandığa giren oyların toplamıdır, oyların bir kısmı iradeyi tam olarak ifade edemez. Zaten, demokrasi denen sistem de, milli iradenin tecellisinin sandık aracılığı ile oluşacağını söyler. Biz de anayasamıza sadakat ahlakımızdan, ortaya çıkan oylama sonucuna itaat etmekle sorumlu olduğumuzun bilincindeyizdir.

Yüksek oy oranlarıyla iktidarı sağlayanlar, zaman ilerledikçe ‘güç zehirlenmesi’ felaketiyle karşılaşma ihtimallerine göre, erklerin ayrılması ve idarenin anayasada tanımını bulan kurumlar vasıtasıyla yapılması yöntemi geliştirilmiştir. Demokratik sınırlar aşılmadan, her yetki sahibi kendi alanında yetkisini tam olarak kullanabilmelidir. Bu durum, halkın kendini, Hak üzere idare edildiği hissiyatı üzerine oturtur. Ta ki, erklerden birinin diğerlerine veya ikisinin birleşerek üçüncüsünün hakları ve yetkileri üzerinde tahakküm kurması eylemleri baş gösterene kadar. Bu ihtimaldendir ki, iktidarların yetkilerinin sınırlandırması ve bu sınırlandırılmanın anayasalarda vaaz edilmesi kuralları geliştirilmiş olmalıdır. İktidar gücünün sınırlandırılması doğrudan halkın hürriyetini ifade eder. Başı derde girenin, devlet idaresine, olmazsa yargıya başvurması ahlaklı bir demokrasi idaresinin gereklerindendir.

Bu anlamdan olarak, meclis çoğunluğuna dayanarak, üstüne vazife olmayan, yetkilerini aşan bir şekilde faaliyet yapmaya girişerek, özellikle milletin egemenlik haklarından, milletin reyi olmadan vazgeçmek veya bu hakkın, haksız ve yetkisiz olarak başka bir güce devredilmesine aracılık etmek isteyen iktidarların dersini de, yüksek demokrasi ahlakına sahip Türk milleti tarafından verileceğinin de bilincindeyiz.

Oy veren halka temin edilen bir takım menfaatler karşılığı olarak (isterseniz buna hükumetlerin yapmaya mecbur olduğu hizmetler de diyebilirsiniz), o halkın daima kendilerine oy vermesi gerektiğine inanmak ve bu yönde halkı koşullandırmaya çalışmak demokratik ahlaksızlığa işarettir. Bu ahlaksızlığı ise ‘Hakkın iktidarı’ gayesinde olan halkın cezalandırması da mükedderdir.

Anayasamızın 66. Maddesinde tanımlanan millet aynı zamanda Türk milletinin egemenlik hakkını da muhtevidir ki bu tanım: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.” Şeklindedir.

Şimdi üzerine görev verilmişler bir ağızdan, bu tanımın Türkiye’yi parçalayacağını, bu tanımın Türkiye’yi taşıyamadığını filan söyleyip duruyorlar. Egemenliğin paylaşılması lazım geldiğini dillendirenler, bu yetkiyi ve görevi nereden aldıklarını da söyleseler de bizler de ona göre vaziyet alsak. Söyleyemiyorlar. Sadece görevleri (olsa gerek) gereği, yazılarında, televizyon sohbetlerinde tekrarlayıp duruyorlar. Vatanımız üzerinde ayrı millet inşaa etmeye çalışıyorlar. Ki, bu aynı zamanda vatan topraklarından bir kısmının, başka bir millete devredilmesine kadar gidecek bir yolun başlangıcı olacaktır.

5 milyon kilometrekare vatan sathından 780 Bin kilometre vatana sığınan bir millet olarak, hafızamızda birikmiş travmalar yaşamaktayız. Tarihi bilgilerimize göre kaybedilen her vatan toprağı sonrası, ülke içinde yaşanan ayaklanmalar, çeteleşmeler, gruplaşmaların çoğalması, her mahallede yetişen kabadayıların mahalle problemlerinin çözümünde lider olması örgütlenmeleri ve pek çok resmi, gayr-ı resmi örgütlenmeler, kendi hallerinde hep bir çözümün, kayıpların telafisinin peşindeydi. Bu durdurulamaz, önlenemez durum, insanların (toplumun) içinde yaşanan isyanlar, itirazlar sonucudur. Çoğunluğu da irrasyonel örgütlenmelerdir. Kaldı ki, toprak kayıplarımızın tamamı savaşlarda yenilme sonrası gerçekleşmiştir. Sonucu savaş tayin ettiğinden de kabullenilmesi fazla zaman almamış, sonuca katlanılmıştır.

Şimdi, sandıktan çıkanların idaresinde ki, milli irade diyorlar, Türkiye’mizde bir şeyler oluyor. Gazetelere düşen haberler, televizyonlardaki yorumlardan anlıyoruz ki, ülkemizin bir kısmında yeni bir devletçik kurulması çalışmaları hız kazanmıştır. ‘Çözüm’ zırvalarıyla varılan yerde, müzakerenin bir tarafı olan PKK’ya devlet kurma haklarının sağlanması kararına varılmış gibi yorumlar okuyoruz. Neler oldu? Bir savaşa girdik de yenildik mi? Nasıl olur? Dünyanın dev bir ordusu üzerimize mi saldır da topraklarımızdan bir kısmında yeni bir devletin kurulmasına izin veriyoruz? Böyle şey olur mu?

Tecrübeli hariciyeci Emekli Büyükelçi Onur Öymen bakınız neler söylüyor: “Yabancı güçlerin Türkiye’yi terör örgütüne taviz vermeye zorladıkları, Türkiye’nin baskılara dayanamayarak terörle mücadeleden vazgeçip, müzakere yolunu seçtiğini, İspanya’da mahkemelerin böyle bir sürece izin vermediğini, ülkemizde ise tam tersi bir sürecin yaşandığını…” (yeniçağ, 29.12.14)

İktidarın destekçilerinden Abdurrahman Dilipak, açık yüreklilikle yazdı sütununda: AKP ve Erdoğan; “Eski CIA ajanı Graham Fuller’in başını çektiği bir Amerikan projesi, hedef İsrail’in varlığı ve güvenliğinin garanti edilmesi. Batı değerler sistemi ile çelişmeyen, paralel bir din algısı üretilmesi ve ABD, NATO’nun askeri ve stratejik hedefleri ile çelişmeyen bir siyaset üretilmesi” (Yeni Akit, 24.12.14)

Tekrar soralım: -Neler oluyor?

Türkiye’den toprak kopartarak bir Kürt Devletinin kurulması, elbette İsrail’in güvenliği için talep edilmektedir. Kaldı ki, Kuzey Irak’ta kurulan devletçiğin idaresine getirilen Barzani’nin, Yahudi asıllı olması dikkate değer. Kobani diye anılan Kuzey Suriye tarafındaki bölgede yapılan harekâta ise, oranın yerli Kürtlerinin boşaltılarak (Türkiye’ye 220 Bin Kürt, Arap ve Türkmen getirildi), Barzani kuvvetlerinin yerleştirilmesinin değerlendirilmesi de önem arz ediyor.

Böylece, BOP politikaları gereği (ki, eş başkanı Erdoğan’dır) Kuzey Irak, Kuzey Suriye ve Türkiye’nin güneyinde kurulacak Kürt devletçiklerinin bir araya gelerek, İsrail’in bekasını temin edecekler…

Şimdi dönelim konumuza:

‘Ağzına vur ekmeğini al’ şeklinde tanımlayabileceğimiz masum milletimizin, son kertede, yedi düveli durdurduğunu ve yıkıntılar altından kalkarak yeni, yepyeni bir devlet kurduğunu unutmayalım. Daha doğrusu, toprak tavizi vermeye hazırlananlar unutmasın. Sakın ola ki, bu millete meşru direnme hakkını kullandırmayın.


Geceleri rüyanızda, gündüzleri hayalinizde bu öğüdümüzü de unutmayın.

1 yorum:

  1. İlhan Yalçın :

    Umutsuzluğa itildiğimiz şu günlerde, kalem erbabı Üstadlarımızdan morallerimizi ayakta tutacak "Meydan boş değil" hörelenmesini duymaya ihtiyacımız vardı. Varol Hocam....

    YanıtlaSil

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...