Aklıma getirdi Sayın
Başbakan. Cesurluk gösterisi istedi bir taraftan, hay hay cevabını aldı.
Sorulan sorular üzerine da memnuniyetini bildirdi. Bunlar siyasi hayatın
içinden oyun eskizleri. Olabilir, öteden beri de olagelmiştir.
“Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz” cevabı
verilmesi üzerine de, “Katı
yüreklilerle gönüllere girilmez” deyiverdi, ne ilgisi varsa.
Davutoğlu bir renk, değişik bir hareketler bütünü olarak ayrı bir lezzet kattı
siyasi havaya. Dikkatle izleyenler, asla üzerinde bulunmayan vasıfları var(mış)
gibi yaparak, üstüne yapıştırmaya çalışıyor. Lakin ütüsüz elbise ayarında
duruyor sırtında.
Hem, Tunceli’ye varmak için
cesaret neden gerekli olsun ki? İnsan kendi bağının arka yamacına gitmek için
hangi cesarete sahipse o kadarı yeter de artar bile.
Davutoğlu’nun şu lafları
ayıp kaçtı, biraz da mahcubiyet içeriyordu: “Tunceli’ye gitti, ne yaptı Valilik önünde konuştu, bir kişiyle bile
konuştu mu, ama biz Türkiye’nin her tarafında konuşuyoruz.”
Yapmayın Sayın Başbakan, esnafa kepenklerini kapattırıp, sokakları boşalttırıp,
protesto eden bir grup PKK’lıyı serbest bıraktırıyorsun ve Bahçeli’den
insanlarla konuşmasını istiyorsun. Bu ne perhiz derler sonra. Cesaret testi
isterken, cesaretinizi mi yitirdiniz yoksa.
Ha, bakınız sizleri
cesaretlendiren bazı yalakalar olmuştu, geçmişe dönerek bir-kaç cümle hatırlatma
yapalım da neleri niye ve nasıl yaptığınızı hatırlayalım:
“Ergenekon sürecini doğru yönetebildiği ve cesaretle kamuoyu
beklentilerine uygun ölçülerde politikalar üretebilirse AK Parti geleceğe
damgasını vurabilir. İşaretler bu yöndedir. Üstüne üstlük, AK Parti'nin
Ergenekon konusundaki cesareti ve dik duruşu, Kürt sorununa da kuşatıcı bir
ivme katarak, DTP'yi ve terör örgütünün etkisini de giderek minimize
etmektedir.” (Ahmet
Turan Ayhan -23 Temmuz 2009 Yenişafak)
“Recep
Tayyip Erdoğan, Türkiye tarihinin en önemli “liderlerinden” birine
dönüştü. “İyi politikacı”, geçirdiği değişimlerle “tarihî bir lider” olma
başarısına erişti. Türkiye’yi de aşan çok geniş bir vizyonun sahibi
şimdi. En zor, en belalı işlerden birine girişerek yirmi beş yıllık
savaşı durdurdu. Bunu yaparken, sadece “tarihî liderlerde” görülebilen
bir özelliğini ortaya koyarak, kendi taraftarlarının bir kısmıyla çelişebilme
cesaretini de sergiledi.” (Ahmet
Altan - 21.10.2009-taraf)
“Talabani, bana birkaç yıl önce ya Süleymaniye’de ya Bağdat’ta
söylemişti, “Bu iktidar Türkiye’de Kürtler için büyük şans. Çünkü bunlar
Türkiye tarihinin Kemalist ideolojiden gelmeyen tek siyasi iktidarı.” Evet,
“İttihatçı genleri” ve “İttihatçı kodları”na sahip olmadıkları için,
Türkiye’nin şu sıradaki yönetici kadroları aslında, Ermeniler için de “büyük
şans” olmalı. Hatta, “Müslüman kimlik” paradigmasından dünyaya bakmayı ihmal
etmedikleri için Azerbaycanlılar için de...” (Cengiz ÇANDAR-14.10.09-hürriyet)
“Ortadoğu ve genel olarak İslam Dünyası açılımını ABD'nin “Büyük
Ortadoğu Projesi”ne bağlayanlar var. Ben oraya bağlamıyorum; Ahmet
Davutoğlu'nun “Stratejik Derinlik”ine bağlıyorum. Davutoğlu, “Büyük Ortadoğu
Projesi” daha ortada yokken kaleme aldığı “Stratejik Derinlik” adlı eserinde,
Türkiye'nin takip etmesi gereken dış siyaseti ortaya koymuştur. Bu siyaset
büyük ölçüde o siyasettir.” (Hakan Albayrak/31,03,07/Y.Şafak)
“İşte; yüzyıl sonra ilk kez iyi şeyler yapılmaya çalışılıyor. İlk kez,
ortaklıkları güçlendirme, refahı artırma, adaleti getirme yolunda adımlar
atılıyor.” (İbrahim Karagül)
“AB
Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de Türkiye ve Ermenistan’ın
bugünkü taahhütlerini yerine getirmekte de aynı cesareti göstereceklerini
umduğunu söyledi. Rehn, “Bu, tüm bölge için iyi bir örnek teşkil edecektir”
dedi. BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, protokoller imzalanmasını “tarihi karar”
olarak niteleyerek, bu gelişmenin iki ülkenin aralarında “dönüm noktası”
oluşturduğunu savundu.” (12/10/2009 tarihli gazeteler)
“Barzani : Erdoğan’ın
politikası sorunları çözmeyi amaçlıyor. Türkiye’nin bu cesaretli adımını
destekliyoruz ve Türkiye ile işbirliği içindeyiz. Başbakan Erdoğan’ın bu
politikasının iyi bir sonuca ulaşacağına inanıyorum. Sayın Davutoğlu’nu da
oynadığı rol dolayısıyla kutluyorum” diye konuştu.” (Amberin Zaman/Erbil - Istanbul - 31.10.2009, Taraf)
“İşte bu yüzden şimdi "Cesaret" diyorum... Ama kastettiğim
"üniformalı cesaret" değil benim... Ondan kuşku yok zaten... Benim söylemek istediğim: "Sivil cesaret" tir... Evet, "sivil cesaret".”
(Fatih ÇEKİRGE -4.5.09-hurr.)
(Fatih ÇEKİRGE -4.5.09-hurr.)
“Günlerin birinde Güneri Civaoğlu da şunları yazmıştı: “Bize
"cesur lider" lazım.
Bu cesaret cahilin cesareti değil tabii...
Bilginin, deneyimin, ikna kabiliyetinin, ihtiyacın, vatan ve millet sevgisinin, demokrasiye bağlılığın gereği olan bir cesaret.
"Zorla güzellik olmaz" demeyin. Şartlar kahramanlarını da doğurur.”
Bu cesaret cahilin cesareti değil tabii...
Bilginin, deneyimin, ikna kabiliyetinin, ihtiyacın, vatan ve millet sevgisinin, demokrasiye bağlılığın gereği olan bir cesaret.
"Zorla güzellik olmaz" demeyin. Şartlar kahramanlarını da doğurur.”
Belki bu övgülere layık
olduğunuzu filan düşünmüşsünüzdür de sesiniz çıkmamıştı. Göğüs kabartıcı, onur
verici laflar çünkü. Gücünüzü nereden ve kimlerden aldığınız belli oluyor bu
satırlardan. Yazık ki, yukarıda isimleri geçen o günün yalakalarından yanınızda
kalan kimlerdir ve kaç kişidir?
Gaza gelerek yaptığınız
veya hükumetinize yaptırdıkları işe temas edelim:
‘Çözüm süreci mi’ yoksa
muhalif kesimin dediği gibi ‘çözülme süreci’mi? Çözülme demeye daha yakınız.
Ortada bir sorun mu var? Öyleyse, sorunu, sorunun muhatabı ile çözersiniz.
Sorun yaratanla değil. Muhatap kimdir derseniz? Kürtlerdir derim. Tabii ki,
Millet Meclisi’nde konuşarak, tartışarak, karar altına alınmak kaydıyla.
Hükumetin ve yeni Başbakan’ın konuşmalarında, davranışlarında, kucakladıklarında
Kürt var mı? Yok. Kimler var? PKK. PKK zaten sorunu çıkartan, sorunu kör düğüm
eden değil midir? Ağalık, şeyhlik, şıhlık, seyyidlik gibi ortaçağ sınıflarının
tahakkümünü devam ettirmek isteyenlerin Kürtlerle ne alakası olabilir. Kürtler
burada tamamen ezilenleri, sömürülenleri temsil etmektedirler. Devlet gücünü
eşkıyanın karşısından çekerseniz, halk mecburen sıfatları sayılanlara baş
eğecektir. Hele hele devletin diz çökmüş halini, sığınacakları kalenin de
yıkıldığını görürlerse, peki ne yapsınlar? Hangi cesaretle bunların yapıldığını
nasıl anlatırsınız, hangi cesaret? Hangi toplantınızda Kürtler vardı? Onları
temsil ettiğini söyleyen ağaların, zenginlerin, seyyidlerin, şıhların dışında
hangi Kürtlerle aynı masaya oturdunuz. Sokakta karşılaştığınız bir-kaç kişiyle
iki-üç saniyelik konuşmayı mı anlatıyorsunuz? Yazık cesaret suskunluğu
yaşayanlara. Yazık, zerresi bile yokken cesurluk nutukları atanlara.
İsrail’in Filistin ve
Gazze’ye saldırıları ayrı bir konu. Uzun süredir hiç üzerinde durmazlar bir
konu vardır. BOP. İsrail saldırılarının, Suriye’ye uygulanan politikaların,
Mısır ve tüm Arap ülkelerine yapılan demokrasi adı altındaki yapılanma
dayatmalarının altında BOP politikalarının olduğunu söylemek için nasıl bir
cesarete ihtiyaç vardır? hatta PKK’nın bile BOP uğruna kullanıldığının
söylenilmesinin cesaretini göstermek neden zordur. Ha bir gayret..
Duyabiliyorum,
dudaklarınızda bir türkü lakin;
Gece karanlığında, mezarlık
kıyısına yolu düşen cesur yüreklerin ıslıkları kulakları tırmalar.
Ömer Sağlam :
YanıtlaSilÜstümüzde Allah var; R.Tayyip Erdoğan Türkiye'nin en iyi hatiplerinden birisidir. Hele hele onun pek çok yabancı devlet adamına boyca fark atması bile bazen bana müthiş keyif veriyor. Hele hele şu Davutoğlu piyasaya çıkalı Tayyip Bey'e saygı duymaya bile başladım ben. Tayyip Bey'in siyasi mirasının üstüne gelip oturan Davutoğlu, boyuna bosuna bakmadan ona buna çalım satıyor, ona buna akıl öğretiyor iyi mi? Adam, akademik pozisyonundan istifade ile toplumu derleyip toparlayacağına ha bire dağıtmakla meşgul.
İlhan Yalçın :
YanıtlaSilSap yeyip, saman çıkartmak bunların huyu. "Usta"yı taklit ederek, büyüyyeğini sanıyor ufaklık. Halbu k,, taklit asılı büyütür. O noktada ziyanda.