İlahiyat Profesörü Osman
Eskicioğlu Face Book’ta aşağıdaki mesajı yayınladı:
“Ziya Hurşit, Almanya’da öğrenim görmüş yurda döndüğünde öğretmenlik
yapmış, yaşı müsait olmadığı halde Büyük Millet Meclisi’ne Lazistan
Milletvekili olmuştu.
Düşündüklerini söylemekten çekinmezdi. Ölümden bile korkmayacak kadar
gözü pek ve ataktı. Milletvekili iken gönüllü olarak cepheye gitmiş ve düşmanla
cephe savaşı yapmıştı.
Atatürk Sakarya Savaşı’nı kazanıp Ankara’ya döndüğünde büyük bir
törenle karşılanınca Meclis’teki kara tahtaya;
”Bir millet kendi putlarını kendi yapar, kendi tapar.” diye yazmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişiminde bulunduğu gerekçesiyle idam edilmiştir.
Mustafa Kemal Paşa’ya suikast girişiminde bulunduğu gerekçesiyle idam edilmiştir.
Allah gani gani rahmet eylesin kabri pür-nur, makamı cennet olsun
inşallah
Onu idam eden ve ettiren ve de sebep olan zalimler için yaşasın cehennem
Onu idam eden ve ettiren ve de sebep olan zalimler için yaşasın cehennem
AMİN”
Bu mesajdan anladığımız
nedir? Atatürk düşmanlığı, hem de öyle böyle değil, kin, intikam duygusu,
haset, edebi aşan ifade… nasıl adlandırırsanız adlandırın. Karşımızda büyük bir
Atatürk düşmanı ve düşmanlığı var. Atatürk düşmanlığının varacağı yer de Türk
düşmanlığıdır. ‘Zalimler’
ifadesinin hemen peşine taktığı ‘yaşasın cehennem’
dileği ise, yıllardır içinde biriktirdiği kini su yüzüne çıkartıyor. Atatürk’ün
kurduğu mekteplerde tedris ederek, Prof.luk makamına kadar ulaşmış bu bahtsız,
niteliğini de bir çırpıda ortaya koyuveriyor. Nasıl okumuş, kimler bunu yüksek
âlim katlarına çıkartmış bilmiyoruz. Ama özenle yetiştirildiği ve bugünlerde de
gerekli verimin alındığı kesin.
Tarihimiz, iyisiyle -
kötüsüyle, doğrusuyla - yanlışıyla bizim tarihimizdir. Doğruları göğsümüzü
kabartırken, yanlışlarını da gördüğümüzde hüzünlenir, sitemlerimizi bildiririz.
Lakin düşmanlık yapmadan, yanlışları anlayıp bugünlere ders çıkartmak üzere.
Zaten düşmanlık yapılsa da, kimin umurunda. Ancak hatalı yorumlarla anlatılan
tarihi veriler, özellikle genç okuyuculara karanlık kapılar açar, girdikleri
dehlizlerden de çıkılamaz virajlara saparlar. Bu durumun ne yararı vardır? niye
böylesi yorumlara girerler? Tarih okuması, yıllar sonra edinilen kültür ve
inançların tesiriyle bulunulan zamana göre yapılırsa ne gibi tehlikelere
girilir hiç düşünmezler. Salla gitsin, al sana tarih!
Şimdi hoca eskisi
muhteremin verdiği bilgileri değerlendirelim:
“Ziya Hurşit Almanya’da
öğrenim görmüş” (gemi inşaatı ve telsiz):
Çamlıhemşin’den çık ve Almanya’ya ulaş ve orada yıllar süren bir eğitim devresi
geçir!. Devletin yardımı, milletin bursu olmadan mümkün mü?
Öğrenimden döner dönmez,
Eskişehir’de Almanca Öğretmenliği görevi ile görevlendirilir. Hemen
görevlendirilir!
Erzurum Kongresi’ne Trabzon
delegesi olarak katılır!
Bu kongrede tanıyan Mustafa
Kemal I. Meclis için ‘Lazistan mebusu’ aday olarak gösterir! Aynı zamanda da
ağabeyi Faik Bey’i Sivas’a vali olarak ataması yapılır!.
‘Gözüne dizine dursun’
diye bir sözümüz vardır. Bu yapılanları göz ardı ederek, Anadolu ve Rumeli
Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin muhalefeti durumundaki ikinci Grup’ta yerini alır.
Milletvekilliği döneminin sonunda da ikinci meclis için aday gösterilmez ve
siyasi hayatı son bulur. Önüne büyük imkânlar serilmiş, önüne bir milletin
kaderinin tespit edilebileceği derecede fırsatlar sunulmuş bu genç adam, olsa
olsa eğitimini aldığı Almanya da öğretilen bazı yanlışların peşine düşmüştür.
Bu kesine yakın bir düşüncemizdir. Çünkü devlet o günlerde zafiyet içinde,
ekonomisi perişan, millet fakir, yollar çamurlu, tarlalar bomboş, üretim sıfır
derecesinde, okur-yazarlık bile nüfusun ancak %5’i civarında. Bu şartlar içinde
Ziya Hurşit parlak bir eğitimden geçirilmiş ve kendisinden milletin istifade
etmesi zamanları. Peki, kendisi ne yapıyor? “Müdafa-i Hukuk” fikirlerine muhalefet!
Muhalefetine kimsenin diyeceği bir şey yok, şimdi söyleyeceğim lafa bazıları
gülecek biliyorum ama söyleyeceğim. “Atatürk
için muhalefet olmazsa olmazıdır siyasetin”.
Şu anektodu da aktaralım: Meclis’te her şeye, her karara karşı çıkan ve çok
sert eleştiriler yönelten bir milletvekilinin, milletvekilliğine son
verilmesini talep ederler, çok manidar bir cevabı vardır Mustafa Kemal’in: “-Evet çok sert, çok dik muhalefet ediyor,
ama namuslu adam!. Onun yerine ondan daha namuslusunu getiremezsiniz.
Bırakın işini yapsın.” Demek ki neymiş, M. Kemal namuslu
adamları asla ötelememiş, asla onlardan ayrılmamıştır. Namus fukaraları bu
misalden bir şey anlamayacaklar ve bildiklerini okumaya devam edeceklerdir.
Ziya Hurşit,
milletvekilliği sona erdikten sonra ticarete atılır, fakat beceremez ve zarar
eder. Tanıdıkları bir Müsteşar vasıtasıyla devlette bir iş edinmek ister fakat
İnönü tarafından reddedilir. Tam da yabancı ajanların aradığı bir halet içinde
olduğunu fark edebildiniz mi? Bir karışıklık var, adeta bir başkaldırı var ve
hatta bir suikast girişimi bile var düşüncelerde mi, yoksa hayata geçirilmiş mi
müphem bir konu. Tarihçi Fahrettin Öztoprak bu suikast girişiminin düzmece
olduğu kanaatine varır. (http://fztoprak2.blogspot.com.tr/2013/04/izmir-suikasti.html)
lakin tartışmalar sürmektedir.
Prof. Dr. Yücel Özkaya,
Atatürk araştırma Merkezi Dergisi, 22. Sayısındaki makalesinde şu bilgileri
vermektedir: “Suikastçı Ziya Hurşit
kaldığı otelde tutuklanmıştı. Yatağının altından silah ve bombalar çıkarıldı.
Ayrıca, yanında üç bin lira kadar vardı.” Ziya Hurşit
yakalandıktan sonra Mustafa Kemal ile görüşmüş ve şu konuşma geçmiştir
aralarında: “Gazi, kendisine uzun zaman
beraber çalıştıklarını, bu harekete niye giriştiğini sormuş, Ziya Hurşit de
‘-Paşam, ne yapayım ki bugün huzurunuzda bu vaziyetteyim’ demiştir. İkinci kez
görüşme kabul edilince, sığınıcı sözler söylemiş, Gazi de adliyeyi kastedip ‘-
Ben intikamcı bir adam değilim. Fakat, iş artık mahkemeye intikal etmiştir,
neticeyi beklemekten başka çare yok, müdahale edemem’ demişti”.
(Yücel Özkaya aynı makale)
Konuyu öğrenmek isteyenlere
bolca kaynak var kütüphanelerde. Bizim amacımız Atatürk’e suikastın tarihini
yazmak değil. Bulabildikleri her fırsatta Atatürk düşmanlığını gösterenlere,
bizim de bir tarafımızın olduğunu bildirmek.
Bu insanlar niye
düşmandırlar Atatürk’e? 1. Zaten bitmiş parçalanmış olan Osmanlı
İmparatorluğu’na, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak son vermek. 2. Hilafeti
kaldırmak. 3. Tekke ve zaviyeleri kapatmak. 4. Osmanlı harflerini değiştirerek
Latin (çok eski Türk harfleri olduğuna dair tartışmalar da vardır) harflerine
geçmek. 3. Laiklik ilkesini uygulamak ve yasalara geçirmek. 4. Kıyafet
devrimlerini yapmak. 5. Gericiliğe prim vermemek. 6. Türkiye kalkınması ve
uygarlık sınırlarını aşması için modern eğitime önem vermek, tedrisatı
birleştirmek (tekleştirmek).
7. En hakiki Mürşit’in İlim olduğunu söylemiş olmak. Böylece menfaat kapıları
kapandı. 8. Namussuzları devlet idarelerinden uzaklaştırmak, Mason localarını
kapatmak, İngilizlerle irtibatı kesmek, daha doğrusu dünyanın emperyalist
ülkelerine karşılık, özellikle İslam ülkeleriyle paktlar kurmak. 9. Uzun
çalışma gecelerinde, sofrasında bir bardak rakı bulundurmak. 10. Gerçek bir
Türk olmak. Gerçek bir Türk Milliyetçisi olmak.
Sanırım, Türk düşmanları
için Atatürk’ün bu yaptıkları, Atatürk düşmanlığı göstermeleri hususunda kâfi
sebeptir.
Ey, yalan – yanlış tarih
bilgisi ile bir tarafı (Türk’ü) karalayan, ey
iftira atmayı hüner sayan, ey yobazlığın zirvesinde hayatını çürüten cahil.
Senin bedduan dönüp dolaşır yine seni vurur bilesin. Beddua ettiğin o yüce ruhun
bastığı topraklara kurban olasın. Onun kesip attığı tırnağı kadar bile
değilsin.
İlhan Yalçın :
YanıtlaSil"Atatürk'e saldırmanın dayanılmaz hafifliği"ni yaşayan yaşayana. Zira, ikballerini bu sayede aldılar, devam ettiriyorlar.
Be danglalar; Oğlunu, babasını, kardeşini, emmisini öldürmek Osmanlıda olunca "devlet için büyük fedakarlık" oluyor da mahkeme kararı ile suçluların cezalandırılması (velev ki masum olsunlar fark etmez zira siyasi davada hak, adalet ne zaman gözetilmiş?), neden büyük zulüm, suç oluyor?
Sizin ilim anlayışınıza da vicdanınıza da İslam anlayışınıza da yazıklar olsun...!
Mehmet Kınacı :
YanıtlaSilAdam RUM kanı taşıyorsa, ATATÜRK'e düşman olmasın da ne yapsın???Zavallıcık. İşte sayın PROF, sövdüğün Türk senin gibi Rum’u da okutup ADAM ediyor...Ama sen ADAM DEĞİLİM diye feryad ediyorsun!!!! Belki, bir gün ADAM olduğunu da görürüz!!!!!
Alparslan Basbug :
YanıtlaSilGüzel bir cevap olmuş, sadece o ilahiyat profesörüne değil, bu düşüncede ki herkese.