“Muhtemelen daha üst bir
akıl var”. (CB) Demiş Erdoğan!
Ee, var tabi. Bu üst akıl
13 yıl evvel, AKP isimli bir parti kurup, tek başına iktidar olması için ne
lazımsa onu yaptı.
Peki, bu parti neler yaptı?
-Özelleştirmeleri aralıksız
ve hızlanarak yaptı. 90 yılda devletin biriktirdiği ekonomik değerleri, küresel
güçlerin envanterine yazdı.
-40 yıllık terör örgütü,
bir anda çözüm ortağı oluverdi. Dindar ve masum gençlerin vatanlarını savunan
gerilla kuvvetleri oluverdi.
-Türk’ün devletine ve
vatanına bir başka ortak aradılar ve buldular. Şimdi bu kepazelikten
kurtulmanın yollarını arıyorlar. Bulamazlar. Boyunlarında ihanetin yaftası
asılıdır.
-Sözde demokratikleşme
adına, Türk’ü ikinci sınıf vatandaşa indirgediler.
-Kendilerinden olmayan
hiçbir Türk’ü devlette göreve getirmediler, devlettekileri terfi ettirmediler,
anlamsız ve ilgisiz noktalara tayin ettiler.
-Savaşın gerçekte bir
küreselleşme ve lokal yaşayanlar arasında olduğunu bilemediler (bu bilinçliydi)
-Türk ordusunu düşman
sınıfına indirgeyerek, kurmay heyetini zindanlara tıkarak ordunun
etkisizleştirilmesini sağladılar.
-Devlete vergi vermek
yerine, uyduruk Sözde İslami vakıflara yapılan yardımları vergi gibi kabul
ederek, devletin zayıflamasına neden oldular.
-Dostumuz komşularımızla
aramızın açılmasını bilerek ve isteyerek sağladılar.
-Devletimizin etrafında
hiçbir dostumuz kalmadı.
-Koca milletin, büyük
devletin sadece bir politikası var: Başörtüsü. Nerede ne zaman sıkışsa ortaya
sürdüğü tek çözüm politikası başörtüsüdür.
Ne bitmez-tükenmez bir sermaye imiş bu başörtüsü. Başka da bir güçleri
yok.
-Kendi bildiklerince,
yalan-yanlış din ve iman bilgilerinin bütün millet tarafından kabul edilmesi
için, daha doğrusu ılımlı İslamlık için ne lazımsa yaptılar ki, bu İngiliz ve
ABD gibi emperyalist devletlerin neredeyse 100 yıllık politikasıdır. Onların
politikalarını uygulamakta bir beis görmediler.
…
Evet, büyük ve üst akıl tüm
bunları yaptırdı ve yapanların başında da en yukarıdaki “Muhtemelen daha üst bir akıl
var”. (CB) tespitini yapan kişi vardı.
Uyanmış mı oldular bu lafı
söylemekle?
Hıh…
Diyorlar ki;
-PKK terör örgütüdür. (Lakin daha yeni yeni demeye başladılar
olsun.)
-PKK ve Kürtler aynı
değildir.
-PKK Kürtleri temsil
etmiyor.
Tamam, bunlar güzel laflar.
Gecikmiş de olsa, MHP’ye oy verme ihtimali olan milliyetçi kesimlerin oylarının
AKP’ye akıtılmasının bir yolu olarak siyaseten de söylense, bunları doğru
buluyoruz. Devlet büyüklerinin söylemiş olmasının güzelliğini tasvip ediyoruz.
İyi de;
Kürtlerle aramızda bir
sorunun varlığını da söyleyerek, bu sorunun çözümünü PKK ile ortaklaşa
arıyorsunuz.
Bu nasıl bir çelişkidir?
Eğer Kürtlerle aramızda bir
sorun olduğunu tespit etmişseniz, çözüm için de taraf olarak Kürtlerin kabul edilmesi
değil midir?
Bu ne perhiz, bu ne lahana
turşusu demezler mi?
İşte, Suriye ve son
olaylar.
Buyurun, düşman
bellediğiniz kuvvetlere, kendi elinizle silah veriyorsunuz.
Haydi, haydi… biraz daha
yüksek sesle, başörtüsü, din eğitimi söylemini artırın, cami yapımına hız
verin, Cuma selamlıklarını daha kalabalık yapmaya özen gösterin. Bu resimleri
seyreden Türkler, sizlerin ne kadar büyük ve sağlam Müslüman olduğunuza inanır
ve oylarını vermeye devam ederler.
İnadına,
Ne
Mutlu Türküm Diyene.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder