Ne hallere gelmişiz!
3-5 yıl önemli bir zaman
dilimi değil insan ömründe. Azıcık düşünebilen, bu süre zarfında nelerin
yaşandığını, nasıl yaşattırıldığını hatırlar. Kindar bir grup, nereden
şişirildiği belli olan kinlerini gece yarılarında masum, vatansever,
suçsuzların üzerlerine nasıl da kusmuşlardı. Ne acıma vardı o günlerde, ne
Hakk, ne Rıza! Şimdi, o günlerde kullandıkları uyduruk hukuk namlusu kendi
üzerlerine çevrildi. Bir anda hatırlayıverdiler, acımak nedir, Hakk kimdir,
Rıza nedir, kelepçe nedir, sorgu nasıl yapılır, suçsuzluk nasıl bir duygudur.
İfade vermek, kendini
savunmak ne kadar da zordur… Hatırladılar. Çünkü bu uyduruk hukuk namlusu kendi
üzerlerinde. Ha tetiğe basıldı, ha basılacak. Topluca, koro olmuşlar
hukuksuzluklardan bahis. Karşı taraftan birilerinin de, ‘-ya o günlerde bunları siz yapmadınız mı’
telaşındaki hatırlatma çabaları… Ne hallere gelmişiz. Nasıl da
düşmanlaştırmışlar birbirimize. Filin züccaciye mağazasına girmesi gibi,
kırılacakmış, dökülecekmiş kimin umurunda?
Niye bu polis
soruşturmaları?
17 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarını unutmadık henüz. Kirli çamaşırlar nasıl da saçılmıştı ortalık
yere. Sonra bir seçim çattı başımıza. Siyasi iktidar koltuğunu korumak uğruna,
canla başla 12 yıl boyu ortaklıklarını sürdürdüğü, ‘hizmet hareketi’ olarak adlandırdıkları,
kimilerinin ‘Cemaat’ bazılarının ‘F-tipi örgüt’ dedikleri bir yapılanmaya
karşı, kin kusarak ortaklarını ayırdı. Propaganda mevsimi boyunca, tutturdu bir
‘paralel yapı’ meselesi. Fakat etkili olduğunu söylemeliyiz. Oylarıyla iktidarı
destekleyenler nezdinde ‘hırsızlık’ suçlaması büyük oranda etki göstermedi. Bu
durum hayret edilecek bir özellik olarak görülse de, iktidar yönetiminin
yaptığı şey: kendine oy verenleri, suça ortak etmekten başka bir şey değildi.
Koca bir grup kendisini de, oy verdikleri, destekledikleri gibi görünce,
mecburiyetten desteklerini devam ettirdiler, oylarını vermekten öte durmadılar.
Çünkü yapılan propaganda, halkın oy vermesi halinde, ‘hırsızlıkların’
yapılmadığı kanaatinin hâkim olacağını ve aklanacağı şeklindeydi. Böylece, oy
verenler de kendilerini suçsuz göreceklerdi. Bunu başardılar. Zihinleri,
algıları böylece istedikleri gibi şekillendirdiler.
İşte yeni bir seçim
dönemindeyiz, artık Cumhurbaşkanımızı halk seçecek. 17-25 Aralık yolsuzluk
soruşturmalarının baş aktörü Cumhurbaşkanlığına aday. Aynı yöntem ve azimle
çalışmasına devam ediyor. Ardında büyük medya desteği. Korkutucu büyüklük,
nefret edenleri bile aleyhine konuşturmuyor. Herkes susuyor. Herkes desteğinin
iktidardan yana olduğunu bir şekilde belli ediyor. Bir şekilde açılan hesaba
paralar yatırılıyor, isimlerini herhalde büyük harflerle yazdırıyorlardır.
Onlara Hakk veriyoruz, çünkü işadamı, meslek sahibi, amir, memur…
Geleceklerinden endişe ediyorlar. İktidardan yana görünüp, geleceklerini
garanti altına almak istiyorlar.
Yeni seçim dönemindeyiz
dedik ya, bu sebeple polisleri tutukluyorlar. O polislerin, önceki mazlumlara
yaptıkları hakaretleri, ev aramalarını, kelepçelemeleri aynısıyla kendilerine
yapıyorlar şimdi. Sebep: 17 Aralık yolsuzluk soruşturmalarını da bu polisler
yapmıştı. Bir yandan da siyaset meydanlarında, iktidarın C.B. adayı adeta
küfürlerine, hakaretlerine, küçümsemelerine, iftiralarına devam ediyor. Sırf
kendini kurtarmak uğruna. Seçilirse 7 yıl daha rahat uyuyacak!..
Ne hallere gelmişiz? Niye
bu kin? Niye bu hırs?
Görevinden dolayı hata
yapan memura ne yapılacağı bellidir. İdari – adli soruşturmalar açılır,
incelenir, ifadeler alınır, hâkim karşısına çıkartılır, yargılanır ve bir karara
varılır. Böyle yapılmadı, önce meydan meydan, salon salon gezilerek, paralel,
ve örgüt denerek, geniş halk kesimlerinin nefret etmesi sağlandı, şimdi ise
arkasına aldığı %45’lik oy çoğunluğu ile saldırısını, tam da seçimler
arifesinde oy devşirmeye yönelik olarak artırdı.
Ne diyordu polis şefi: “-Yaptığımız bütün işler günü gününe
Başbakan’a bildirildi, onun talimatı alınmadan hiç bir işlem yapılmadı.”
Şimdi, televizyonlarda
söylenen bu söz, hâkim karşısında ifade tutanaklarına da geçirtilirse, korkarım
ki, önce tanık olarak, sonra sanık olarak hâkim huzuruna çıkma ihtimalinin de
bulunduğunu belirtmeliyiz.
Ancak ‘özel yetkili
mahkemeleri’ kaldırmalarına rağmen, yeniden adeta bir özel yetki verilen, “Sulh Ceza Hâkimliği” tesis
edildi. Bu hâkimlikler, önceden mevcut olan “Sulh Ceza Mahkemeleri” kapatılarak, yerine ikame
edildi. Görev yapacak hâkimler, 17 aralık yolsuzluk girişiminden sonra, yeniden
düzenlenen HSYK’nın birinci dairesince atanacak. Yani önceki mahkemelerin
hâkimleri görevlerine devam etmeyerek, idarece yeniden atamaları yapılacak! Paralel
denen örgütü, yeniden bir paralel örgüt kurarak mı çökerteceksiniz? Yazık!. Devletin
bütün kurumları bu halde. Bu paralel, şu örgütten, o casus, öbürü bizim
kolejden, şu cemaatten gibi ayırımcılıklar maalesef devlet kurumlarını işlemez,
çalışamaz hale getirmiş vaziyette.
Polislerin sorgulanması,
gerekirse yargılanması. Suç tespit edilebilirse cezalandırılması bizim de
isteğimizdir. Ancak, Hakk, Hukuk kuralları içinde olacaksa, aksi halde yeni kin
tohumlarının ekilmesi kaçınılmaz olacaktır.
Niye bu yapılanlar?
Yolsuzluk ithamlarından
kurtulmak, aklanmak ve Cumhurbaşkanı seçilmek için.
Ama söylemeliyiz ki, millet
uyandı, artık düşünmeye başladı. Her emre, her tavsiyeye artık okey
demeyecektir. Attığı her adımı düşünerek atacaktır. Tıpkı, 10 Ağustos’ta kullanacağı
oy gibi.
AKP’nin CB adayı’nın, havuz
medyasının ekranlarına çıktığı gece, seyredilirlik oranı 24. Sıradaymış. Artık
taraftarlarınca da ne söyleyeceği merak edilmiyor, papağan gibi tekrardan başka
söyleyeceği kalmamış…
Eskitilmiş bir yüz, ezberletilmiş
üç-beş satır, notlara alınmış uyduruk sorular… kin, kindarlık, intikam, hırs,
kibir, kibir, kibir…
İşte budur.
Düşüş, bildiğin gibi değil.
Tepe taklak.
Kürşat Çeri:
YanıtlaSilİki yanlıştan bir doğru çıkmaz. Sana yapılmasını istemediğin bir eylemi başkasına yapmayacaksın! Hukuk herkese lazım! Ne güzel sözler, keşke ibret alsalar da bu durumlara düşmeseler. Dün Ergenekon Balyoz davalarında kesintisiz propaganda ile hâkim ve savcının yerine geçen o malum medya bugün timsah gözyaşlarına boğuldu. Dün paralelci dedikleriyle yol arkadaşlığını yapanlar bugünde aynı hataları yapıyorlar. Yarın kendileri de bu duruma düşecektir. Diline sağlık üstad.