18 Eylül 2014 Perşembe

Bölücülük Asıl Zihinlerde Yeşerir


Bölücülüğün kırk çeşidini bunlardan gördük. Birlikte yaşamaya ahdetmiş farklı etnisitelere mensup insanımızın, aidiyetlerini kaşıyarak onları birbirlerinden ayırdıkları yetmezmiş gibi, yüzyıllardır birlikteliğimiz olan, zaman zaman sorun yaşamamıza rağmen aramızda hiçbir küslüğe yer vermediğimiz Ermeniler için yapılan küfür derecesindeki tanım, milletimizin aklı erenlerini yaralamıştır.

Bu durum yeni bir kavga ve ayrıştırma kapısıdır. Ağızdan farkına varmadan çıkan bir tanım olduğu söylense de, sıradan bir kişinin söylemesi halinde hiç üzerinde durulmayacak olan bu hakaretin, ülkeyi 12 yıldır yönettiğini zanneden bir iktidarın başı tarafından söylenmiş olması, yaptıklarını zannettikleri tüm açılımların kendilerini kandırmak, kendileriyle birlikte milletin tümünü kandırmak için yapıldığı anlaşılmış olmalıdır.

Sen Alevi’sin, sen Zaza’sın… bunun sonu yoktur. Şimdi de “affedersin Ermeni dediler” tanımı, çok farklı mecralara girildiğinin resmidir. Sedat Ergin’in 8 Ağustos tarihli yazısından anlıyoruz ki, bu sözün sahibi 2011 yılında da şunları söylemiş: “Bu kitaplar içinde ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne affedersiniz Rumluğumuz hiçbir şeyimiz kalmadı”. Yani evveliyatında da benzer laflar kullanılmış. Unutmuşuz işte!.

Zihin çukurunun derinliklerinde, milletin Müslüman olmayan bölümüne karşı yaşayan bir düşmanlığın, bir kinin varlığını böylece tespit etmek mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olduğuna göre, sen, ben nasıl kendimizi birinci sınıf vatandaş görüyorsak, etnik aidiyeti başka kültürlere ait olan, Ermeni, Rum gibi vatandaşlarımız da birinci sınıf vatandaştır. Asla ve kat’a ayırım-gayrım yapılamaz.

Yalnız Başbakan NTV’de yaptığı mülakatta belki de ilk defa, çok hafif bir sesle, sanki kimsenin duymasını istemeyen bir tavırla Türk olduğunu da ilave etti. Sanki utanırcasına!. Ben hayret ettim, yahu meydanlarda Sünni olduğunu haykırıyorsun, birisinin Zaza, diğerinin Alevi olduğunu bildiriyorsun, ne var, ne olacak yani, yüksek sesle söylesene Türk olduğunu!. Bu söylemin bir kandırmaca olduğu seçim günü balkon konuşmasında, Türk değil, Türkiyelilik öne çıkarılınca anlaşıldı.

Kim ki, bölendir, ayırımcıdır, parçalayıcıdır, düşmanlık körükleyicidir…

Ağızlarındaki dini çağrıştıran kelamlar bile bölünmenin önünü açmak, parçalanmayı kolaylaştırmak, ayırımı gerçekleştirmek için zihinlere salınmış olduğu düşünülmektedir. Lakin bunu bilerek mi, yoksa gaflette olduklarından mı yapıyorlar, bir türlü karar veremedik. Bilerek yapıyorlarsa, söylenecek bir sözümüz yoktur. Bu durumda zaten durduğu cephesinin kararını vermiş ve görevini yerine getiriyor demektir. Gaflet halinde yapıyorsa, iş değişir. Bu durum daha da beterdir. Çünkü insanımız, onların gerçekten bir Müslüman olduğuna inanıyor. Ki, etkili ve yetkili makamlardaki bir Müslümanın ağzından çıkan laflar tesirini milletin tamamı üzerinde icra eder.

Cephe savaşlarındaki esas şudur: ‘Silaha silahla, fikire fikirle karşılık verilir’. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ermenileri kıracak, onları kışkırtacak bir söz edilmesi, karşı cepheden gönderilen fikir taarruzu mermilere benzer. Düşmanın sallayacağı top güllesi, kalede nasıl gedikler açacaksa, duvardaki tuğlalardan birinin çekilmesi sonucunu verecek olan, etnisitenin kaşınması olayı da, düşman cephesinin gönderdiği gülle tesirini gösterecektir. Hâlbuki devlet adamı konuşmaları ve tavırlarıyla (ki, gireceği seçimi kaybetme ihtimalinin korkusu bile olsa) bölücülük projesine prim kazandıracak tavırlardan kaçınmalı, bilakis her türlü bölücü projeyi bozacak ve topluma güven verecek davranışlar içinde bulunmalıdır. Ermeni’si, Rum’u, Kürt’ü, Boşnak’ı… ayırımsız millet sosyolojisinin içinde görülmelidir. Onların her birinin ayrı, ayrı kültür ve inançlardan olduğunun hatırlatılması, topluma yabancılaştırılarak ayırımcılığa, bölücülüğe çanak tutmaktan başka bir işe yaramayacaktır.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Tuğrul Türkeş’in MHP internet sitesinde, “Affedersiniz Ermeni olmak suç mu?” konulu yaptığı, bildiri mahiyetindeki açıklama desteklenmelidir. Türkeş şunları söylüyor: “Erdoğan’ın süregelen ayırımcı üslubunun ve nefret dilinin sonuncu kurbanı Ermeni kökenli yurttaşlarımız olmuştur. Ermeni olmak bir suç, bir kusur, çirkinlik, ayıp ve günah değildir. Ait olduğumuz etnik ve kültürel gruplar Yüce Rabbimizin takdirinin bir neticesidir ve bunların haşa ayıplanması veya küçümsenmesi günahların en büyüğüdür. Kaldı ki bu sözler yasalarımıza göre de ‘nefret suçu’ kapsamındadır. Üzülerek görmekteyiz ki, Sayın Erdoğan’ın nezdinde Alevi olmak da, Zaza olmak da, Musevi olmak da, Ermeni olmak da ağız kıvrılacak meselelerdir.”

Bu sözlerin siyaseten söylenilen bir söz olmadığına inanıyoruz. Millet olmanın gereğidir, azınlık haklarını korumak. Misafirlerine en güzel odalarını hazırlayan milletimizin, birlikte yaşadığı farklı dinlere sahip vatandaşlarımızla kendisi arasında bir fark görmediğini önemle belirtmeliyiz. Onlar bize Allah’ın emanetidir. Biz öyle bilir, böyle söyleriz. Onlar bizim asla düşmanımız değil, aynı vatan üzerinde, aynı sevinçlere birlikte gülen, aynı acılara birlikte üzülen bir elin parmakları gibiyiz. Bizlerde ayrımcılık, bölücülük olamaz.

Ermeni olmak bir suç, bir kusur, çirkinlik değil.

Onlar, bu ülkenin şerefli vatandaşıdırlar.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...