Türk düşmanlarının tek
hedefi vardır. Lozan’ı silip, Sevr’i diriltmek. Özellikle dinci kanatın tarihçi
müsveddeleri Lozan aleyhinde yazmaya, milletin zihnine Sevr’in arandığını filan
kazımaya çalışıyorlar.
Çeşitli haritalar
yayınlanır Sevr’i çağrıştıran. En son IŞİD bir harita yayınlamıştı (Bunu
Face’de yorumlamıştık). Bu haritaya göre, Türkiye’nin Güney
Doğu ve Doğu’su tamamıyla Kürdistan olarak tanımlanıyordu. Hükumet
çevrelerinden hiçbir itiraz ve yorum gelmedi bu haritaya.
Şimdi bazı ukalalar 3.
Cumhuriyet’ten bahsediyorlar, 2.’sinden haberimiz bile olmadı. Güya Tayyip Bey
Cumhurbaşkanı seçilirse, 3. Cumhuriyet kurulacak (veya yeni uygulamalarla) ve
eskiye (onların eskisi) dair ne varsa kökten silinecek.
Galiba, sınırlar dahil!.
Kopya, taklit ‘Yeni Türkiye’
söyleminin varacağı yer şimdiden belli. Hayallerindeki dünyada Türk’e yer yok
bilesiniz. ‘Yeni Türkiye’
içinde Türk olmayacak. Bir yandan PKK, bir yandan IŞİD benzeri terör grupları
bombalamalar, kurşunlamalarla bitirmeye çalışırken, bir yandan da siyasi
masalarda sıkıştırılan ve dayatılan kararlar sonucu Türk’ün izini silecekler,
amaçları bu.
Bizim için vatan olan
Kerkük elden gitti, ne hükumetten, ne Dış İşlerinden, ne Genel Kurmay’dan bir
satırlık yorum, itiraz gelmedi. Musul konsolosluğu bir tek silah bile atılmadan
teslim edildi. Komutanların gözleri önünde, gönderden bayrak indirildi. Kınama
bile gelmedi!.
Eğer böyleyse, 3.
Cumhuriyet’e doğru hızla ilerliyoruz. 3. Cumhuriyet ve Yeni Türkiye, Türk’ün
felaketi olacaktır, uyanmaz, uyanamazsa.
3. Cumhuriyet’ten
anladıkları nedir?
Sevr’e nasıl gelinmişti,
Taylan Sorgun özetlesin:
“1. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöktürülüş döneminde bütün iktisadi
kaynaklar finansal yapı dahil yabancıların ellerine geçmişti. 2. Anadolu
toprakları bir müstemleke iktisadiyatı yaşıyordu. 3. Mürteci hareketler
genişlemekteydi. 4. Anadolu yabancıların nüfuz bölgelerine ayrılmıştı. Sonunda Anadolu’nun
paylaşımını getiren Mondros ve Sevr karşımıza çıkmıştı. İşte Mustafa Kemal
Paşa’nın başlattığı Milli Mücadele ve Anadolu ihtilali Cumhuriyet bunların
hepsini kaldırıp çöp sepetine atmıştır.” (Taylan Sorgun, Ortadoğu, 30
Ekim 2006)
Geriye dönüşün bu kadar
göstere göstere olduğu durumlar başka ülkelerde var mıdır bilmiyorum. İlk üç
madde de anlatılan dönüş ayniyle yaşanmaktadır ülkemizde. İktisadi kaynaklar,
‘özelleştirme’ numaralarıyla yabancıların eline geçmiş, tüketim ekonomisi Anadolu
sathına yayılmış ve mürteci hareketler, (dindarlaşma değil) dinci
hareketler yurt sathına yayılmıştır. Henüz, “Anadolu’nun yabancıların nüfuz
alanlarına ayrılması” fiilen yaşanmamıştır. Yaşatılması istenmiş, fakat Türk
Genel Kurmayının dikkatli ve uyanık olması, meselelere vukufiyeti, alınan
tedbirler, karşı politikaların uygulanması, açıkça meydan okumalarla, Mart tezkeresinin
çöpe attırılmasıyla paylaşılmayı geçici de olsa önlenmiştir. Bilahare önleyen
kumandanların kahir ekseriyeti, Mart tezkeresinin çıkması için canla başla
çalışan hükumet idarecileri tarafından bizatihi Savcılığı yapılarak Ergenekon,
Balyoz, Casusluk gibi düzenlerle cezaevlerine tıkılarak güya intikam
almışlardır.
Muhtemelen 3. Cumhuriyet
dedikleri bu dördüncü maddenin fiiliyata geçirilmesidir. Başarılmak istenen
budur. Daha sonra işgal ve sömürüleştirilme aşamalarına geçilecektir. Nitekim
devletin ve vatandaşların aşırı, ha deyince ödeme imkânlarının bulunamayacağı
şekilde borçlandırılması, ödeme emrinin gönderilmesi ve haciz aşamasına
geçilmesi halinde ellerindeki tapuların alınması suretiyle işgalin alt
yapısının da hazırlanacağının bilinmesi gerekmektedir. (Özellikle,
yabancı sermayeli bankalardan çiftçilerimizin kullandığı krediler bu tehlikeyi
yakından göstermektedir, kredilerin tamamı tarlalarının ipotek edilmesi
suretiyle teminat tesis edilerek kullanılmıştır!).
Psikolojik harp son hızıyla
devam ediyor. Bu savaşta karşı koyacağımız dallarımızı zayıflattılar bir bir.
Ülkemiz üzerinde oynanmakta olan yıkıcı oyunlar, karşı çıkılamaz insan hakları,
özgürlük gibi isimlerle, faaliyet gösteren sivil toplum örgütü adıyla ve
özellikle medya kullanılarak yapılmaktadır. Bu saldırılara ancak, üniter
yapının korunması, halkın bilgilendirilerek bilinçlendirilmesi görevlerini
yapacak, milli politikalardan taviz veremeyen gözü kara bir kontr istihbarat
kuruluşu, yabancı istihbarata ancak karşı durabilecektir. Aynı zamanda
halkın yanında olarak onların sahipsiz olmadığını daima hatırlatacak
çalışmaları eksiksiz yapacak, milleti diri tutarak, daima göreve hazır zinde
güçleri örgütleyebilecektir. Nedense bu hatırlatmalar sık yapılmasına karşılık,
devlet idarecileri tarafından önemsenmemektedir.
Çok ilginçtir, bir devlet
düşünün ki, iktidar partisinin sözcüsü, bir zamanlar kırmızı çizgisi olan ve
‘harp sebebi’ olarak deklare edilen bir devletin kuruluşunun öncülüğünü
yapıyor!. Psikolojik savaşın düşman kuvvetleri tarafında savaşa katılmış gibi.
Yine, çok ilginçtir ki, söz konusu devletin kurulması için canla başla savaşan
İsrail’in yetkilisi bizimkinin açıklamasının akabinde benzer bir açıklama
yapıyor. Güya İsrail düşmanlığı ile ünlenmiş bu tipler, maalesef İsrail ile
aynı düzlemde top koşturuyorlar.
Sormak lazım: Acaba,
taşınması imkânsız borçlarınızın ödenmesini mi istediler? Yoksa böylece yeni yabancı
(ABD ve AB) siyasi vesayete boyun eğme veya iktisadi
kapitülasyonlara eyvallah mı ettiniz?
Çünkü Irak’ın parçalanarak,
Kuzeyi’nde bir Kürt Devletinin kurulmasına onay vermek demek, “Irak – Türkiye ve Suriye sınırının
kuzeyinde, Kürtlerin sayıca üstünlüğünün bulunduğu bölgenin yerel özelliğine
istinat ederek, (dayatmacıların tavsiyeleri ile) Türkiye bu bölge üzerindeki tüm
haklarından ve sıfatlarından vazgeçmeyi şimdiden yükümlenir”. Diyen,
çöplüğe atılmış Sevr antlaşmasının 62. ve 64. Maddelerinin yürürlüğe
sokulacağını bilmiyorsunuz demektir.
Ne günlere kaldık Allah’ım.
Ayaklarla başlar yer
değiştirmiş!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder