Çoktandır, Mısır’da verilen
idam cezalarıyla ilgili bir şeyler söylemek istiyordum. Fırsat bulamadım. Gün
bugünmüş.
İhvan-ı Müslimin örgütü
İngiliz politikaları doğrultusunda kurulmuştu, sonraları ABD, örgütü ele alıp,
ekonomik finansını ve lojistiğini de temin ederek çıkarları doğrultusunda
kullandı. Mısır’da iç dinamiklerin tetiklediği ve yılların diktatörüne karşı
bir halk ayaklanması yaşandı, ayaklananların çoğunluğu idareye karşı tepkili
fakat örgütlü değildi. Eylemlere katılan ve hatta katılanları yönlendiren
örgütlü yapı sadece Müslüman Kardeşler (İhvan)
örgütüydü. Hüsnü Mübarek’in devrilmesi sırasında da ABD’nin kullandığı örgüt
buydu. İhvan’ın kurucusu Hasan El Benna’nın torununun Oxford mezunu olduğunu
söylersek herhalde bir şeyler anlatır. Mısır Başkan’ının devrilmesi sırasında
halkı harekete geçiren grupların başında, ABD istihbaratının yetiştirmesi İhvan
üyelerinin bulunduğu gizli değildir. Hatta olaylar öncesi ve sonrasında örgüt
yöneticilerinin ABD başkanı Obama ile görüştükleri bile söylenilmiştir. İlginçtir,
Mübarek’e karşı yapılan halk ayaklanmasında! Başı çeken İhvan’ın ABD’ye ve
dayatmalarına karşı olduğuna dair bir cümlelerini bile duyamadık. Kullanıldı ve
yaptırmak istedikleri işleri bitince de kenara atıldılar. Her ne kadar silaha
bulaşmadı iddiaları olsa da (özellikle Türkiye’de), Ortadoğu
uzmanı sıfatıyla tanınan Hüsnü Mahalli’nin bildirdiğine göre “Müslüman Kardeşler Mursi’yi deviren darbe
sonrasında eylem ve saldırılarına devam etti, ediyor. Bu saldırılarda 500 kadar
güvenlik görevlisi öldürüldü.” (Yurt,11 Nisan 2014)
diyor. Verilen idam kararları da anlaşılan bu cinayetler üzerine oturuyor.
Arap Baharı denilen
olaylarının patlak vermesinden önce Türkiye Başbakanı’nın büyük bir özgüven
içinde söylediği bir söz vardır:
“Biz bize yeteriz”. Tunus’ta meydana gelen halk
hareketleri bu sözden sonra başlamıştır. Bir tesadüf olarak
değerlendirebiliriz, fakat bizim inancımız odur ki, tesadüf değil, BOP
uygulamalarının bir uzantısıdır. Birisi başını kaldırmadan, diğeri onun başını
indirmeye kalkışmaz. Biz bize yeteriz lafının özeti, Osmanlı İmparatorluğunun
canlandırılmasıdır aynı zamanda, başka deyişle ‘Yeni Osmanlı’.
Tunus hareketlenmesi
akabinde diğer Arap ülkelerinde de telaş başladı, ‘acaba bizde de olur mu’? Niye
başladı? Çünkü devleti olduğu gibi kendilerinin hizmetine sokmuşlar, halkın
gelirlerine el koymuşlar, ille de ben, ille de ben! Anlayışındaki dikta
idarelerinin de başına gelmesi muhtemeldir de ondan. (özel
not: Türkiye’deki Gezi Eylemlerinde iktidarın telaşlanması gibi).
Yine ilginçtir ki, Türkiye
Başbakanı Mısır seyahatinde ‘Laiklik’ üzerinde durur. Kendi ülkesinde asla
ağzına almadığı ve hatta karşı olduğuna dair çeşitli konuşmalarının olduğu
laiklik. Sanki, Batı’ya, ABD’ye mesaj verir gibi. Başbakan’ın laiklik söylemi
Mısır’da kendi taraftarları (İhvan) arasında karşılık
bulmadığı gibi, karşı fikirlerle laiklik karşıtı söylemlerle karşılaştı. Lakin
dış çevreler laiklik nutkunun bir oyun hamlesi olduğunu düşünmüş olmaları lazım
gelir ki, Mısır’ın laikleşmesi üzerinde hiç durulmadı. Ne İhvan ne de sonradan
darbe ile gelenler laiklik hakkında olması gereken politik vurgulamalarda
bulunmadılar, fakat ABD ve Batı Türkiye’den kendilerine karşı bir tehlikenin geldiğini,
artık Türklerin büyümek (emperyal) istediklerini
filan düşünmeye başladılar.
Tam bu sırada, Suriye
hadiseleri patlak verdi. BOP eş başkanı olarak inisiyatif bizde idi. Üç aya
kadar zalim Esed’in gideceği tahmini üzerine politika geliştirildi. Olmadı. Eş
başkana ümidi bağlayanlar başarısızlıkla karşılaşınca, helikopter, uçak
düşürmeler, Türkiye tarafına doğru bomba atışları, Türkiye sınır kapısında
tedhiş hareketi uygulaması gibi pek çok provokatif eylemler denediler. Şükür
ki, Türk halkı bu kışkırtmalara gelmedi, soğukkanlılığını koruyarak sağduyusunu
kaybetmedi. Halkın dirayeti idarecilerini de bir bakıma uyandırdı. Her ne kadar
söylem de düşmanlık gösterileri yapsalar da asla eyleme geçemediler.
Olaylar tamamıyla Türkiye
ve ABD-Batı arasında gelişmekteydi. Olaylar tamamen Türkiye Batı, Türkler ve
Haçlılar savaşıydı. Algı buydu. Aslında istenen de buydu. Mısır için laiklik
piyonunu süren Türkiye’ye karşı, Suriye’de karışıklığın devamını isteyen bir
karşı güç vardı. Karışıklığın sürmesi için ise yine Türkiye’nin devrede olması,
muhalifleri beslemesi gerekiyordu. Ne de olsa sınır komşusu olarak, birinci
dereceden tehlikeli bölgede yaşayanlar Türklerdi, hem de Suriye de yaşayan pek
çok Türk vardı.
Dış politika oyunları böyle
bir şeydir. Satrançtan maksat şahı yemektir. Şah, dış politika oyununda hedef
ülkenin bütünüdür.
Şimdi karşımıza Mısır’da
529 kişinin idamını çıkarttılar. Bu taş öyle böyle değil, çok önemli bir hamle.
Bu hamle ile bize, -‘siz
artık ölüsünüz, ne Ortadoğu’da, ne Avrupa’da, ne de Asya’da hiçbir yerde
yoksunuz’ demek istiyorlar. Canlandırmak istediğiniz
Osmanlı’da zaten yüz yıl evvel toprağa gömüldü, biraz daha ısrar edersiniz, siz
hepiniz ölürsünüz demek istiyorlar.
Mahalli idareler
seçimlerinde ortaya konan uygulamalar, Cumhurbaşkanlığı seçimleri için ileri
sürülen piyonlar hep bu yönde kullanılacaktır.
Amaç, Türk’ü boğmak ve
dünya üzerindeki etkinliğini bitirmek.
TC Necati Polat:
YanıtlaSilTayyip bunları hazırladı ve o düşünsün. Asılacaklar güçlerini ondan almışlar, o bir miting ile bu günleri hazırlamıştı.
Hele MHP bu konuda hiç laf etmesin, yoksa Tayyip diline dolar ve IRK'çılık hortladı diye propaganda yapar. Ona koz vermemek gerekir. Zaten konuşmadığı halde yeteri kadar liderleri fırçalamıyor mu?
TC Mehmet Kahraman :
YanıtlaSilEY RABIACILAR NERDESINIZ SECIM BITTI KEFENINIZDEMI GITTI NEREYE EL ATTIYSANIZ KAN VE GOZYASI BIRAKTINIZ SECIMLIK MUSLUMANLAR BUNUN VEBALI BUYUK OLUR.
Şaban Çağlar :
YanıtlaSilidama hayır