{Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini
veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.}
(Atatürk)
İlim ve irfanın tedris
edileceği makamlar okullardır, laboratuvarlardır, atölyelerdir, fabrikalardır, tarlalardır,
iş tezgâhlarıdır, dükkânların, mağazaların bürolarıdır, müşteri-satıcı
diyaloğunun geliştirildiği alanlardır, hoca-öğrenci haberleşmesinin
sürekliliğidir, ana-baba eğitimciliğinin tarihten tevarüs eden yöntemleridir,
konu-komşunun çocuklar üzerindeki haklarındandır, sokak, mahalle, köy, kasaba,
şehir ikliminin insan hayatının tekemmülünde gösterdiği işlevlerdir…
Nihayet, nihayetsiz süreğen
ve zaman içindeki değişimi devamlı takip edilen etkin, eylemli ve karşılıklılık
ilkesi içerisinde bir birini geliştiren insan olma sürecidir.
Bir tarafı eksik
bırakılınca, tamamlanamayan süreç. Amaç; 1. İnsanlığın gelişimi adına, İnsan’ın
gelişimi. 2. Dünyanın imarı.
İki maddede toplanılabilen
tek maddelik hedef. İnsan.
Eğitimin, öğretimin,
irfanın tek hedefi; insan.
Eğitim ve öğretim, irfan
altyapısının hazırlanma sürecidir. Fen bilimlerinin, sosyal bilimlerin,
ilahiyat bilgilerinin temeli, terbiye ile irfan yüklenilecek kişiyi insan
olmaya hazırlama dönemidir. Bellenmiş, sürülmüş, inceltilmiş, tavlanmış tarlaya
tohum verme zamanı gelince ustası besmeleyle işe başlar ve tohumu verir
toprağa. Okulların temel işlevi torağı işlemektir. İlmin temel görevi budur. Elbette,
her tohumun ekilme zamanı farklıdır, her toprağa hangi tohumun ekilmesi
gerektiği ince çalışmalar gerektirir. Bu açıklamanın en güzel örneğini
Nasreddin Hoca, göle maya çalarak vermiştir ve –“ya, tutarsa”. Diyerek çalınan mayaların, atılan
tohumların bir hesapla, ince elenip sık dokunarak yapıldığını belirtmiştir.
İrfan dünyasında hesapsız - kitapsız kelam edilmez. Sahibinin ağzından çıkan
her kelamın bir sahibi vardır, sahibi bulunmadan o kelam asla söylenilmez. (Burası
çok incedir.)
“Binaenaleyh, evlatlarımızı o suretle talim ve terbiye etmeliyiz,
onlara bu suretle ilim ve irfan vermeliyiz ki, âlem-i ticaret, ziraat ve
san’atta ve bütün bunların sahalarında müsmir olsunlar, müessifi olsunlar, faal
olsunlar, ameli bir uzuv olsunlar. Binaenaleyh maarif programımız gerek ibtidai
tahsilde, gerek orta tahsilde verilecek bütün şeyler bu nokta-i nazara göre
olmalıdır.” (Atatürk)
Testi boş kalırsa çatlar,
işe yaramaz hal alır. Bu sebeple, içine su doldurularak saklanır. Bir daha
kullanılmak istendiğinde, içindeki su boşaltılır ve taze su doldurulur. Olay ve
hayat budur. Önce doldurulur, sonra boşaltılıp yeniden doldurulur.
Dünyanın imarı için
gereklidir bu durum. İçinde yaşanılan dünyanın, insanın yaşayabileceği bir
seviyeye getirilmesi lazımdır, bu lüzum daima gelişir, insanın talepleri daima
devam eder ve artarak istemeye devam eder. Bu talep karşılanmalıdır.
Karşılayacak olan da yine insanlardır, insanın kendisidir yani. Gökten zembille
inmesini beklemek yanlıştır, herkes birbirlerine bir şeyler
(hizmet) yaparak, ortaklaşa bu hayatı sürdüreceklerdir. Anlatılan
bu ortaklaşa hayat sürerken, insanların ilişkileri, konuşmaları, hareketleri,
sorumlulukları, ehliyetleri, yetkileri.. ni düzenleyen kurallar yazılıp,
metinleştiriliyor. Sonuç: Medeniyet.
Medeniyetin gelişimi,
mekteplerin verdiği terbiye ile adamların verdiği irfanın izdivacıyla mümkün
oluyor.
Nüfusunuzun içinde
adamların sayısı (ki, bu bilinemez)
ile medeniyet ufkunda aldığınız kilometre at başı gider.
***
Neyse, bir devlete düşen
görev; insanlarının ilim, irfan yolunda yetişmesinin önündeki engelleri
kaldırmak, yolları asan etmektir.
Savunma, sağlık, imar ve
sair hizmetler sonradan gelir.
Milletin geleceğinde,
medeniyetin icaplarından; yol, köprü, fabrika, gökdelen, AVM gibi gösterişli
yapıların hiçbir değeri yoktur.
Millet, irfan ile yoğrulmuş
evlatları vasıtasıyla toprağa tutunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder