27 Mart 2014 Perşembe

Mesajlarla Gündeme Dair


Dönün bakın 17 Aralık’tan bugüne kadar,

Gülen Cemaati ile araya giren kara kediden sonra ki yazılanları, çizilenleri takip edin.

Bugüne kadar ne bir fikir ortaya koyabildiler, ne şiir, ne de mizah…

Demek, AKP’yi fikren de, ilmen de taşıyan cemaat yazarları, ilim adamları, fikir adamlarıymış.

Bu tespit önemlidir. Erinmeyin, dönün ve 17 Aralık’tan bugüne yazılanlara, çizilenlere şöyle bir bakın. Nasıl da kupkuru, nasıl da savunmaya dönük kabuk yazılar.

Ya, düşünme yetilerini kaybettiler, ya da öteden beri hep böyleydiler de, cemaatin arkasına iyice gizlendiklerinden biz anlamıyorduk.

***

Özgürce günah işleme merkezleri açılsın istiyorum.

Akıllı bir işadamı bu yatırımı yaparsa, müşteri sıkıntısı çekmez.

Benden hatırlatması…

***

Günlerdir Başbakan Erdoğan, Paralel Devlet, inlerine gireceğim, vaiz lobisi, âlim müsveddesi, Vatikan temsilcisi, Papaz Lobisi… gibi suçlamalarla hepimizin bildiği cemaat mensuplarını özellikle üst yöneticilerini suçlamaktadır. Dinler arası diyalog temsilcileri de bu suçladıklarıdır. Diyalog vasıtasıyla öteden beri bildiğimiz ve inandığımız bazı kuralları yıkmak istemişlerdir. Amenna.

Biliyorsunuz, Başbakan ‘Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanıdır.

Cemaatin dinler arası ittifak söylemiyle, Başbakan’ın medeniyetler arası ittifak söylemi aynı kitabın farklı paragraflarıdır o kadar. Amaç aynı, gidişat aynı, sonuç aynıdır. BOP Eş Başkanlığı da aynı projenin farklı cephesindeki çalışmalardan ibarettir.

Eee, o halde neden cemaati suçlamaktadır?

Namlu kendisine döndü de ondan.

Yani anlaşılıyor olmalı ki, bütün çalışmaları birlikte yaptılar, ne kadar istenmeyen ve ülkemize, devletimize, milletimize ne kadar zararlı iş ve işlemler varsa birlikte yaptılar.

Şimdi, Başbakan’ın söylediği her suçlama, ileri sürdüğü her kötülük aynı zamanda kendisinin de yaptığı suçlardır.

Kendisini de onlarla birlikte ihbar ettiğinin farkında değil.

Gerçekten çok saflarmış…

***

“Çözüm Süreci”nin bir safsatadan ibaret olduğu artık anlaşılmış olmalı. Bölünmek için, vatan toprağının bir bölümünde ayrı bir devlet kurmak için, kendi hükümetimiz tarafından yapılan çalışmalar, nasıl oluyor da ‘Barış’, ‘Demokrasi’.. gibi kavramlarla yutturulmaya çalışılıyor?

İnsan kendi evini kendisi yıkabilir mi?

Kendi kardeşini kovabilir mi?

Besbelli,

İdarecilerimiz şaşırmış vaziyetteler. Bir yandan Yolsuzluk,  bir yandan bölücülük. Her ikisi de eminim ki, YAPTIRILAN, istemese de YAPTIRILAN bir sonuç.

Aklınızı başınıza toplayınız.

Son şansınızı iyi değerlendiriniz.

Yolsuzluklara itibar etmeyeceğimiz gibi, bölücülüğe de geçit vermeyeceğimizi anlamış olmalısınız.

Siz, barış dedikçe, onlar özerklik diyorlar. Siz demokrasi dedikçe, onlar ana dilde eğitim diyorlar. Siz tek devlet dedikçe onlar gülüyorlar. Sizi yolsuzluğa bulaştırıp, aklınızı almışlar. Dengeniz kaybolmuş. Çünkü istediklerini ancak böyle bir yönetime yaptırabileceklerini biliyorlar.

Edeb Yâ Hû,

Basiret Yâ Hû…

NOT: Birkaç gün evvel ABD’nin Ankara Büyükelçiliği ve Adana Konsolosluğu’ndan iki diplomat (ki, muhtemelen CIA elemanları), Batman’da, BDP il binasını ziyaret ederek, PKK kurmaylarıyla basına kapalı saatlerce görüşmüş olduğu haberini Yeni Mesaj Gazetesi’nden (başka gazetelerde yok) okuduk. Çok ilginç bir gelişme. İç ve dış saldırılara maruz kalmış bir Türkiye Cumhuriyeti’nin, Güney Doğu’sundan bölünme, bölme çalışmalarının yapıldığını tahmin etmek zor değil. Bu bilgiler ışığında, gerçek ‘paralel devlet’’in kim, kimler olduğu yeniden sorgulanmalıdır deriz.

***

Hukuk öğreniyoruz:

Sanırım, kendinde hukuk formasyonu gören birisi kandırmış zat-ı alilerini. Yanlış mantık, hatalı cümle, gereksiz füruat hukuk algısının da karışmasına neden olmuş. Yine de bize onların mantığını anlama fırsatı veriyor. Önceki bir yazımızda belirtmiştik: bunlar, yolsuzluk olduğuna inanmıyorlar, yolsuzluğu başka şekilde tanımlıyorlar diye… İşte ispatı, Başbakan’ın cümlelerinden:

“Yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu, soyulmuyor mu? Hiç birisinin devletin kasasından alınan ve çalınan herhangi bir şey olmadığına kesinlikle inancım var. Bizi şu ana kadar başarılı bir şekilde getiren süreç de budur.”

“Mesela ben bir örnek vereceğim: üçüncü havalimanı 42 Milyar Dolar’a mal olacak bir havalimanı. Burada biz devlet olarak para ödemiyoruz. Yolsuzluk neresinde bunu göreceğiz. Bu havalimanı 20 yıl bunlar tarafından işletilecek. 20 sene sonra bu havalimanı, devlete teslim edilecek.”

“Şu anda bir yargı süreci var. Bu yargı süreci içerisinde her şeyi açık, net görme imkânımız olacak.”

“Bugün Türkiye, AB üyesi ülkelerin hemen hemen tamamına yakınından çok daha özgürdür.”

“Rüşvet nedir biliyor musunuz? Bir memurla sivilin iş tutması demektir. Onların arasındaki muamelenin adıdır. Yolsuzluğa gelince, yolsuzluk karşısında en büyük güç biz olduk bugüne kadar.”

İşte böyle saptırılır, böyle çarpıtılır. Cümlelerin tamamı yanlış, mantığı hatalı. Fakat Başbakan’ı kandırmışlar, zaten kendileri de sık sık –Safmışız! Diyorlar.

***

Allah sonumuzu hayır etsin, âmin.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aslan, Fare.. Kedi...

  Aslanın sindiği, sinmek yanlış oldu, köşesine çekildiği zamanlarda, farelerin kükremesi doğaldır. Fare kükreyince yine doğal olarak, kedi ...